1. Araştırma Soruları, Hipotezler ve Hedefler
Elçisel otorite ile kilisenin ilk geleneği arasındaki ilişki üzerine araştırmama başladığımda aklımda iki soru vardı: Normatif bir gelenekten bahsetmek tarihsel olarak haklı mıdır ve eğer öyleyse, bunun sınırlarını nasıl çizebiliriz? Normatif bir geleneğin varlığının havarisel otorite tarafından hem garanti edildiği hem de sınırlarının çizildiği benim ilk hipotezimdi. Ayrıca havarisel otoritenin bir yandan İsa’dan alınan geleneğin otantik bir temsili ve somutlaştırılması anlamına geldiğini; diğer yandan da bu geleneği otoriter bir şekilde tanımlamak için bir meşruiyet anlamına geldiğini varsaydım. Eğer bu ikinci hipotez doğruysa, havarisel otorite aynı zamanda hem hizmetkar otorite (İsa tarafından verilen en eski geleneğe boyun eğme) hem de hakimiyet otoritesiydi. Doktora tezimin amacı, elçisel otorite ile kilisenin ilk geleneği arasındaki dinamikleri daha derinlemesine anlamak için bu hipotezleri test etmekti.
2. Araştırma Metodolojisi
Araştırmam öncelikle tarihsel ve tarihe metinler üzerinden yaklaştığım için tefsirseldir. Konuyu üç bölüme ayırdım. İlk olarak, havari kavramının kökenini, Yeni Ahit’te tek tip bir havari kavramından söz etmenin haklı olup olmadığını ve daha dar bir yetkili havari çemberi çizmenin mümkün olup olmadığını araştırdım. Tezin ikinci bölümü gelenekle ilgilidir. Havarisel vaazın İsa tarafından aktarılan gelenek ile Babalar tarafından korunan geleneği birbirine bağlayan güvenilir bir köprü olarak anlaşıldığı geleneksel görüşe yönelik iki meydan okumaya odaklanmaktadır. Bunlardan ilki geleneğin çoğulluğuna ilişkin Bauer hipotezi, diğeri ise Bultmann ve Dibelius tarafından geliştirilen Formgeschichte’dir. Her iki meydan okumayı da inceledikten sonra, havarisel otoriteye ayrılmaz bir şekilde bağlı olan otoriter bir geleneğin var olduğunu iddia ediyorum.
Üçüncü bölümde bu otoriteye odaklanıyorum. Havarisel otoriteye ilişkin araştırma tarihine genel bir bakış sunduktan sonra, potansiyel İsa geleneklerinden normatif bir geleneğin ortaya çıkmasını garanti edebilecek yetkili havarilerin varlığını araştırıyorum. Ayrıca bu havarilerin meşru, güvenilir ve normatif bir geleneğin oluşumuna katkıda bulunup bulunamayacaklarını ve nasıl katkıda bulunabileceklerini de inceliyorum. Ardından, Petrus ve Pavlus örnekleri üzerinden, bu havarisel otoritenin erken dönem gelenekle ilişkisini karakterize eden dinamikleri inceliyorum.
Tezin kronolojik ve tematik sınırlılığı, araştırmam sırasında karşılaştığım en büyük zorluktu. Konum, her yolun beni eninde sonunda seçtiğim konudan çok uzağa götüreceği ‘işlek bir kavşağın’ ortasında yer alıyordu. Ben de bu riski seçtim çünkü kronolojik açıdan İsa ile Yeni Ahit kanonu arasındaki havarisel otoriteyle, tematik açıdan ise gelenek ile havarisel otorite arasındaki ilişkinin dinamikleriyle ilgileniyordum. Havariler, gelenek ve otorite üçgeni, bu üçünün dinamiklerini inceleyebileceğim alanın sınırlarını belirledi.
3. Araştırma Sonuçları ve Tezler
Elçisel yetki ve bunun kilisenin en eski geleneğiyle ilişkisi konusunda yaptığım araştırmadan aşağıdaki tezler çıkarılabilir.
1. İlkel kilisede, otoriter – meşru, güvenilir ve normatif – bir geleneğin gelişiminde çok önemli bir rol oynayan otorite figürleri olduğu açıktır. Elçi kavramının çeşitliliğine bakılmaksızın, bu otorite figürlerinin ait olduğu daha dar bir elçi çemberi tanımalıyız. Kilisenin yetkili geleneği bu çemberin geleneğidir çünkü onların İsa’nın sözlerini ve eylemlerini hatırlamaları diğerlerinin öğretilerinden daha ağır basar. Elçilerin evrensel kilisenin gelenekçi ‘ihtiyarları’ olarak görülmesi özellikle önemlidir.
