Eski Antlaşma için kullanılan ‘ahit’ terimi Latince’de ‘antlaşma’ anlamına gelir. Kutsal Kitap, Yeni Antlaşma ve Eski Antlaşma olarak 2 bölümden oluşur. Bu tanımlar ve terimler Yeni Antlaşma’dan alınmıştır (İbr. 8:13).
Eski Antlaşma’da sunulan hikaye, bireysel gerçekliğin bir örneği değildir. Daha ziyade, bireysel gerçekler hikâyenin bir özeti gibidir. Herkesin bir dünya görüşü vardır. Her dünya görüşünün merkezinde ise bir hikâye yer alır. Eğer dünya görüşümüz Hristiyanlığa uygun olacaksa, Kutsal Yazılar’da anlatılanlara benzer olmak zorundadır.
Eski Antlaşma, Kutsal Kitap’ın yüzde 77’sini oluşturur. Açıkça görüldüğü gibi, Eski Antlaşma Kutsal Kitap’ın büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Peki, ‘antlaşma’ nedir? Antlaşma, taraflar arasında kalıcı bir ilişkiyi tanımlar. Altı büyük antlaşma, Kutsal Kitap’ın sadece edebi bir eser olarak olay örgüsünü değil, aynı zamanda önemli dönemleri ve kişileri de tanımlar. Çoğuna Yaratılış bölümünde yer verilir. Kutsal Kitap’ın ilk 5 bölümü olan ve ‘Pentatök’ olarak bilinen Tora’nın Musa tarafından yazıldığına inanılır.
1- Hikaye, Yaratılış’ta bir antlaşma ile başlar.
Yaratılış 1 ve 2’ye göre, insanlar Tanrı’nın yaratıcı işinin taçlandırılmış başarısıdır. Yaratılış 1:26’da Tanrı, ‘‘Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım’’ dedi. Suret ve benzerlik kelimeleri yakın anlamlı olsa da, aralarında farklılık mevcuttur. Yaratılış 5:3’te ‘benzer’ kelimesi, nesil ve oğulluk anlamına gelir. Böylece insanın Tanrı suretinde yaratılması, hem Tanrı ile ilişkide dikey hem de yeryüzündeki yaratılışın geri kalanıyla ilişkide yatay olan bir antlaşma bağını gösterir. Tanrı göklerde hüküm sürerken, Mesih de yeryüzünde O’nun adına hüküm sürer. Eski Antlaşma’da antlaşma ilişkilerini özetlemek için kullanılan kelime çiftleri hesed/’ĕmet (merhamet ve gerçek) ile mišpā/dāqâ’dır (adalet ve doğruluk).
Yaratılış 2, ilk insanı hem kral hem de kâhin olarak tasvir ederek Yaratılış 1’de açıklanan ifadeleri doğrular. İnsanlar tapınmanın önceliğine odaklandıkça, Tanrı’nın karakterini ve doğasını öğrenecektir. İnsanlığın Tanrı ile olan antlaşma ilişkisi, sadakatsizlik ve itaatsizlik nedeniyle bozulmuştur. İnsanlar neyin doğru neyin yanlış olduğuna kendileri karar vermeye ve kendi yollarını seçmeye çalışır. Ancak Yaratıcı Tanrı’dan ayrılmak ölümdür, yaşam değil. Bu noktada yaşam kültürü gelişir, ancak yozlaşma, sosyal adaletsizlik ve şiddet nedeniyle bozulur. Von Rad, Westermann ve Clines tekrarlanan bir modele dikkat çeker: (1) günah, (2) yozlaşma ve sosyal şiddeti ele alan ilahi konuşma, (3) lütuf ve karşılıksız merhamet (4) yargı.
2- Tanrı Nuh’la yeniden başlar.
Dünyayı tufanla yargılayan Tanrı, Nuh ile yeni bir başlangıç yapar. Tanrı, Nuh’a lütfeder. Nuh’un itaati, Tanrı’nın onu doğru bir adam olarak görmesiyle sonuçlanır. Tufanın ardından Nuh, Adem’in kral ve rahiplik rolünü üstlenir. Adem’e verilen kutsama ve buyruklar, Nuh’a ve onun soyundan gelenlere verilir.
