Tanım
Yeniden doğuş, Tanrı’nın Kutsal Ruh’unun her Hristiyan’a ruhsal yaşam vermesinin, onları ölümden diriltmesinin, böylece artık tövbe edebilmeleri ve yeni bir yaratılış olarak Mesih’e güvenebilmelerinin mutlak yetkili işidir.
Özet
Yeniden doğuş, Kutsal Ruh’un ölü günahkarlara ruhsal yaşam veren doğaüstü işidir. Bu, insanın katkıda bulunduğu bir iş değil, yalnızca Tanrı’nın bir eseridir. Bir bebek doğduğu için itibar görmediği gibi, insan da Tanrı tarafından yeniden doğmadan onur bulamaz. Diriliş gücüne sahip bir lütfa ihtiyacı olan insanın, imanın kendisi de dahil olmak üzere kendi başına herhangi bir kasıtlı faaliyeti, yeniden doğuşun nedeni değil, sonucu olabilir. Yeniden doğuş lütfu, insanlara Tanrı’ya karşı iman ve yeni eğilimler uygulama yeteneği veren Tanrı’nın gücüdür.
İsa Nikodim’e, “Kişi yeniden doğmadıkça Tanrı’nın krallığını göremez” (Yu. 3:2) dedi. Nikodim, İsa’nın ne demek istediğini anlamaya çalıştı. ”Annesinin rahmine ikinci kez girip doğabilir mi?” (Yu. 3:4) diye sordu. Nikodim, İsa’nın ruhsal bir gerçekliği tanımlamak için mecazi bir anlatım kullandığını anlayamadı.
Yeniden doğuş nedir?
Yeniden doğuş, ‘Kutsal Ruh’un, seçilmiş günahkarın içine yeni bir yaşam üflemesi, onu ruhsal ölümden ruhsal yaşama geçirmesi ve taştan yüreğini çıkarıp etten yürek vermesi’ işini ifade eder. Ayrıca yeniden doğuş, yalnızca Tanrı’nın bir eylemidir ve doğası gereği monerjistiktir. Yani insanın inanma isteğinden bağımsız ve koşulsuz olarak Ruh’un mutlak yetkili eylemiyle gerçekleştirilir. Kısacası insanın imanı yeniden doğuşa sebep olmaz, fakat yeniden doğuş insanın iman etmesine sebep olur.
Bu tanımda dikkat edilmesi gereken bileşenler mevcut;
-
Yeniden doğuş, Ruh’un doğaüstü işidir.
İsa, Nikodim’e “Bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça, Tanrı’nın egemenliğine giremez” derken, yeniden doğuşu Ruh ile ilişkilendiriyor (Yu. 3:5). İsa, Rab’bin halkını temizlemek için ‘temiz su serpeceğini’ (36:25) ve ‘Ruhu’nu içlerine koyacağını’ (36:27) söyleyen peygamber Hezekiel’in sözlerini tekrarlıyor.
-
Yeniden doğuş insanın işi değil, yalnızca Tanrı’nın işidir.
Doğum aracılığıyla bu dünyaya yeni bir hayat başlar. Ama bebeğin itibarı hak ettiğini düşünmek saçma bir yaklaşım olur. Çünkü bebek pasiftir. Ruhsal doğumda ise çok daha fazla pasiftir. Yeniden doğuş, yalnızca ve yalnızca Tanrı’nın işidir; günahkar pasiftir, ruhsal olarak ölüdür. Hezekiel 36. bölüme geri dönersek ve mecaz anlatımları biraz değiştirirsek, Hezekiel Ruh’un yeniden doğuş işini tarif ederken, günahkarın ‘taştan yüreğinin’ çıkarılması ve yerine ‘etten bir yürek’ konulması gerektiğini söylediğini fark ederiz (36:26). Yeniden doğmayanlar üzerinde böyle bir ameliyatı yalnızca Ruh gerçekleştirebilir.
