İznik İnanç Bildirgesi, Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih’in tanrılığını güçlü bir şekilde ilan etmesiyle bilinir. Bu, Oğul’un “Baba ile aynı özden” olduğu görüşünde açık şekilde görülür. Ancak daha az bilinen şey, İznik İnanç Bildirgesi’nin sadece onun tanrılığını değil, aynı zamanda tanrılığını ilan etme şeklidir. İnanç Bildirgesi, Oğul’un Baba’dan ebedi ‘soy’ olarak tanrılığa sahip olduğunu teyit eder. Bu yüzden Oğul, Baba ile aynı ilahi öze sahiptir.
İznik İnanç Bildirgesi’ne göre, Oğul’un ebedi soy doktrininin üç unsuru vardır. Oğul’un doğumu: (1) ebedidir; (2) yaratılmaktan farklıdır; ve (3) Oğul’u ilahi doğaya sahip kılar. İnanç Bildirgesi’nin öğrettiği ilk şey, bunun ebedi bir ilahi eylem olduğudur. İnanç Bildirgesi, Oğul’un ‘yaratılıştan önce Baba tarafından doğurulduğunu’ söylediğinde bunu teyit eder. Burada ‘yaratılıştan’ olarak tercüme edilen Grekçe kelime aiones’tir ve ‘çağlar’ olarak da çevrilebilir. Aiones kelimesi, uzaydan ziyade zaman içindeki uzantısı açısından görülen kozmosa atıfta bulunur. İnanç Bildirgesi, Oğul’un “tüm yaratılıştan/çağlardan önce” doğduğunu söyleyerek, Oğul’un yaratılıştan önce var olduğunu, bir başlangıcı ve sonu olmadığını öğretmektedir. Bunu ifade etmenin daha da iyi bir yolu, bunun zaman içinde gerçekleşmediğini ama zamanı aştığını söylemektir. Oğul ebediyen Baba’dan doğduğu için, Baba ile aynı ilahi öze sahiptir.
Oğul’un ebedi soyu bu noktada insan neslinden kategorik olarak farklıdır. Tamamen insan olan bir baba bir oğul doğurduğunda, bu doğurma zamanın sınırlamalarıyla bağlı olan yaratılmış alemde gerçekleşir. Bir insan baba varoluşta zamansal olarak oğlundan önce gelir. İnsanın doğumu zamana bağlı bir süreçtir, ancak Oğul’un doğumunu zaman ötesidir. “Tüm çağlardan önce Baba’dan gelmiştir” ifadesi ilahi doğuşu (zamanın ötesinde) insani doğuştan (zamanın içinde) ayırmaya yardımcı olur. Kilise babalarının bu doktrini desteklemek için başvurdukları kilit metinlerden biri Süleyman’ın Özdeyişleri 8:22-31’dir. Süleyman’ın Özdeyişleri 8:22-23 şöyle der: ”RAB yaratma işine başladığında ilk beni yarattı. Dünya var olmadan önce, ta başlangıçta, öncesizlikte yerimi aldım.” Yeni Antlaşma bu pasaj üzerinde çeşitli nedenlerle durur ve gizemli Bilgelik figürünü Oğul ile özdeşleştirir (Mat. 11:19; 1.Ko. 1:24, 30; Kol. 2:3). Bu nedenle, kilise babaları Süleyman’ın Özdeyişleri 8:22-31’i Üçlü Birlik’in ikinci kişisinin sözleri olarak anlamışlardır.