İnsanların yüreği tufanla değişmedi ve Tanrı her nesli yargılamaya devam edecek. Ancak Tanrı’nın yaratılışa ve antlaşmaya olan bağlılığı karşılıksız lütfuyla devam edecektir. Tufanın ardından insanların değişmemesi, sorunun yürekten kaynaklandığını göstermektedir. Dolayısıyla, yeni bir yaratılış insan yüreğinin sorununu çözmez. Nuh’un soyu, Babil Kulesi’nin ilahi yargıya uğraması ve ulusların yeryüzüne dağılmasıyla sona erdi.
3- Tanrı, İbrahim’i ortaya çıkarır.
Yaratılış 12’de RAB’bin yeni ve güçlü bir sözü, İbrahim ve ailesini, kral ve kâhin olarak nitelendirilen yeni bir Adem figürü olarak ortaya çıkarır. Yaratılış 12:1-3’teki kutsama, Adem’den Babil’e kadar uzanan laneti tersine çevirecektir. Tanrı, İbrahim ve ailesi aracılığıyla bozulan yaratılışı onarmak istemektedir. Bereket önce İbrahim’e ve soyuna, sonra da onun soyu aracılığıyla tüm uluslara gelecektir.
Yaratılış 12’de İbrahim’e verilen vaatler, Yaratılış 15’te bir antlaşmada yer alır. Yaratılış 17’de Tanrı, İbrahim’i kendi yolunu benimsemeye çağırır. İbrahim’in imanı güçlü bir itaatle sonuçlanır. Yaratılış 22:16-18’de Rab, ‘‘Biricik oğlunu esirgemediğin için seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek. Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin’’ der.
4- İsrail Tanrı’nın oğludur.
Tanrı, İbrahim ile bir antlaşma yapar. Mısır’dan Çıkış 4:22-23’te İsrail ulusundan oğlu olarak bahseder. Tanrı ile İsrail arasında Sina Dağı’nda yapılan antlaşmanın ilahi amacı Mısır’dan Çıkış 19:3-6’da açıklanmaktadır. Tanrı Sözü’nde, ‘‘Musa Tanrı’nın huzuruna çıktı. RAB dağdan kendisine seslendi: “Yakup soyuna, İsrail halkına şöyle diyeceksin: Mısırlılar’a ne yaptığımı, sizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdiğimi gördünüz. Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir. Siz benim için kâhinler krallığı, kutsal ulus olacaksınız’’ yazar. Aslında Tanrı, İbrahim’in soyu aracılığıyla tüm uluslara bereket getirmeyi amaçlamakta ve planlamaktadır. İsrail, uluslara Tanrı’yla nasıl doğru bir ilişki kurulacağını gösterecektir. Oğulluğun anlamı da budur.
Moav Antlaşması olarak da adlandırılan Yasa’nın Tekrarı, Sina Antlaşması’nın yenilenmesidir. Bu bir yenilenmedir, çünkü Tanrı’nın Sina Antlaşması’nı yaptığı İsraillilerin tümü çölde yok olmuştu. Yasanın Tekrarı, yeni İsrail’le ve gelecek nesilleriyle yapılan bir antlaşmadır.
5- İsrail Adem’e çok fazla benzemektedir (Hoş.6:7).
Mısır’dan Çıkış ile Yasa’nın Tekrarı arasındaki buyruklar ve peygamberlerin sözleri Eski Antlaşma olarak bilinir. Yeşu’dan Krallara kadar olan bölümlerde İsrail’in antlaşmaya sadık kalmadığı görülür. Hezekiel 16’da Yeruşalim’in işlediği korkunç günahlara yer verilir. Yeruşalim’in kuzey kesimi bu olayların sonucunda ortaya çıkan Samiriyelilerin karışık ırkını oluşturur. Samiriyeliler’in davranışları, yaşam tarzları ve Rab’bin Sözü’nü reddetmeleri 2. Krallar 17:24-41’de anlatılır. Kibirli bir halk olan Sodomlular kınanır. Ancak Yeruşalim’in günahlı davranışları putperest komşularını bile utandırmaktadır.
