Şimdiki günlerde, Adem’in gerçek, tarihsel bir kişi olduğunu inkar eden çok insan vardır. Önümüzdeki parçada, Pavlus’un bütün tartışması, Adem ve İsa’nın aynı anlamla tarihsel kişiler olduklarına dayanıyor. Pavlus ikisi arasında benzerlikler ve ayrılıklar gösteriyor. Mesih gerçek bir insan, ama Adem gerçek bir insan olmasaydı bunu yapamazdı. Adem’in var olması, Mesih’in var olması kadar, tartışma için temeldir.
Adem, insanoğlunun babası olarak var olmasaydı, Pavlus’un uslamlaması boş olacaktı. Birinin suçu bizi mahkum etmese, Diğer’in itaatının bizi kurtarması manasızdır. Mahvolmamızın, bizi temsil eden başı Adem’in sayesinde olduğunu inkar edersek, kurtarılmamızın başka bir temsil eden Baş tarafından becerildiğini iddia etmek de anlamsızdır.
Başka bir deyişle, tarihsel bir Ademi, Aden bahçesindeki Günahı ve Adem’in İnsanoğlu’yu temsil ettiğini reddetmek, Hıristiyanlığını reddetmek demektir. Adem bizi temsil ettiği için mahvolduğumuzu inkar ederseniz, İsa sizi temsil ettiği için kurtarıldığınızı iddia edemezsiniz. Gerçeklerle karşı karşı gelme zamanıdır. Kutsal kitabın yazdığına karşı olarak, gerçek bir Adem günah işlememişse, kurtarılmamız için son Adem’e güvenmek boşunadır. Kurtarılmamışız.
Bu nedenle, enerjik olarak çağdaş evrim teorisine karşı gelmeliyiz. Değişik fakat eşit derecede geçerli görüşlerde bulunma söz konusu değil. Kurtarılmamızı etkileyen bir sorudur. Evrim teorisi doğruysa, insanoğlu Kutsal Kitabın yazdığı gibi değil – ve Mesih de, Kutsal Kitabın yazdığı gibi son Adem değil. Hem evrim teorisine hem de Kutsal kitaba inanamazsınız. Yaratılış 1-3’ü• inkar edip (bu bölümlerini kabul eden) Kutsal Kitabın Mesih’ine kurtuluş için gidemezsiniz. Evrim teorisine inanç, makul olarak kabul edilebilir bir teori değil. Tövbe etmemizi gerektiren bir günahtır.
Bu, Kutsal Kitab’a ait Hıristiyanlığın bilgisizlik taraftarlığı olduğu demek değil. Bilgide olan modern ilerlemelerini bilerek gözlerimizden saklayan, başlarımız kumda olan bir gurup devekuşu değiliz. Evrim ancak bir teoridir ve onu kabul etmeyen birçok fen adamları var. Evrimin kanıtı ona inanmaları gerektirdiğini düşünmüyorlar. Doğrusu onlardan birçoğu son keşifler ve araştırmalara göre bu teorinin tamamen savunulamaz olduğunu düşünüyorlar. Bazı evrimciler, bu teoriyi desteklemeye devam etmelerinin tek sebebi, tek başka imkının yaradılışa inanmak olduğunu itiraf etmişlerdir. Tabii ki yaradılışı kabul ettiğiniz zaman, Yaratıcı’nın var olduğunu da kabul etmelisiniz. Yaratıcı’nın var olduğunu kabul ettiğinizde, bizim yaratık olduğumuzu ve bizi yaratana sorumlu olduğumuzun ihtimalini de kabul etmelisiniz. Bu, yaşam tarzının değişmesini istemeyen biri için rahatsız edici bir düşüncedir. Böyle bir düşünceyi aklına kabul etmek yerine, ispat edilmeyen, şüpheye düşen bir teoriye sadık kalmayı tercih ediyor.
Tarihsel Adem’e inanmak, esimlenmiş elçi için utanacak bir şey değildi. Pavlus, Adem’in suçun sonucu hepimize getirilen mahvın büyük olduğu, fakat Mesih sayesinde getirilen kurtuluşun daha büyük olduğunu açıklamak üzeredir. Onun için kurtuluşun kutluluğundan söz ediyor, ve bu şekilde bu parça önceki parçayla bağlıdır. Adem onda bulunanların hepsine (yani temsil ettiği kişilere) çok büyük perişanlık getirdi. Ve kendinde bulunan herkese, Mesih, daha da büyük kurtuluş vermiştir. Pavlus’un bunu nasıl açıkladığına bakalım. İlk olarak bizi şu noktaya yöneltiyor:
Adem’in günahının getirdiği perişanlık
12-14 ayetler. Günahın yaratıcısı Adem değil, İblis’ti. Günah, bulunmaması gereken bu dünya’ya sokuldu. Başka bir yerden gelerek, ona saldırdı. Fakat Adem aracılığıyla günah bu dünyadaki yerini aldı. Tanrı, ona serbestçe yerine getirebildiği, açık bir buyruk vermişti. Ama, cezayı bildiği halde, söz dinlemedi. Sonuç neydi? Ölüm!
