Tanrı’nın tekliği, teklik hakkındaki insani algımızın ötesine geçer. Tanrı, Üçlük’te varlığını sürdürür, bununla birlikte O tektir. O’nun tekliği, ilahi bir üçlükten oluşur ve bu üçlük özde tek bir varlıktır. Tek olan Tanrı’dan başka tanrı yoktur.
- Yüzyıllar boyunca, Hıristiyan-Müslüman ilişkilerini zorlayan en büyük sorunlardan biri, tek olan Tanrı’nın, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un tam olarak açıklanamayan ilişkisi içinde var olduğunu öğreten Üçlü Birlik konusu olmuştur. Bizler Tanrı’nın sözüne olan inancımıza ve onun yorumlanışına dayanarak bu kavramın doğru olduğunu kabul ederiz. Bu kavramla ilgili sorunlar, gizeme açıklık getirme gayretiyle “benlik”, “ifade”, “işlev” ve “biçim” gibi ifadeler kullandığımız zaman baş gösterir. Bu sözcükler Üçlü Birlik olan Tanrı’nın özünü asla açıklamamakla birlikte, inancımıza karşı çıkan Müslüman din savunucularının eline de koz vermektedir.
- Müslümanlar Üçlü Birlik öğretisine çeşitli nedenlerden ötürü karşı çıkar:
- Bu öğretinin tevhid inancını, yani Tanrı’nın mutlak birliği öğretisini ihlal ettiğine inanırlar. Müslümanlar tutucu biçimde tek tanrıcıdır ve Üçlü Birlik inancının Hıristiyanlar’ın putperest uygarlıkların çoktanrıcılığından etkilendiğinin göstergesi olduğunu düşünür. Müslüman bir kimse için bu şirktir, yani Tanrı’nın uluhiyetini başkalarıyla “paylaştığına” inanmaktır. Bu durum, birçokları tarafından İslam’da “bağışlanamaz günahlar” arasında sayılır.
- Üçlü Birlik’in ikinci üyesine verilen unvandan ileri gelen “Oğulluk” kavramı Müslümanlarca küfür sayılır, zira onlara göre bu ifade, Baba Tanrı’nın İsa’nın annesi Meryem’le cinsel ilişki kurduğunu ima etmektedir.
- Bazı Müslümanlar Üçlü Birlik’in Baba Tanrı, Meryem Ana ve Oğul İsa’dan oluştuğunu düşünür, böylece bir kez daha putperest inançların “ilahi aile” düşüncesine gönderme yapar.
- En önemlisi Üçlü Birlik öğretisi Kur’an tarafından su götürmez bir biçimde inkâr edilir:
“Andolsun, ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler kesinlikle kafir oldu” … “Andolsun, ‘Allah üçün üçüncüsüdür’ diyenler kafir oldu. Halbuki bir tek ilahtan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse andolsun onlardan inkar edenlere elbette elem dolu bir azap dokunacaktır” (Sure 5:17, 73).
“Yahudiler, ‘Üzeyr Allah’ın oğludur’ dediler. Hıristiyanlar ise, ‘İsa Mesih Allah’ın oğludur’ dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!” (Sure 9:30).
Peki Hıristiyanlar, inançlarına karşı çıkan bir Müslüman’a nasıl yanıt vermelidir?
- Hıristiyanlar, her şeyden önce Üçlü Birlik kavramını bütünüyle anlamanın olanaksız olduğunu, bu yüzden bunu açıklamanın ve tartışmanın son derece zor olduğunu alçakgönüllülükle kabul etmelidir. Teolog Louis Berkhof’un yazdığı gibi, “Üçlü Birlik bir gizemdir . . . bazı ilişkiler ve açıklama biçimleriyle ifade edilmeye çalışılır, ancak asıl özü anlaşılmazdır” (Systematic Theology, s. 87).
