“Annesi Kilise olmayan kişinin, Tanrı da Babası olamaz.” (Cyprian)
249 yılında Roma İmparatorluğu Kilise’ye karşı on bir yıl süren acımasız bir saldırı başlattı. Kilisenin çektiği acıların beklenmedik yansımaları oldu. Binlerce kişi inancı uğruna kahramanca ölürken, birçok Hıristiyan ise hayatlarını kurtarmak için tanrılara kurban verdi. Daha sonra bu kişilerin çoğu tövbe etti ve kiliseye yeniden katılmak istedi.
Kilise ne yapmalıydı? Birçok imanlı böyle bir ihanetin asla affedilemeyecek bir küfür olduğunu düşünüyordu. Diğerleri ise yıllarca sürecek zorlu bir kefaret ve öğretiş sürecinin ardından kiliseye yeniden kabul edilebileceklerini söylüyordu. Kartaca (günümüz Tunus’ta) piskoposu Cyprian, daha bağışlayıcı bir yaklaşımın savunucusuydu. Ayrıca bir kimsenin affedilip affedilmeyeceğine yalnızca onların karar verebileceği konusunda ısrar ederek piskoposların kilisedeki önemini artırmıştır. Ancak bu uzlaşmacı yaklaşımı herkes kabul etmedi ve birçok kişi saf ve tavizsiz bir kilise olarak gördükleri kiliseyi oluşturmak için Katolik Kilisesi’nden ayrıldı. Bu bölünme, Roma’daki sertlik yanlısı kilise tarafından seçilen piskopos Novatian’ın adıyla anılır.
Cyprianus en büyük eseri olan Kilise’nin Birliği’ni Novatianus bölünmesine karşı koymak için yazdı. Tek bir episkoposluk altında sadece tek bir birleşik kilise olabileceğini ve bu nedenle herhangi bir ayrılıkçı hareketin sahte bir kilise olduğunu savundu. Hem piskoposların yetkisini daha da artırması hem de fikir ve uygulamada birleşmiş tek bir gerçek kilise olduğu fikrini ilerletmesi açısından son derece etkili olmuştur.
Numaralandırılmış paragraflar Cyprian’ın ‘Kilise Birliği Üzerine’ adlı eserine ait bölümlerdir .
4. Kilisenin birliği konusunda uzun uzun tartışmaya gerek yoktur, çünkü bu kısa özetten de göreceğiniz gibi gerçek apaçık ortadadır: Rab Petrus’a şöyle der: ”Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. Göklerin Egemenliği’nin anahtarlarını sana vereceğim. Yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş olacak.” (Matta 16:18-19) Sonra, dirilişinden sonra, “Kuzularımı otlar” der. (Yuhanna 21:15) Daha sonra tüm Elçilere eşit güç verir: ”Size esenlik olsun!” dedi. “Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum.” Bunu söyledikten sonra onların üzerine üfleyerek, “Kutsal Ruh’u alın!” dedi. “Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur; kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır.” (Yuhanna 20:21) Ancak, birliğin ne kadar önemli olduğunu göstermek için, Mesih bunun bir elçiyle başlamasını buyurdu. Diğer elçiler de Petrus’un aynısıydı, elbette onur ve güçte onunla ortaktılar, ama kaynak birlikteydi. Ezgiler Ezgisi ‘nde Kutsal Ruh aynı kiliseyi Rabbimizin şahsında tanımlar: ”Ama bir tanedir benim eşsiz güvercinim, biricik kızıdır annesinin gözbebeği kendisini doğuranın. Kızlar sevgilimi görünce, “Ne mutlu ona!” dediler. Kraliçeler, cariyeler onu övdüler.” (Ezgiler Ezgisi 6:9) Kilisenin birliğini bozan biri imanı koruduğunu nasıl düşünebilir? Kutsanmış Elçi Pavlus da aynı birlik kutsallığını öğretir: ”Beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz bir, her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir.” (Efesliler 4:4) Kilise’yle savaşanlar ve ona direnenler Kilise’de olduklarına inanıyor mu?