2. Paradoksal olarak, tezimin bir diğer önemli çıkarımı, havariler çemberinin tam olarak nerede sona erdiği ikileminin önemli olmadığıdır. Şüphesiz bu çembere ait olan otorite figürleri, İsa’dan aldıkları havarisel geleneğin sınırlarını çizebilir ve kontrol edebilirlerdi. Havarisel otorite kişisel otorite değil, sadece havarilerin hizmetkârları oldukları müjde geleneğinin meşru, güvenilir ve normatif tanıkları olmaları anlamında. Odak noktası havarilerin şahısları değil, tanıkları oldukları İsa’nın geleneğiydi. Bu nedenle, sonuçta önemli olan havarisel otorite değil, havarisel gelenektir; onların eşsiz bir otoriteyle tanıklık edebilecekleri gelenektir.
3. Eğer havarisel gelenek havariler çemberinin sınırlarının çizilmesinden daha önemliyse, o zaman Yeni Ahit’te sabit olan geleneğin çoğunun Onikiler tarafından değil, Markos, Luka, Yakup, Yahuda ya da Pavlus gibi kişiler tarafından formüle edilmiş olmasının pek bir önemi yoktur. Elçisel gelenek kişilerden daha önemliyse, asıl mesele geleneğin Onikiler’in öğretileriyle uyum içinde olup olmadığıdır, kendilerinin yazıp yazmadığı değil.
4. Simon Petrus’un (“Kaya”) rolü ve Pavlus’a “paydaşlığın sağ elini” vermiş olması bu açıdan çok önemlidir. İlk kilisenin Luka’nın arkasında Pavlus’un otoritesini varsayması da önemlidir. Yeni Ahit Kutsal Yazıları’nın oluşumu, en önemli şeyin Onikiler’in sihirbazlık yetkisi değil, güvenilir ve yetkili kişilerin tanıklık ettiği gelenek, havarisel çevrenin (özellikle Petrus ve Onikiler’in) güvenini kazanmış kişiler olduğunu doğruluyor gibi görünmektedir.
5. Yeni Ahit kanonu, ilk kilisenin en yetkili havariler olarak kabul ettiği aynı dört kişinin etkisini gösterir: üç ‘sütun havarisi’ (Petrus, Yakup ve Yuhanna) ve Pavlus. Yeni Ahit kanonunun oluşumundaki rolleri, ilk kilisenin en yetkili havarilerinin havarisel geleneğin sabitlenmesinde en önemli rolleri oynadıklarını göstermektedir. Yeni Ahit geleneğinin arkasında ilk kilisenin en yetkili kişilerini, yetkilerini İsa’nın kendisinden almış olan kişileri bulmamız çarpıcı bir gerçektir.
6. Bu nedenle, kilisenin ilk geleneği, biçim-eleştirel varsayımları kabul eden birçok kişinin inandığı gibi, öznel hafıza parçalarından ya da anonim toplulukların çıkarlarını ve yaşam durumlarını yansıtan editoryal amaçlardan oluşmaz, ancak yetkili tanıklıklardan oluşur. Tek bir otoriter geleneğin ortaya çıkabileceği orijinal bir çoğulculuk yok gibi görünmektedir. Gelenek, onu başından beri ayakta tutan ve İsa’nın şahsıyla hızla büyüyen kilisenin cemaatleri arasında süreklilik yaratan bir omurgaya sahipti. Bu omurga havarilerin hafızaya dayalı tanıklığıdır.
7. Geleneğin temel direkleri, yetkili görgü tanıkları, İsa Mesih’in kişisel olarak yetkilendirilmiş elçileri, evrensel kilisenin eşsiz rahipleri, Yahve’nin yeni antlaşma peygamberleri, ‘İsa olayının’ yorumcuları, havarilerdir. Kilisenin en eski geleneği onların geleneğidir. Bu nedenle meşru bir gelenek, güvenilir bir gelenek olarak kabul edilmiş ve normatif bir gelenek olarak benimsenmiştir. Kilise, Simun Petrus ve diğer elçilerin tanıklıkları üzerine inşa edilmiştir.