- Üçlü Birlik öğretisinin, Kutsal Kitap’taki belli başlı metinlerin incelenmesinden türeyen bir öğreti olduğunu kabul etmeliyiz. “Üçlü Birlik” ifadesi, Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde geçmez. Bu öğretinin, Müslüman uzmanların da yaptığına benzer bir süreçle, sistematik teolojinin uygulanması sonucunda oluştuğunu söyleyebiliriz. Kur’an içindeki metinler de yorumlarıyla birlikte verilmediğinden, Müslüman uzmanlar belli başlı anlamlara ulaşmak için özel yorumlama teknikleri kullanır. Bu bağlamda önce Kur’an’a bakılır. Uzmanların, yorumcuların, bir şûrâ ya da benzeri kişilerin uzlaşısı (icmâ) sonucunda belirli metinlerin yorumlarına ulaşılır. Bazı yerlerde, “kıyas muhakemesi” (kıyâs) ve hatta (İslam tarihinde belli zamanlarda) “bağımsız muhakeme” (ictihâd) uygulanabilir. Bu yüzden, Kur’an okuyan eğitimsiz bir Müslüman belirli metinleri kendi başına anlamayabilir ama bu metinlerin çeşitli açıklamaları (tefsir) geliştirilmiş olur. Örneğin, 97. Sure’de geçen “Kadir Gecesi” (laila al-qadr) ifadesini ele alalım. İslam teolojisinde bu surenin Kur’an’ın o gece, yani Ramazan’ın 27’sinde ya da 29’unda indirildiğini gösterdiği öğretilir. Fakat surenin hiçbir yerinde Kur’an’dan söz edilmez; metin “Inna anzalnahu fi laila al-qadr” biçiminde olup “-hu” eki ‘o’ anlamındadır. Bunun Kur’an olarak tanımlanması uzmanlarca kabul edilmiş bir yorumdan ibarettir. Hıristiyan uzmanlar da benzer bir işlemle Kutsal Kitap’tan Üçlü Birlik öğretisine ulaşmıştır.
- Hıristiyanlar, Kutsal Kitap’ın şu anda olduğu haliyle, Tanrı’nın tüm insanlığa hitap ettiği hatasız ve tamamen gerçek olan sözü olduğu varsayar. İşte bu konu Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki başlıca ayrım noktasıdır. Eğer Kutsal Kitap doğru değilse (Müslümanlar’ın inandığı gibi bozulmuş ya da bilerek değiştirilmişse ve Tanrı’nın mutlak biçimde doğru vahyi değilse), o zaman biz Hıristiyanlar’ın Üçlü Birlik ya da herhangi başka bir konu hakkında söyleyeceğimiz çok az şey vardır. Fakat Kutsal Kitap’ın tamamen yanlışsız olduğundan emin olan Hıristiyanlar’a göre, Üçlü Birlik öğretisi Kutsal Kitap metinlerinin düzenli açıklamasının sonucu olup Üçlü Birlik’in doğru olmaması halinde bu metinler tümüyle anlamsızdır.
- Üçlü Birlik öğretisini savunurken hangi ayetleri örnek verebiliriz? Benim önerilerim aşağıdadır. Hıristiyanlar Kutsal Kitap’ın, yani hem Eski hem de Yeni Antlaşma’nın temel öğretisinin Tanrı’nın tekliği olduğunu belirtmeyi çoğu kez ihmal eder. Yasa’nın Tekrarı 6:4’teki Şema (tanıklık) metni, tüm Hıristiyanlar tarafından kabul edilir: “Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tek RAB’dir”. Tanrı’nın tekliği, Yeni Antlaşma’da da tekrar tekrar vurgulanır:
-
- Markos 12:28-29: “Onların tartışmalarını dinleyen ve İsa’nın onlara güzel yanıt verdiğini gören bir din bilgini yaklaşıp O’na, ‘Buyrukların en önemlisi hangisidir?’ diye sordu. “İsa şöyle karşılık verdi: ‘En önemlisi şudur: “Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab’dir.”
- Romalılar 3:30: “Çünkü sünnetlileri imanları sayesinde, sünnetsizleri de aynı imanla aklayacak olan Tanrı tektir.”
- 1. Korintliler 8:4: “Putlara sunulan kurban etinin yenmesine gelince, biliyoruz ki, “Dünyada put bir hiçtir” ve “Birden fazla Tanrı yoktur”.
- Efesliler 4:4-6: “… herkesin Tanrısı ve Babası birdir.”
- 1 Timoteos 2:5-6: “Çünkü tek Tanrı ve Tanrı’yla insanlar arasında tek aracı vardır.”
- Yakup 2:19: “Sen Tanrı’nın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar!”
Hristiyanlar’ın başlaması gereken nokta budur. Bu bakımdan bizler de Müslümanlar kadar tektanrıcıyız.
- Daha sonra tek Tanrı’nın özüne bakmalıyız. O kimdir? Neye benzer? Sonsuz ve Her Şeye Egemen Tanrı’yla ilgili “teklik” düşüncesi, sınırlı insani aklımızda “tekliğin” çağrıştırdığı şeyle aynı mıdır? Kutsal Kitap’ın belirli metinlerine dayalı yanıtımız, Tanrı’nın tekliğinin insani teklik kavramından daha üstün olduğudur, zira gerçekte tek Tanrı, aynı öze sahip olan üç ayrı “kişilikten” oluşmaktadır. Bu üç kişilik her bakımdan; özde, amaçta, istekte, eylemde vs. tektir.