Ölüm, günah yoluyla dünyaya girdi. Ölüm, insanoğlunun yapısına doğal değil, onun için ondan korkuyoruz. Ölüm, Adem’in Tanrı’yla olan arkadaşlığının bozmasını kastediyor. Aden bahçesinden kovuldu ve bedensel ölüm bunu kaçınılmaz surette izledi. Adem günah işlemeseydi, ölmeyecekti.
Bir tek adamın bu günahı yüzünden, ölüm evrensel egemenlik sürdürdü•. Bu sadece 12. ayette değil, 15-19. ayetlerde de vurgulanıyor. İlk Yunanlıca dilinde yazılan bu parçanın anlamı açıktır. Adem günah işleyince, herkes günah işledi. Pavlus, bunu Adem’in bizim atamızın olmasıyla bağlı olduğuna iddia etmiyor. Bu ilke Adem’in insanoğlu olmasına bağlıdır. Adem, bütün insan ırkının birleşik ve temsilci başıdır. İnsan ırkında birlik vardır. Adem ve biz kök ve çubuklar gibi birbirimizin üyeleriyiz. Tanrı, Adem’le bu ilişkide bulunmamızı takdir etti. Adem günah işleyince, biz de günah işledik. Adem’in günahında, biz de günah işledik.
‘Bu haksızlıktır!’ diye söylemek, yararsızdır, çünkü bu şeyler gerçektir. ‘Ben Adem’in yaptığını yapmayacaktım’ demek manasızdır, çünkü yaşadığımız her gün onun yaptığının aynısını yapıyoruz. ‘Bu adaletsizdir!’ demek ahmaktır, çünkü bizi günahkar olarak tayin eden ilke, İsa Mesih’in günahkarları kurtarmak için kullanılan aynı ilkedir.
12. ayet, bize günahın Adem aracılığıyla dünyaya girdiği ve ölümün böylece yayıldığını söylüyor. Şimdi 13-14 ayetlere bakınız. Adem ve Musa arasındaki yıllar boyunca, niçin insanlar ölüyordu? Kendi günahları sayesinde mi? Hayır, değil. O çağda, insanların ona karşı gelebildikleri Yasa yoktu. Günahlar ölçebilen bir çekül yoktu. Birinin günahlı olduğuna karar vermek için hiç bir araç yoktu. Fakat insanlar yine de öldü! Yalnız günahkarlar ölüyor; o çağda Yasa var olmadığına rağmen, bu insanların ölmeleri, günahkar olduklarını ispatlar. Günahkar olmaları Yasa’ya kendi karşı geldikleri için değil, çünkü ona karşı gelebildikleri bir Yasa yoktu. Hiç biri, Adem’in işlediği kadar kötü günah işlememişti. Bu insanların ölmelerinin sebebi, hepsi Adem’de günah işlemiş olduklarıdır. Bu insanların temsilcisinin yaptığı, onları şahsen etkilemişti. Birinin eylemi hepsini etkiledi. Birinin günahıyla birçokları öldü. Ne perişanlık! İnsan ırkı için tek umut bu:, Adem temsil eden baş olarak, ‘gelecek Kişi’nin’ simgesi, örneği ve karşılığıydı.
Ölmemizin sebebi olan temsil ilkesi, ayrıca kurtarılmamızın aracıdır. O anlamda, Adem ve Mesih arasında benzerlik vardır. Biri, Diğer’in simgesidir. İlk Adem var, son Adem de var. İlk insan var, ikinci de var. Tanrı’nın lütfu o kadar büyüktür ki insanın perişanlığı bile, günahkarların Kurtarıcısı Mesih hakkında, bizi öğretir!
İlk ve son Adem’in karşılaştırılması
15-21 ayetler. Pekala, Adem ve Mesih arasında benzerlik vardır. Fakat önemli farklar da var. Mesih’te karşılıksız olarak verilen kurtuluş, Adem’in günahına hemen hemen hiç benzemez. Bu, 15. ayetten bölümün sonuna kadar, kavramamız gereken ana fikirdir.
Adem’de olan perişanlığımız büyüktür. Mesih’te olan kurtuluşumuz daha büyük. Birinin günahı yüzünden birçokları öldü. Fakat Mesih’in lütfuyla verilen bağış birçokları yararına daha da çoğaldı. Tanrı’nın halkı yunanca metninde ‘çoğu’ olarak tarif edildiğine rağmen, bağışın çoğalması etkilediği insanların sayısını kastetmiyor. Bağış, ayrıcalık ve faydalarında, daha çoktur. Mesih’in kurtarma gücü, Adem’in mahvetme gücünü aşıyor, ve O’nda aldığımız bereketler, Adem’in suçu nedeniyle kaybettiğimiz şeylerden daha çoktur.