İznik İnancı’nın Oğul’un “tüm âlemlerden önce Baba’dan doğduğunu” onaylaması, Yeni Ahit yorumunun ışığında Oğul’a atıfta bulunan Özdeyişler 8:22-31’in açık öğretisinin yeniden ifade edilmesinden ibarettir. Peki ya Mezmur 2:7’ye (“Sen benim Oğlum’sun; bugün ben sana baba oldum”) ne denebilir? Mezmur 2, İsrail’in günlük yaşamında, muhtemelen Davut’un kendisi ya da onun soyundan gelen biri tarafından yeni bir kralın taç giyme töreninde kullanılırdı. Mezmur, ulusların öfkesine ve Tanrı’nın krallığına direnmek için giriştikleri beyhude çabalara karşı, ”Ben kralımı Kutsal dağım Siyon’a oturttum” der (Mez.2:6). O şüphesiz bir kraldı, Davut’un soyundandı. Ancak Yeni Antlaşma perspektifinde, Siyon’un tepesine yerleştirilen Rab’bin meshedilmiş Kralı sonuçta Mesih’ten başkası değildir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 8:22-31’de olduğu gibi, Yeni Antlaşma da Mezmur 2:7’den birçok kez alıntı yaparak ve bunu Mesih’e uygulayarak yorumumuza rehberlik edecek yorumlar sunar. Elçilerin İşleri 13:33’te Mezmur 2:7’den yapılan alıntıda, “bugünü, diriliş günü olarak alıyor gibi görünmektedir. Yanıt olarak, dirilişiyle Tanrı’nın Oğlu olduğunun kudretle ilan edildiğini (Rom. 1:3-4), ancak bunun Tanrı’nın Oğlu olarak doğduğu zaman olamayacağını, çünkü Yeni Antlaşma’da başka ayetler de bulunduğunu belirtmeliyiz. Vaftiz ve İsa’nın görünümünün değişmesi bile onun doğduğu zaman olamaz, çünkü İbraniler’in yazarı Mezmur 2:7’yi daha da geriye götürür. İbraniler 1:6 şöyle der: ”Tanrı ilk doğanı dünyaya gönderirken diyor ki, ”’Tanrı’nın bütün melekleri O’na tapınsın.”’
Gerçekten de İbraniler daha en başta O’nun yaratılıştan önce Oğul olduğunu cesaretle ilan eder (İbr. 1:2) ve O’nu “dün, bugün ve sonsuza dek Aynı” olarak adlandırır (İbr. 1:12; 13:8). Böylece Yeni Antlaşma, Mezmur 2:7’deki bugünü ‘ebedi gün’ olarak kabul eder. İkinci olarak, İznik İnanç Bildirgesi’ne göre, ebedi soy Oğul’un Baba’nın çocuğu olduğu ve dolayısıyla Baba’nın doğasından olduğu anlamına gelirdi. Eğer Oğul’un doğma eylemi, Oğul’u yoktan var etme ya da yaratma eylemi olsaydı, o zaman Oğul, Yaratıcı-yaratık ayrımının yaratma tarafına düşerdi. Ariusçular tam olarak bunu öğretmişlerdir. Buna göre Oğul’un Tanrı’nın yarattığı ilk yaratık olduğunu öğrettiler. Kuşkusuz, en görkemli yaratıktır, tüm meleklerden bile üstündür, görkemi ve ilahi nitelikleri nedeniyle bir “tanrı” olarak bile adlandırılabilir. Ancak yinede Ariusçulara göre o hala bir yaratıktır. “Onun olmadığı bir zaman vardı,” der Ariusçular. Baba onu yarattığında var olmaya başladı ya da yoktan var olmaya başladı. İman, Oğul’un kökenine ilişkin bu Ariusçu anlayışı reddeder ve onun “yaratılmış değil, doğmuş” olduğunu cesaretle onaylar.
Tanrı’nın her şeyi Oğul aracılığıyla yarattığını öğreten beş Yeni Antlaşma metni (Yuh. 1:3, 10; 1.Ko. 8:6; Kol. 1:16; İbr. 1:3) O’nun “yaratılmış değil, doğmuş” olduğunu ima etmektedir. Bu metinler arasında Yuhanna 1:1-3 en vurgulu olanıdır. Yuhanna şöyle yazar: “Başlangıçta Söz vardı, Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı” (Yu. 1:1). O’nun yaratılmış bir ilah olmadığını açıkça belirtmek için, “Başlangıçta Tanrı’yla birlikteydi. “Her şey onun aracılığıyla var oldu ve hiçbir şey onsuz olmadı” (Yuhanna 1:2-3). Yaratılış 1:1’den alıntı yaparak “başlangıçta” ifadesinin iki kez kullanılması, Söz’ün henüz yaratılmış hiçbir şey yokken “Tanrı’yla birlikte” olduğunu göstermektedir. Gerçekten de, yaratılmış olan her şey onun aracılığıyla var olmuştur. Yuhanna, “O’nsuz hiçbir şey olmadı” diyerek, Söz’ü Yaratıcı-yaratık ayrımının Yaratıcı tarafına yerleştirir ve onu kategorik olarak tüm yaratılmış şeylerden ayırır. O ebediyen doğmuştur, yaratılmamıştır.