- Bu temelden sonra, artık Üçlü Birlik öğretisiyle açıklanan Oğul İsa’yla ilgili metinleri ele alabiliriz:
-
- Yuhanna 1:1-3,14: “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı. Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi. Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı. …Söz, insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul’un yüceliğini gördük.” Metnin bağlamından açıktır ki, burada Mesih olan İsa’dan söz edilmektedir. O’nun başlangıçtan beri var olduğu, Tanrı’yla birlikte olduğu ve Tanrı’nın kendisi olduğu belirtilir. Dünyanın ve geri kalan her şeyin yaratılmasında etkin olmuştur. Zaman ve mekanda belirli bir anda Hıristiyanlar’ın beden alma diye tanımladığı olayla “insan olmuştur”. O’na Tek ve Biricik Olan’ın yüceliği atfedilmiştir.
- İbraniler 1:1-9: “Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturdu. Meleklerden ne denli üstün bir adı miras aldıysa, onlardan o denli üstün oldu. Çünkü Tanrı meleklerin herhangi birine, ‘Sen benim Oğlum’sun, Bugün ben sana Baba oldum’ Ya da, ‘Ben O’na Baba olacağım, O da bana Oğul olacak’ demiş midir? Yine Tanrı ilk doğanı dünyaya gönderirken diyor ki, ‘Tanrı’nın bütün melekleri O’na tapınsın.’ Melekler için, ‘Kendi meleklerini rüzgar, Hizmetkârlarını ateş alevi yapar’ diyor. Ama Oğul için şöyle diyor: ‘Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır, Egemenliğinin asası adalet asasıdır. Doğruluğu sevdin, kötülükten nefret ettin. Bunun için Tanrı, senin Tanrın, Seni sevinç yağıyla Arkadaşlarından daha çok meshetti.’” Bu metinde Tanrı’nın Oğlu’ndan söz edilir; fakat elbette bu bedensel anlamda bir oğulluk değildir, zira Baba Tanrı madde değil, ruhtur (Yuhanna 4:24). Oğul İsa, Baba’nın varlığının tam görünümüdür ve Baba Tanrı’nın kendisi tarafından “Tanrı” diye çağrılır. O’na, Tanrı olarak tapınılmalıdır.
- Yuhanna 10:30: “Ben ve Baba biriz.” İsa burada kendisi ile Baba Tanrı arasındaki asıl birliği açıklamaktadır.
- Yuhanna 12:44-45: “İsa yüksek sesle, ‘Bana iman eden bana değil, beni gönderene iman etmiş olur’ dedi. ‘Beni gören beni göndereni de görür.’” İsa, burada bir kez daha kendisi ile Baba Tanrı’nın özdeşliğini belirtir.
- Romalılar 9:5: “Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih de bedence onlardandır. O her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı’dır! Amin.” Burada Tanrı’nın esiniyle Elçi Pavlus, İsa Mesih’ten “her şeyin üzerinde hüküm süren Tanrı” olarak söz eder.
- Titus 2:13: “Bu arada, mübarek umudumuzun gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz.” Pavlus, bir kez daha İsa Mesih’in “ulu Tanrı ve Kurtarıcı” olduğunu söyler.
- 2 Petrus 1:1: “Tanrımız ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in doğruluğu sayesinde bizimkiyle eşdeğer bir imana kavuşmuş olanlara…” Burada bir başka elçi Petrus’un, Tanrı’nın esiniyle, İsa’ya “Tanrı ve Kurtarıcı” unvanları verdiğini görüyoruz.
-
Bunun ardından Üçlü Birlik öğretisiyle açıklanan Kutsal Ruh’la ilgili metinlere bakalım:
-
- Elçilerin İşleri 5:3-4: “Petrus ona, ‘Hananya, nasıl oldu da Şeytan’a uydun, Kutsal Ruh’a yalan söyleyip tarlanın parasının bir kısmını kendine sakladın?’ dedi… ‘Sen insanlara değil, Tanrı’ya yalan söylemiş oldun.’” Burada Tanrı’nın esiniyle Elçi Petrus, Kutsal Ruh’u Tanrı’yla eşit tutar. Kutsal Ruh’a yalan söyleyen, Tanrı’ya yalan söylemiş olmuştur, demektedir.