5. Hepimiz, ama özellikle de piskopos olanlarımız bu birliğe inanmalı ve bunu sürdürmeli ki, piskoposluğun tek ve bölünmemiş olduğunu kanıtlayabilelim. Kimse kardeşleri yanlış öğretiyle aldatmasın: piskoposluk tektir ve her bir parça diğer her bir parça tarafından tek bedene bağlanır. Kilise de tektir, ancak çok uzaklara ve geniş alanlara yayılmıştır. Güneşin birçok ışını vardır, ama ışığı tektir. Bir ağacın birçok dalı vardır, ama güçlü kökünden gelen tek bir güç vardır. Bir kaynaktan birçok akarsu akar ve bunlar zengin bir bolluk içinde çoğalmış olsalar da, yine de tek bir kaynakta birleşmişlerdir. Bir ışık huzmesini güneşten ayıramazsınız, çünkü onun birliği bölünmeye izin vermez. Bir ağaçtan bir dal koparabilirsiniz, ama koptuğunda tomurcuklanamaz. Bir akarsuyu kaynağından koparırsanız kurur. Kilise için de aynı şey geçerlidir. Rab’bin ışığıyla dolu olan Kilise, ışınlarını tüm dünyaya yayar, ama her yerde parlayan tek ve aynı ışıktır ve beden bölünmez. Kilise’nin bereketi tüm dünyaya dallar yayar. Özgürce akan nehirlerini gönderir, yine de kaynağı tektir ve bereketi bol Olan’dır. O’ndan doğarız, O’ndan besleniriz, O’nun ruhuyla hayat buluruz.
6. Mesih’in gelini (Kilise) aldatmaz. O bozulmamış ve saftır. Tek bir evi vardır, evlilik yatağının kutsallığını iffetli bir alçakgönüllülükle korur. Bizi Tanrı için saklar. Oğulları krallık için atar. Her kim Kilise’den ayrılır ve zina yapan bir kadınla birleşirse, Kilise’nin vaatlerinden ayrılmış olur. Mesih’in Kilisesi’ni terk eden hiç kimse Mesih’in ödüllerini alamaz. O bir yabancıdır; o bir sapkındır; o bir düşmandır. Annesi Kilise olmayan kişinin, Tanrı da Babası olamaz. Nuh’un gemisinden kaçmak ne kadar mümkünse, Kilise’den kaçmak da o kadar mümkündür. Rab bizi şöyle uyarır: ”Benden yana olmayan bana karşıdır. Benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir.” (Matta 12:30) Mesih’in barışını ve birliğini bozan, Mesih’in karşıtıdır. Kilise’den başka bir yerde toplanan, Mesih’in Kilisesi’ni dağıtır. Rab şöyle der: “Ben ve Baba biriz” [Yuhanna 10:30] ve yine Baba, Oğul ve Kutsal Ruh için şöyle yazılmıştır: ”Tanıklık edenler üçtür: Ruh, su ve kan. Bunların üçü de uyum içindedir.” (1. Yuhanna 5:7-8) Tanrı’nın gücünden gelen ve cennetin kutsalları tarafından bir arada tutulan böyle bir birliğin, karşıt iradelerin düşmesiyle bölünebileceğine inanan var mı? Bu birliği korumayan kişi Tanrı’nın yasasını korumaz, Baba ve Oğul’un imanını korumaz, yaşamı ve kurtuluşu elinde tutmaz.
7. Bu birlik kutsallığı, bu kopmaz uyum bağı, Müjde’de, Rab İsa Mesih’in giysisinin ne bölündüğü ne de kesildiği, ama O’nun için kura atanlar tarafından bütün bir giysi olarak alındığı zaman gösterilir. Kutsal Yazılar şöyle der: ”Askerler İsa’yı çarmıha gerdikten sonra giysilerini alıp her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya böldüler. Mintanını da aldılar. Mintan boydan boya tek parça dikişsiz bir dokumaydı. Birbirlerine, “Bunu yırtmayalım” dediler, “Kime düşecek diye kura çekelim.” (Yuhanna 19:23-24) Bu mintan yukarıdan aşağıya doğru bir bütünlüğe, yani gökten ve Baba’dan gelen bir bütünlüğe sahipti, onu alan ve ona sahip olanlar tarafından yırtılamazdı. Bütündür ve bölünmemiştir. Mesih’in Kilisesi’ni bölen ve parçalayan hiç kimse Mesih’in giysisine sahip olamaz.