Yuhanna’nın önsözünün açılış ayetlerini (“her şey O’nun aracılığıyla var oldu,” Yu. 1:3) önsözün kapanış ayetleriyle (“Baba’dan gelen biricik Oğul’un yüceliği gördük” Yu. 1:14,18) karşılaştırmak öğreticidir. Eğer Tanrı’nın “biricik”[1] Oğluysa ve her şey onun aracılığıyla “var olduysa”, o zaman haklı olarak onun “yaratılmış değil, doğmuş” olduğunu söyleyebiliriz. İznik Konseyi’ndeki Arius karşıtı bu önemli ifade felsefi bir spekülasyon değil, Kutsal Yazılar’ın yalın öğretisidir.
Tanrı Doğası
Üçüncü olarak, İman bize ebedi yaratılışın Oğul’u tam ilahi doğaya sahip kıldığını bildirir. İman, Oğul’un ‘Rablerin Rab’bi, Işığın Işığı’ olduğunu teyit ederken bunu özellikle vurgular. ‘Tümüyle Tanrı’ ifadesi ‘gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı’ olarak da tercüme edilebilir. Oğul’un tanrılığını Baba’dan, yaratma ya da yapma eyleminden farklı olan zaman-üstü bir yaratma eylemiyle türettiği gerçeği, Oğul’un özü itibariyle Baba’nın olduğu her şey olduğunu ima eder. Eğer Baba “gerçek Tanrı” ise, Baba’dan olan Oğul da “gerçek Tanrı ”dır. Oğul, Ariusçuların öğrettiği gibi bir alt tanrı ya da etkileyici tanrısal niteliklere sahip bir yaratık değildir. Oğul’un Tanrı’dan doğmuş olması, Tanrı’yla aynı doğaya sahip olduğu anlamına gelir. Varlığında, niteliklerinde, gücünde, yüceliğinde ve tapınmasında Baba’yla eşittir.
Yuhanna’nın Birinci Mektubunu tam olarak bu onaylamayla bitirir: “Ve biliyoruz ki, Tanrı’nın Oğlu gelmiş ve gerçek Olan’ı tanımamız için bize anlama gücü vermiştir. Biz gerçek Olan’dayız, O’nun Oğlu İsa Mesih’teyiz. O gerçek Tanrı ve sonsuz yaşamdır.” (1.Yu. 5:20). Burada İznik Konseyi’nin Tanrı Oğlu İsa’nın “gerçek Tanrı” olduğunu onaylamasının temelini bulmaktayız. Fakat o sadece “gerçek Tanrı” değildir. O, gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı’dır. İsa’nın kendisi şöyle demiştir: ”Çünkü Baba, kendisinde yaşam olduğu gibi, Oğul’a da kendisinde yaşam olma özelliğini verdi.” (Yu. 5:26). Hiçbir yaratık “kendinde” yaşama sahip değildir, çünkü hiçbir yaratık kendi kendine var olamaz, aksi takdirde yaratık olmazdı. Ama Oğul’un kendinde yaşamı vardır, bu yaşam ona Baba tarafından sonsuzlukta bahşedilmiştir. O, Rablerin Rabbidir. Bu düşünce Yuhanna 1:18’de bulunan “biricik Tanrı” sıfatıyla özlü bir biçimde ifade edilir: “Tanrı’yı hiç kimse görmedi; Baba’nın bağrında olan biricik Tanrı, O’nu tanıttı.” Grekçe el yazması kanıtlar bölünmüştür. Bazı el yazmalarında “biricik Oğul” okunurken, en eski ve en iyi el yazmalarında “biricik Tanrı” okunmaktadır. Oğul’un Tanrı olduğunu söylemek kesinlikle meşrudur (Yuhanna 1:1’in yaptığı gibi).