Pavlus 16. ayette bunun önemini belirtiyor. Adem ve Mesih arasında benzerlikler vardır, fakat her ayrıntı da benzerlik bulunmuyor. Suç işleyen adamın getirdiği
perişanlığı, Diğer’in getirdiği armağanıyla kıyaslanamaz. Adem’in tek suçundan sonra verilen yargı, insanoğluna mahkumiyet getirdi. Fakat Mesih’in karşılıksız armağan bundan üstündür. İlk suç birçok defa tekrarlanmış olduğu halde, Mesih yargıyı iptal etti ve birçok günahkarın Tanrı’nın önünde aklanmasını sağladı.
Ölüm bir tek adamın suçu yüzünden egemenlik sürdürerek, hepimize ölüm getirdi(17.a.). Fakat Mesih’in bize ne getirdiğine bakınız! Hak etmediğimiz lütfu bol olarak bize verildi; O’nun armağanı aklanmamızdır, ve Mesih’in diritilen yaşamında ve yücesinde paylaşıyoruz ve paylaşacağız.
18. ayete bakınız. Adem’in suçu, ona bağlı olan bütün insanların mahkumiyetine yol açtı. Mesih’in doğruluk eylemi de ona bağlı olan herkese yaşam veren aklanmayı sağladı! Pavlus ‘bütün insanlar’ yazdığı zaman, her bir insanın kurtulacağını demek istediği imkansızdır. Önceki bölümler, insani ırkın büyük bir oranının mahkum olacağını besbelli etmişlerdir. Pavlus, temsilci ilkeye göre tartışıyor. Adem, bütün temsil ettiklerine ölüm getiriyor. Mesih ise bütün temsil ettiklerine yaşam veren aklanmayı sağlıyor.
Tek bir suç bütün insanların mahkumiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı (18.a.). Pavlus, ‘bir doğruluk eylemi’yle, Mesih’in her zaman itaat ettiği yaşamın zirvesi olan en üstün itaat eyleminden, yani çarmıhata kurtuluşumuzu sağlamasından, bahs ediyor. Mesih’in bizim için sadece suçsuzluk hükmü sağlamadığını sevinçle dikkat edelim. Bize doğruluk da sağlamıştır! Aklanmamız, bize yaşama sahip olup, ondan zevk alma hakkını kazandırıyor.
Bizi günahkar kılan şey, bir adamın söz dinlemezliğiydi (19.a.). Fakat Mesih söz dinledi! Bu, birçoğunu doğru kıldı. O’nun doğruluğu bizim olarak sayılıyor. Bizim
hesabımıza kanunen katılıyor. Tanrı’yla olan yeni ilişkimizin temeli, bu fevkalade gerçektir. Yasa’nın verilmesi, insan’ın mahvolmuş durumunu hafifletmedi (20.a.). Yasa olmadan, günah vardı. Yasa’nın görevi, günahın gerçekten ne olduğunu göstermekti. Ayrıca dünyada olan günahını da artırdı. Bu, Yasa’da herhangi kötülük bulunduğu için değil. Yasa tamamen saf ve doğrudur. Kötü olan, insanın yüreğidir. Yasa’yla karşılayınca, Tanrı tarafından verilen buyruklarına karşı gelerek, isyankarlığını belli etti . Tanrı’nın istekleri şimdi billur gibi açıktı. Fakat insanın yüreği değişmemişti, ve Tanrı’nın emirlerinin tam tersini yapacak kadar sapkındı. Yasa verildikten sonra, dünya önce olduğundan daha beterdi. Günah çoğaldı. Fakat Mesih’in kurtuluşu, perişanlıktan daha büyük olacaktı. Günahın çoğaldığı yerde Tanrı’nın lütfu daha da çoğaldı.
Günah egemenlik sürdü (21.a.). Her yerde ruhsal ve bedensel ölümün var olması bunun kanıtıydı. Sahne son derece haraplık ve perişanlıkla doluydu. Fakat
kurtuluşun yararları, bu durumun kötülüğünü bile aştı! En sonunda, Mesih geldi. Ne lütuf! Adalet iptal edilmesin diye, Mesih Yasa’yı yerine getirdi ve cezasını tam olarak çekti. Ne doğruluk! Şimdi, halkına bu temel ile sonsuz yaşamı veriyor. Ölüm egemenlik sürdü (14,17.ayetler). Günah egemenlik sürdü•(21.a.). Fakat bizim için lütuf egemenlik sürüyor (21.a.)! Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla egemenlik sürüyor. Ne harika bir Kişi! Ne harika bir iş!
KAYNAKÇA: The Gospel as it really is, Evangelical Press, Darlington, pp. 45 – 50