8. Öyleyse kim Tanrı’nın birliğinin bölünebileceğine inanır ya da Rab’bin giysisi olan Mesih’in Kilisesi’ni yırtmaya cüret edecek kadar kötü ve inançsızdır? Kendisi Müjde’sinde bizi şöyle uyarır: “Tek bir sürü ve tek bir çoban olacak.” (Yuhanna 10:16) Bir yerde birçok çoban ya da birçok sürü olabileceğine inanan var mı? Elçi Pavlus da aynı birliği teşvik eder: “Kardeşler, Rabbimiz İsa Mesih’in adıyla yalvarıyorum: Hepiniz uyum içinde olun, aranızda bölünmeler olmadan aynı düşünce ve görüşte birleşin.” (1. Korintliler 1:10) Ve yine Tanrı Sözü, ”Ruh’un birliğini esenlik bağıyla korumaya gayret edin.” der. (Efesliler 4:3) Kiliseyi terk edip kendinize başka evler inşa ederek ayakta kalabileceğinizi ve yaşayabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
9. …Kurtların vahşiliği bir Hıristiyan’ın göğsünde nasıl var olabilir? Ya da köpeklerin vahşiliği, yılanların ölümcül zehri ya da vahşi hayvanların acımasızlığı? Bu gibi insanlar, Mesih’in güvercinlerini ve kuzularını zehirleriyle alt etmek yerine, Kilise’den ayrıldıklarında tebrik edilmeliyiz. Acılık tatlılıkla, karanlık aydınlıkla, yağmur berrak gökyüzüyle, savaş barışla, çoraklık bereketle, kuraklık suyla ya da fırtınalar sükûnetle bir arada var olamaz. İyi insanların Kilise’den ayrılabileceğini düşünmeyin. Rüzgâr buğdayı alıp götürmez, kasırga da sağlam köklere dayanan bir ağacı kökünden söküp atmaz. Fırtınanın savurduğu sadece hafif saman çöpleri ve kasırganın yıktığı zayıf ağaçlardır. Elçi Yuhanna bu tür insanları kınamaktadır: ”Bunlar aramızdan çıktılar, ama bizden değildiler. Bizden olsalardı, bizimle kalırlardı. Ayrılmaları hiçbirinin bizden olmadığını ortaya çıkardı.” (1. Yuhanna 2:19)
10. İşte bu yüzden sapkınlıklar sık sık ortaya çıkmıştır ve hala da çıkmaya devam etmektedir, çünkü sapkın zihinler barış ve birlik içinde yaşamayı reddeder. Ancak insanlar hala özgür iradeye sahipken Rab buna izin verir, böylece Gerçek yüreklerimizi ve zihinlerimizi sınar, denenmeyi geçenlerin sağlam imanının öne çıkmasına izin verir. Kutsal Ruh’un önceden uyardığı gibi, ”Çünkü Tanrı’nın beğenisini kazananların belli olması için aranızda bölünmeler olması gerekiyor!” (1. Korintliler 11:19) Bu şekilde sadık imanlılar onaylanır, kötüler tespit edilir ve Yargı Günü’nden önce doğruların ve kötülerin ruhları çoktan bölünmüştür ve saman buğdaydan ayrılmıştır. Dürüst olmayanlar, herhangi bir ilahi düzenleme olmaksızın kendi yetkileriyle, kendilerini piskopos olarak atayanlardır. Kutsal Ruh Mezmurlar’da onların salgın hastalık ve veba koltuğunda oturduklarını, insanları aldattıklarını, gerçeği bozmakta usta olduklarını ve ölümcül zehirler taşıdıklarını belirtir. Konuşmaları kanser gibi yayılır, yürekte ölümcül bir zehirdir.
11. …Rab bu insanları işaret eder. ”Çünkü halkım iki kötülük yaptı: Beni, diri suların pınarını bıraktı, kendilerine sarnıçlar, su tutmayan çatlak sarnıçlar kazdılar. (Yeremya 2:13) Tek bir vaftiz olabileceği halde, vaftiz edebileceklerini sanırlar; yaşam pınarından yüz çevirmelerine rağmen, yaşayan ve kurtaran su armağanını vaat ederler. İnsanlar onlar tarafından yıkanmaz, kirletilir. Günahları temizlenmez ama üst üste yığılır. Böyle bir doğum Tanrı’ya değil, şeytana oğul verir. Onlar yalanla doğar ve gerçeğin vaatlerini alamaz. Günah aracılığıyla gebe kalırlar ve iman lütfunu kaybederler. Barış ödülünü alamazlar, çünkü Rab’bin barışını nifak çılgınlığıyla bozmuşlardır.