Ancak bu, Baba ve Oğul arasındaki ayrımın ortadan kalktığı şeklinde yanlış anlaşılabilir. Kutsal Yazılar’a daha uygun bir ifade şekli, Oğul’un “tek doğan Tanrı” olduğunu söylemektir. Böylece haklı olarak Oğul’un “gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı” olduğu söylenebilir. Oğul’un ezelde Tanrı’dan doğmuş olması, Tanrı’yla aynı doğaya sahip olduğu anlamına gelir. Varlığında, niteliklerinde, gücünde, yüceliğinde ve tapınmasında Baba ile eşittir. Bunu öğreten sadece elçi Yuhanna değildir. Pavlus da beden almadan önceki Oğul’un, “Tanrı’yla mükemmel bir eşitliğe” sahip biri olarak “Tanrı’nın suretinde” sonsuzluktan beri var olduğunu teyit eder (Flp. 2:6). Ancak kendi iradesiyle beden alarak insan olduğunda, “bir kul biçimini” alarak kendini boşaltmış ve alçaltmıştır (Flp. 2:7).
Pavlus, Mesih’ten “görünmez Tanrı’nın sureti” (Kol. 1:15; krş. 2. Ko. 4:4) olarak bahsettiğinde bu öğretiyi daha da güçlendirir. Yuhanna gibi Pavlus da Oğul’u Yaratıcı-yaratık ayrımının Yaratıcı tarafına yerleştirir, çünkü “O görünmez Tanrı’nın suretidir” dedikten hemen sonra, “Gökte ve yerde, görünen ve görünmeyen her şey O’nun tarafından yaratıldı” diye ekler (Kol. 1:16). Eğer “her şey” onun tarafından yaratıldıysa, o zaman o yaratılan şeylerden biri değildir. Dolayısıyla, Mesih’in Tanrı’nın “sureti” olduğu ifadesi, yaratılmamış bir suret anlamına gelmelidir. O, Tanrı’nın ebediyen doğmuş, yaratılmamış suretidir. O, Tanrı’nın suretinde yaratılmış yaratıklar olarak insanların yaptığı gibi Tanrı’nın niteliklerini kısmen imgelemez. Aksine, Tanrı’nın mükemmel suretidir, “Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür.” (İbr. 1:3).
İznik Konseyi, Oğul’un ebedi yaratılışı doktrinini onaylayarak enkarnasyonun mucizesini vurgular. “Ezelde Baba’dan doğan” Mesih’in tanrılığını ortaya koyan İman, onun sadece bir yaratık olmadığını, bizim için ve kurtuluşumuz için insan olan Tanrı’nın ebedi Oğlu olduğunu hayret verici bir şekilde iddia eder. Bu tam olarak Kutsal Yazıların öğrettiği şeydir: ”Söz, insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini –Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul’un yüceliğini– gördük. Yahya O’na tanıklık etti. Yüksek sesle şöyle dedi: “ ‘Benden sonra gelen benden üstündür. Çünkü O benden önce vardı’ diye sözünü ettiğim kişi budur.” Nitekim hepimiz O’nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık. Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi. Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba’nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O’nu tanıttı.” (Yuhanna 1:14-18)
DİPNOT
[1] Most modern English versions render monogenēs as “only” in John 1:14, 18. But there are good lexicographical arguments for retaining the traditional rendering. At least, it cannot be denied that that was how the Nicene church fathers understood the term. The rendering “only” is a recent innovation. See my chapter, “A Lexical Defense of the Johannine ‘Only Begotten’” in Retrieving Eternal Generation, ed. Fred Sanders and Scott R. Swain (Grand Rapids: Zondervan, 2017), pp. 98-116.
KAYNAKÇA: https://credomag.com/article/the-only-begotten-god/