Pavlus Romalılar 3:19’da şöyle der: ‘‘Kutsal Yasa’da söylenenlerin her ağız kapansın, bütün dünya Tanrı’ya hesap versin diye Yasa’nın yönetimi altındakilere söylendiğini biliyoruz.’’ Tanrı, antlaşmayı koruyan İsrail’in başarısızlığından tüm dünyayı sorumlu tutar. Bu adil bir yaklaşım mıdır?
Eski Antlaşma’nın amaçlarından biri, insanlara antlaşmaya sadık kalamayacaklarını göstermektir. Dolayısıyla, tüm dünya İsrail örneğiyle yargılanmaktadır. Kısacası İsrail’in başarısızlığı aslında tüm insanlığın başarısızlığıdır.
6- Kral Tanrı’nın oğludur.
Yeni Antlaşma’dan önceki son antlaşma, Tanrı’nın Davut ve onun soyuyla yaptığı antlaşmadır. 2. Samuel 7’de askeri zaferler için RAB’be güvenen kral, halkı RAB’bin krallığına yönlendirdi. Kral, halkı yönetirken, Tanrı’nın sosyal adaletini temsil etmekte ve halkın itaatini somutlaştırmaktadır. Böylece, İsrail’de krallık, Mısır’dan Çıkış 19:3-6’yı gerçekleştirmenin bir aracı olacaktır. Kral, Tanrı’nın sadık bir hizmetkârı ve oğlu olacak ve aynı zamanda bir kâhin olarak işlev görecekti.
Davut’un kâhinlik rolünü efod giymesinden anlıyoruz. 2.Samuel 6:14’teki ifade, 1.Samuel 2:18 ile aynıdır. Mezmur 110:4’te Davut’un kâhinlik rolünü görüyoruz. Davut Antlaşması ve İbrahim Antlaşması arasındaki ilişki çeşitli metinlerde iki şekilde açıklanmaktadır: Birincisi, Tanrı Davut’u halkına huzur getirmek ve onlara bir yer sunmak için seçmiştir. Yaratılış 15:18-21’de öngörülen topraklar, Yasa’nın Tekrarı 11:24’te İsrail’e verileceği vaat edilmiştir. 1.Krallar 4:20-21, bu toprakların Davut’un oğlu Süleyman zamanında İsrail’e ait olduğunu gösterir. Dolayısıyla, Davut’la yapılan antlaşma vaatlerin yerine getirilmesi için bir araçtı. İkinci olarak, Tanrı uluslara bereket getirmek için Davut’u kullanacaktır.
Mezmur 72:17, 132:10 ve Yeşaya 55:3-4 gelecekteki kralın antlaşmaya nasıl tanıklık edeceğini ve Tanrı Sözü’nü uluslara duyuracağını gösterir. Aslında insanların yaşaması için kendi canını feda edecekti.
7- Tanrı yeni bir antlaşma vaat eder.
Yasa’nın Tekrarı 29 ve 30’da Musa ile başlayan yeni bir antlaşmaya duyurulur. Her peygamberin kendi hizmeti bağlamında değerlendirilmesi gerekir. Bir peygamberin Yeni Antlaşma’dan önceki büyük antlaşmalarla ilişkilerini analiz etmek oldukça önemlidir. Bu şekilde antlaşmalara ilişkin öğretiler Kutsal Kitap odaklı olur. Teologlar, Kutsal Kitap’ı karmaşık hale getirme eğiliminde olabilir.
Eski Antlaşma, dünyamızı ve içindeki her şeyi yaratan tek bir Tanrı ile başlar. Bu Tanrı bizimle antlaşma ilişkisi içindedir, ancak insanlık itaatsizlik ile bu ilişkiye zarar vermektedir. Dünya ölüme ve felakete sürüklendiğinde, Tanrı antlaşmaya olan bağlılığı sayesinde devreye girmeli ve insanlığı kurtarmalıdır.
Sonuç olarak, Eski Antlaşma’nın tamamı gelecekteki bir kralın gelişine odaklanmıştır. Bu kral, Tanrı ile ilişkisi bozulmuş olan insanlığı onaracaktır. Eski Antlaşma, kusursuz bir itaatkâr oğul ve hizmetkâr bir kral beklentisi içindedir.
KAYNAKÇA: https://equip.sbts.edu/article/old-testaments-story-points-us-christ/