- Mezmurlar 139:7-10: “Nereye gidebilirim senin Ruhun’dan, Nereye kaçabilirim huzurundan? Göklere çıksam, oradasın.” Burada Kutsal Ruh’un, Tanrı’ya özgü olan “her yerde bulunma” sıfatına sahip olduğuna ilişkin göndermeler vardır.
- 1. Korintliler 2:10-11: “Oysa Tanrı Ruh aracılığıyla bunları bize açıkladı. Çünkü Ruh her şeyi, Tanrı’nın derin düşüncelerini bile araştırır. İnsanın düşüncelerini, insanın içindeki ruhundan başka kim bilebilir? Bunun gibi, Tanrı’nın düşüncelerini de Tanrı’nın Ruhu’ndan başkası bilemez.” Burada Pavlus, Kutsal Ruh’un Tanrı’nın kendisinin asli unsuru olduğunu ve Baba Tanrı’nın düşüncelerini bildiğini belirtir.
- Yaratılış 1:2: “Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.” Burada Kutsal Ruh’un ezelden beri var olduğu ve dünyanın yaratılışında yer aldığı söylenmektedir.
- Eyüp 33:4: “Beni Tanrı’nın Ruhu yarattı, Her Şeye Gücü Yeten’in soluğu yaşam veriyor bana.” Burada Tanrı’nın Ruhu, Her Şeye Gücü Yeten’le eşit tutulur ve insanların yaratıcısı olarak tanımlanır.
- Yuhanna 3:5-6, Titus 3:5-6: “İsa şöyle yanıt verdi: ‘Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ne giremez. Bedenden doğan bedendir, Ruh’tan doğan ruhtur…’” “Ama Kurtarıcımız Tanrı iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh’un yenilemesiyle yaptı.” Bu metne göre, insanların yeniden doğuşu Kutsal Ruh aracılığıyla gerçekleşir. Böylece ruhları dirilir. Ruhsal bakımdan ölü ve Tanrı’nın gazabı altında kalacağı yerde, beden, can ve ruhları birlik içinde olarak yozlaşmadan kurtulmuş insanlar haline gelirler. Kutsal Ruh bu yenilenmeyi sağlarken İsa Mesih’le birlikte etkindir.
- Romalılar 8:11: “Mesih İsa’yı ölümden dirilten Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih’i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhu’yla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir.” Ruh, yalnızca ruhsal yenileme sırasında değil, nihai dirilişte de etkindir. Diriltme gücü olanın yalnızca Tanrı olduğu da herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
- 2 Korintliler 3:18: “Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor.” Pavlus, burada Kutsal Ruh’un RAB Tanrı’ya eş olduğunu net bir şekilde açıklar.
- İbraniler 9:14: “Öyleyse sonsuz Ruh aracılığıyla kendini lekesiz olarak Tanrı’ya sunmuş olan Mesih’in kanının…” Burada İbraniler’in yazarı “sonsuz Ruh’tan” söz eder.
- Hıristiyanlar, yukarıda verilen ayetlerin anlamını Üçlü Birlik öğretisi olmaksızın açıklayamaz. Yüzlerce insanı ve yüzlerce yılı alan bir süreç boyunca, bu kavram dikkatli ve özenli bir şekilde biçimlendirilmiştir. Yine de tam bir alçakgönüllülükle itiraf etmeliyiz ki Hıristiyan inanç bildirgelerinin hiçbiri Tanrı hakkındaki tüm gerçeği yansıtmaz, çünkü insanlar tarafından tasarlanan hiçbir bildirge bunu yapamaz. İnsan olarak, Tanrı’nın bize Kutsal Kitap’ta açıkladıklarına sadık kalmak üzere, yapabileceğimiz en iyi açıklamayı bu şekilde yapmış bulunmaktayız.
- Müslümanlar’a Hıristiyanlar’ın Üçlü Birlik öğretisinin doğru anlaşıldığı takdirde şirk (İslam’ın baş günahı) olmadığını ısrarla belirtmeliyiz. Hıristiyanlar üç tanrıya inanmaz. Tanrı’nın tek olduğu Hıristiyan inancının temel ve taviz verilmeyen bir ilkesidir. Aynı zamanda tek Tanrı’ya “ortak” da koşmayız (şirk’in özü). Biz, iki “ortağı” olan tek bir Tanrı olduğunu söylemiyoruz. Söylediğimiz şudur: Tanrı’nın tekliği, teklik hakkındaki insani algımızın ötesine geçer. Tanrı, Üçlük’te varlığını sürdürür, bununla birlikte O tektir. O’nun tekliği, ilahi bir üçlükten oluşur ve bu üçlük özde tek bir varlıktır. Tek olan Tanrı’dan başka tanrı yoktur.