O halde, yeniden doğuşun, Tanrı ve günahkarın birbirleriyle işbirliği yapmak zorunda olduğu sinerjik bir eylem olduğunu söylemek, günahkarın yeteneğine çok fazla güvenmek demektir. Yeniden doğmamış günahkar, sadece yaralanmış ve lütfa muhtaç kişi değil, aynı zamanda ruhen ölü olan kişidir. O sadece okyanusta boğulmak üzere olan biri değil, aksine boğulan ve okyanusun dibinde ölü olarak yatan kişidir. O halde diriliş gereklidir. Pavlus, Efeslilere şöyle seslendi: ”Bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Ama Tanrı…. bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu; O’nun lütufla kurtuldunuz” (Ef. 2:1, 4–5).
-
Yeniden doğuş imandan önce gelir.
İnsanın diriliş gücüne sahip bir lütfa ihtiyacı olduğu için, imanın kendisi de dahil olmak üzere kendi başına herhangi bir kasıtlı faaliyet, yeniden doğuşun nedeni değil, sonucu olabilir. Kelimenin kendisi bir uyanışın gerçekleştiğini ifade eder. Günahkar, Mesih’e karşı kördü, ancak şimdi görebiliyor. Önceleri sadece günahı arzulardı, ama şimdi ona Mesih’i arzulamak için yeni eğilimler verildi. Ruh, iradeyi her şeyden önce ruhsal esaretinden kurtarmadıkça, insanın Mesih’e güvenme konusundaki kasten seçimi olanaksızdır.
Deneyimlerimize göre, İsa’ya ilk inandığımızda her şey bir anda oluyor gibi görünüyor. Ancak Tanrı’nın işini incelediğimizde, yeniden doğuşun imandan kaynaklanmadığını, ancak imanın yeniden doğuştan kaynaklandığını görebiliriz. Kurtuluşta bu mantıksal düzeni tersine çevirirsek, Ruh’un doğaüstü çalışmasını insanın iradesine koşullandırırız. Bunun yerine odak noktası Tanrı’nın iradesidir: “ Tanrı, yarattıklarının bir anlamda ilk meyveleri olmamız için bizleri kendi isteği uyarınca, gerçeğin bildirisiyle yaşama kavuşturdu.” (Yak. 1:18) ve ‘büyük merhametiyle’, yeniden doğmamızı sağladı” (1 Pe. 1:3). Bu nedenle Yuhanna, iman eden herkesin Tanrı’dan doğacağını söylemez, fakat iman eden herkesin “Tanrı’dan doğduğunu” söyler (1. Yu. 5:1)
Önceleri “müjdenin ışığına” kördük, ancak Tanrı, “Işık, karanlıkta parlayacak” diyen Tanrı, ”İsa Mesih’in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamızdan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı” dedi (2 Ko. 4:3–6). Evet, imanlı kişi Mesih’i seçer, ancak bu sadece Ruh’un ölü bedenimize yeni bir yaşam üflemesi ve kör gözlerimizi açmak için yeni bir ışık tutması nedeniyledir. Elçilerin İşleri kitabındaki Lidya gibiyiz. Rab yüreğini açana dek Lidya, Rab’be iman etmedi. (Elç. 16:14).
Ayrıca, imandan bahsettiğimizde bile, bunun Tanrı’nın bir armağanı olduğunu unutmamalıyız (bkz. Elç. 13:48-50; Ef. 2:8–10; Flp. 1:29–30; 2.Pe. 1:1). Bu, Tanrı’nın yalnızca yeniden doğmamış olanlara verdiği bir armağan değildir; aynı zamanda sinerjiyi ve günahın tam esaretinde olmayan bir iradeyi gösterir. İman etkili bir armağandır, günahkarın İsa’ya güvenebilmesi için Ruh’un içine işlemesi gereken bir armağan. İmanı, kendi işimiz olarak düşünemeyiz. Sadece Tanrı bize bahşettiği ve içimizde etkin kıldığı için inanırız. Aksini söylemek, imanı ilahi kökeninden yoksun bırakmak demektir.
Kaynakça: https://www.thegospelcoalition.org/essay/regeneration/