Roma toplumunun temel birimi aileydi ve ‘paterfamilias’ olarak adlandırılan baba ailenin mutlak reisiydi. Kendi çocuklarını bile aileden reddedebilir ya da köle olarak satabilirdi. Kadınlar oy kullanamaz, aday olamaz ya da toplum önünde konuşamazdı. Zaman geçtikçe daha varlıklı kadınlar, özellikle de dullar, mülk sahibi olma ve kendi işlerini yönetme hakkını kazandı; Yeni Ahit’te İsa’nın hizmetini ve ilk kilisenin büyümesini destekleyen varlıklı kadınlara dair bazu ipuçları görüyoruz. Roma toplumu evin içini kadınların alanı olarak kabul eder ve erkekler genellikle ev yönetimine karışmazdı.
Ev kilisesi
Birinci yüzyılda kilise ayinleri evlerde yapılırdı ve merkezinde bir aile konutunun ana odasında ya da avlusunda verilen ortak yemek yer alırdı. Cemaatin yaşlıları yemekten önce dualar eder ve bazen yaşlılardan biri ilk günlere dair hikâyeler anlatırdı. Her topluluk kendi izole paydaşlık ve dua adasını korurdu ve ara sıra gezgin bir öğretmen ziyaret eder, hikayeler anlatır ve küçük adayı daha geniş bir paydaşlığa bağlayan dualar ederdi.
A-B-C, 1-2-3
Roma İmparatorluğu’nda tamamen okuryazar olan insanların sayısı için yaygın olarak kabul edilen istatistik yüzde 5 ila 10’dur, ancak bazı akademisyenler daha fazla olduğunu düşünmektedir. Yeni Antlaşma insanların okuyup yazdığını gösterse de, ilk kiliseyi çoğunlukla sözlü bir kültür olarak düşünmemiz gerekir. İbadetlerde Pavlus’un mektuplarının (ve daha sonra diğer Yeni Ahit kitaplarının) ve İbranice Kutsal Yazıların topluluğa yüksek sesle okunduğunu biliyoruz; diğer motivasyonların yanı sıra, bu okuma yazma bilmeyen inananlara fayda sağlamıştır. Okuryazar olanlar bile sık sık yazıcılar kullanırdı.
Tanrılara karşı
Hıristiyanlara yönelik suçlamaların başında gelen ateizm, “tanrılara karşı” anlamına gelmektedir. Romalılar bunu pagan tanrıları onurlandıran sosyal ve sivil faaliyetlere katılmayı reddetmek olarak tanımlıyordu. Pagan tapınması Roma devletiyle iç içeydi. İmparatorlukta pek çok farklı rahip ve rahibe yaşıyordu: Tanrıların hoşnut olup olmadığına karar vermek için kehanetleri inceleyen augure’ler; imparatora dini görevlerinde yardımcı olan pontifice’ler; tek tek tanrılara hizmet eden flamine’ler; hayatlarını devlet için kurbanlar sunarak geçiren rex sacrorum ve karısı ile regina sacrorum. Tüm bu dini sınıflara ek olarak, Roma’daki Vesta Tapınağı’nı denetleyen vesta bakireler de vardı. ‘Domus’ adı verilen Roma evinde ataların büstleri ve balmumu resimleri ile ‘lares’ ve ‘pentates’ adı verilen ev tanrılarına ve ruhlarına kurban sunulan bir aile sunağı bulunurdu.
İbadet savaşları
Gösterişli koro şarkıları, enstrümantal müzik ve dans içeren atletizm etkinlikleri ve tiyatro gibi Pagan gösterileri ilk Hıristiyanları kuşatmıştı. Bu durumtapınma müziği konusunda tartışmalara yol açmıştır: Büyük korolar, enstrümanlar ve özenli müzikal ortamlar, Hristiyan olmadan önceki tiyatroların eski “gösterilerine” çok fazla benziyordu. Bunun yerine ilk Hıristiyanlar ya hep bir ağızdan şarkı söylemiş ya da müzikal tapınma biçimi olarak doğaçlama sololar sunmuşlardır. Mezmurları söylemenin yanı sıra yeni bestelenmiş ilahileri ve nakaratları da söylüyorlardı. Bu ilahilerden bazılarının Yeni Ahit’te alındığı görülmektedir (Filipililer 2:5-11).
Hıristiyanlık neden büyüdü?
İsa’nın dirilişiyle 313 yılında Hıristiyanlığın yasallaşması arasında geçen süre içinde kilise, 100’den az sayıda sadık öğrenciden oluşan küçük bir gruptan Roma İmparatorluğu nüfusunun neredeyse yüzde 60’ına ulaşına ulaşan bir topluluk haline geldi. Neden mi? Kilisenin büyümesini bir dizi faktör etkilemişti. Bunlardan biri, yeni inancın geleneksel Roma toplumuna kıyasla kölelere ve kadınlara verdiği rol ve söz hakkıydı. Bir örnek vermek gerekirse, birinci yüzyılın sonlarında Efes piskoposu olan Onesimus’un geleneksel olarak Filimon’da bahsedilen köle Onesimus’la aynı kişi olduğu düşünülmektedir.
Bir başka etken ise Hıristiyanların veba ve kıtlık dönemlerinde hastalara ve yoksullara -sadece kendilerine değil, putperestlere de- bakma biçimleriydi. Pavlus ve diğer müjdecilerin kozmopolit şehir merkezlerinde Sözü yaymaları da yardımcı olmuştur. İnsanlar, Yol’da (Tanrı’nın Yolu) putperest dünyanın yozlaşmışlığına ve duyarsızlığına karşı bir onur ve merhamet gördüler.
KAYNAKÇA: https://christianhistoryinstitute.org/magazine/article/ch-147-did-you-know