1. Augustine ile şiddetli tartışmalar yaşayan Pelagius (350-425) hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz.
Pelagius, 4. yüzyılın sonlarına doğru Roma’da öğretişte bulunan Britanyalı bir keşişti. 410 yılında Kuzey Afrika’ya giden Pelagius, orada Hippo Piskoposu Augustine ile anlaşmazlığa düştü. Ardından Filistin’e giden keşişin varlığı zamanla tamamen unutuldu.
2. Pelagius, yazılı eserleri sözlü iletişime tercih eden üretken bir yazardı.
Eserleri, Pelagius’un kaliteli eğitiminin bir yansımasıdır. Özellikle ahlak ve dindarlık üzerine odaklandı. En dikkat çekici yanı, yalnızca din adamlarının değil, tüm imanlıların ahlaki açıdan yüksek ideallere bağlı olması gerektiğini iddia etmesidir.
3. Pavlus’un mektupları üzerine birçok eseri kaleme aldı. Bazıları günümüze kadar ulaştı.
Günümüze kadar ulaşan eserlerin bazıları şunlardır: The Hardening of Pharaoh’s Heart, Virginity, The Law ile Faith in the Trinity. ‘On Nature’ ve ‘Free Will’, en önemli iki eseridir. Bu son çalışmalar, özellikle dört vurguya sahiptir:
- İnsanlar iyilik ve kötülük işleme konusunda eşit kapasiteye sahiptir.
- Augustinus ve diğerleri tarafından kurtuluş için tanrısal lütfa olan ihtiyacı reddetmekle suçlandı. Ancak eserlerinde bu yaklaşımı göremiyoruz.
- Adem’in günahının kendi soyunu etkilediğini ve bunun yalnızca kötü bir örnek teşkil ettiğini iddia etmektedir.
- Pavlus’un günahlı bir bedene sahip olmamız nedeniyle günaha sürüklendiğimiz öğretisini reddetmektedir.
4. Pelagius her şeyden önce bir ahlakçıydı.
Pelagius, her şeyden önce doğru davranışla ilgileniyordu. Lütuf aracılığıyla günahın egemenlik sürdüğü anlayışına karşıydı (Romalılar 5:21-6:2). Bu konuda şöyle demişti: ‘‘Ahlaki eğitim ve kutsal yaşam üzerine konuşmam istendiğinde, öncelikle insan doğasının gücünü ifade etmek ve onun neler başarabileceğini göstermek isterim. Aksi takdirde dinleyicinin zihnini erdeme teşvik etmenin hiçbir yararı olmaz.’’[1]
5. Pelagius, insan ruhunun yaratılış gereği ne kutsal ne de günahkar olduğuna inanıyordu.
Pelagius’a göre Adem kutsal yaratılmamıştı. Yaratılışı gereği ne iyiye ne de kötüye eğilimliydi. Yani ahlaki açıdan nötr olarak dünyaya gelmişti. Adem kötülüğe olduğu kadar iyiliğe de eğilimli değildi. Pelagius’a göre, Adem’in bedeni yaratılışı gereği ölümlüydü. Yani, günah işlese de işlemese de fiziksel olarak ölecekti. Bundan dolayı fiziksel ölüm, günahın bir cezası değil, yaratılışın kaçınılmaz sonucudur.
6. Adem’in düşüşü özgür iradeye bağlı kalması nedeniyle gerçekleşti.
Pelagius’a göre, Adem’in doğasında onu iyiye ya da kötüye yönlendiren bir faktör yoktu. Ayrıca Adem’in günahı, insan soyunu da etkilemedi. Romalılar 5:12’de yer alan ”Günah bir insan aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi” sözüne atıfta bulunan Pelagius, Adem’in günah işleme eyleminin insanlar tarafından taklit edildiğini vurguladı.[2]
Pelagius, her ruhun Tanrı tarafından yaratıldığına ve bu nedenle Adem’in günahıyla kirlenmiş olarak dünyaya gelemeyeceğine inanıyordu. Asli günah doktrinine karşı çıkan Pelagius, ‘‘Günahın nesiller boyunca hüküm sürmesi, Katolik inancına aykırıdır. Günah insanla birlikte doğmaz, ancak insan tarafından işlenir. Bu yaratılıştan dolayı değil, özgür iradenin hatasından kaynaklanır.’’[3] demiştir. Pelagius’a göre bir bebek günahkâr doğmaz. Çünkü doğuştan herhangi bir ahlaki karaktere sahip değildir. Günah, özgür irade ve ona bağlı alışkanlıktan sonucu gerçekleşir.