12. Rab’bin, ”Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, aralarındayım.” (Matta 18:20) sözünü yanlış yorumlayarak kendinizi kandırmayın. Müjde’yi yozlaştıranlar bu sözleri alıntılar, hemen öncesindekileri görmezden gelir. Çünkü Rab, öğrencilerini birliğe ve barışa çağırarak şöyle demiştir: ”Yeryüzünde aranızdan iki kişi, dileyecekleri herhangi bir şey için anlaşırlarsa, göklerdeki Babam dileklerini yerine getirir.” (Matta 18:19) Bu ayet, Tanrı’nın isteyenlerin sayısına göre değil, birlik ruhuna göre verdiğini gösterir. “Eğer yeryüzünde iki kişi anlaşırsa” – anlaşma önce gelir. Bu, sağlam ve sadık bir anlaşmanın esas olduğunu gösterir. Ama Kilise’nin kendisiyle ve evrensel kardeşlikle hemfikir değilseniz, herhangi biriyle nasıl hemfikir olabilirsiniz? Mesih’ten ve Müjdesi’nden açıkça ayrılmış olan iki ya da üç kişi Mesih’in adıyla nasıl bir araya gelebilir? Çünkü biz onlardan değil, onlar bizden uzaklaştılar. Daha fazla sapkınlık ve bölünme yaratmak için ibadet yerleri inşa etmedeki başarıları, gerçeğin kaynağını terk etme konusunda onları cesaretlendirdi. Rab aynı zamanda kilisesinde bulunanlara, öğretilerinde birbirleriyle hemfikir olurlarsa ve duada birlik olurlarsa – sadece iki ya da üç kişi bile olsa – Tanrı’nın yüceliğinden istediklerini alacaklarını söyler…. İnsanları Kilise’den ayırmaz – ne de olsa Kilise’yi kendisi kurmuş ve yaratmıştır. Bunun yerine, inançsızları anlaşmazlıklarından dolayı azarlamak ve inançlılara barışı tavsiye etmek için, anlaşmazlığa düşen çok sayıda kişiyle değil, aynı fikirle dua eden iki ya da üç kişiyle birlikte olduğunu ve çok sayıda kişinin uyumsuz duasından ziyade birkaç kişinin uyumlu duasıyla daha fazla şey elde edilebileceğini gösterir. …
14. Bu gibi insanlar Mesih’in adı uğruna şehit olsalar bile, lekeleri temizlenmez. Affedilemeyecek kadar ağır olan nifak günahı acı çekerek temizlenmez. Kilise’nin dışında şehit olamazsınız. Orada hüküm sürecek olanlardan uzak durduğunuzda…. krallığa giremezsiniz. Ayrılığa düşenler Mesih’in ödüllerini alamazlar. “Buyruğum şudur: Sizi sevdiğim gibi birbirinizi sevin”. (Yuhanna 15:12) Mesih’in sevgisini ayrılıkla ihlal eden hiç kimse Mesih’i kabul edemez. Sevgiye sahip olmayan Tanrı’ya da sahip değildir. Elçi Yuhanna şöyle der: “Tanrı sevgidir, sevgide yaşayan Tanrı’da yaşar, Tanrı da onda yaşar.” (1. Yuhanna 4:16) Tanrı’nın Kilisesi’yle aynı düşüncede olmayan hiç kimse Tanrı’yla yaşayamaz. Yakılabilirler, canlarını feda edebilirler ya da vahşi hayvanların önüne atılabilirler. Bu imanın tacı değil, günahın cezası olacaktır. Bu, imana dayanan yiğitliğin görkemli sonu değil, umutsuzluğun yıkımıdır. Böyle insanlar öldürülebilir, ama taç giyemezler.
KAYNAKÇA: https://christianhistoryinstitute.org/study/module/cyprian