7. Pelagius, Adem’in düşüşünün insan iradesi üzerindeki etkisini reddetti.
Pelagius’a göre, her irade eylemi tamamen kendiliğinden gerçekleşir. Herhangi bir öncülden etkilenmez. Pelagius insan iradesindeki üç unsura yer vermişti: İradenin gücü veya kapasitesi, iradenin arzusu, iradenin gerçekleşmesi veya harekete geçmesi.
Bunlardan ilki Tanrı tarafından verilmiştir. Diğer ikisi ise insan eseridir. Dolayısıyla iyiyi ve kötüyü arzulama gücü eşittir. İyiyi seçmenin tek zorluğu, uzun süredir devam eden kötü alışkanlıktan kaynaklanmaktadır. Pelagius, özgür iradeyi şu şekilde tanımlar: ‘‘İnsanların hem günah işleyebileceğini hem de günah işlemeyebileceğini söylüyoruz. Böylece insanların her zaman özgür iradeye sahip olduğunu dile getiriyoruz.’’ Dolayısıyla Pelagius’a göre, özgür iradede günah işleme ve işlememe eğilimi eşit düzeydedir.
8. Pelagius, günahın bireyin belirli eylemleriyle ilgili olduğunu savunur.
Günah doğuştan gelmez ya da insan doğasındaki bir bozukluktan kaynaklanmaz. Günah ancak ondan sakınıldığında günahtır. Dolayısıyla günah insan doğasının bir hatası değil, yaptığı tercihin bir sonucudur. O halde, evrensel olarak günah neden insanlıkta mevcuttur? Pelagius’a göre, Âdem’in günah işleme eyleminin insanlar tarafından taklit edilmesi veya uzun süreli alışkanlık eylemlerinin varlığı, günaha evrensel bir boyut kazandırmıştır.[4] Buna göre, çocukluğumuzda hayatımıza giren ve yıllar boyunca yavaş yavaş bizi yozlaştıran ve bizleri kendine bağımlı hale getiren kötü alışkanlıklar dışında hiçbir şey iyilik yapmamızı güçleştiremez.[5]
9. Pelagius, lütfa olan ihtiyacımız konusunda emin değildi.
Pelagius bir yerde lütfun kesinlikle gerekli olduğunu ve sadece bir an için değil, her eylem için gerekli olduğunu söylemişti.[6] Pelagius bu konuda şöyle dedi: ‘‘Tanrı’nın buyrukları daha kolay yerine gelsin diye lütuf gönderildi.’’[7]
Adolph Harnack ise Pelagius’un asıl amacının, Hristiyanları lütfa olan üşengeç güvenlerinden uzaklaştırmak olduğunu söyledi.[8]
Pelagius’a göre lütuf doktrininde dört unsur vardır:
- Yaratılışın veya yaşamın lütfu;
- Özgür iradeye sahip olmamız tanrısal lütfun bir tezahürüdür;
- Lütuf aynı zamanda Tanrı’nın Yasası aracılığıyla açıkça görülür;
- Mesih’in öğretmek ve tanrısal bir örnek oluşturmak için dünyaya gelişi.
Dolayısıyla lütuf öncelikle dışsaldır. Tanrı’nın bizi saflık arayışına yöneltmek için verdiği öğretişlerden ve örneklerden kaynaklanır. Pelagius, ruhun veya iradenin içsel olarak güçlendirilmesi fikrini reddeder. Başka bir deyişle, Pelagius’un tanrısal lütuf kavramı, Mesih’in ölümünü ve dirilişini gereksiz kılmaktadır.
10. Pelagius sapkın olmakla suçlandı.
415 yılında Diospolis’teki piskoposlar meclisi, Pelagius’a yöneltilen sapkınlık suçlamasını reddetti. Ancak 417 ve 418’de Roma piskoposu ve 431’de Efes Konsili tarafından sapkın olmakla suçlandı.
DİPNOT:
[1] Ad Demetr. 2 init.
[2] cited by Augustine in De Natura et gratia, c.x.
[3] De Pec. Orig. 6.
[4] Ad Demetr. 8
[5] ibid., 17.
[6] Aug. de gr. Chr. 2.2; 7.8; 32.36; de gest. Pel. 14:31; Pel. ep. ad Demetr. 3. Fin
[7] Aug. de gr. Chr. 26.27
[8] V:200.
KAYNAKÇA: https://www.crossway.org/articles/10-things-you-should-know-about-pelagius-and-pelagianism/