Kişi eylemleriyle kurtulur” ilahiyatıyla eğitilmiş herhangi bir insan Müjde’yi ilk kez duyduğunda “lütufla kurtulmak” kavramını anlamakta güçlük çeker. Kişi Mesih’e iman ettikten sonra bile bu güçlükler sürer. Yeni imanlı, yalnızca imanı sayesinde lütufla kurtulduğunu zaman içinde yavaş yavaş anlamaya başlar. Derken bir gün Yeni Antlaşma’da, “Her biri, yaptıklarına göre yargılanacak” ayetini okur. Geçmişte kalan kuşkuları yeniden su yüzüne çıkar: İmanlı kurtulmuş mudur, yoksa kurtulmamış mıdır? Eğer kurtulmuşsa, “Her biri, yaptıklarına göre yargılanacak” ayeti ne demektir? Bu yazımızda Seifrid’in bir zamanlar “çelişki” yerine “gerilim” olarak adlandırdığı bu konuyu irdeleyeceğiz.”[1]
Eski Antlaşma
Kutsal Kitap’ın daha en başlarında, Yaratılış 15:6 ayetinde, kurtuluşun iman sayesinde elde edildiği bildirilir. İbrahim Tanrı’ya ve O’nun vaadine güvenir; vaade göre, Tanrı onun çocuğunu ve soyunu kutsayacaktır. İbrahim’in bu imanı, o daha sünnet olmadan (sünnet, Yar. 17. bölümde, Tanrı’nın İbrahim’le yaptığı antlaşmanın işareti olarak İbrahim’e buyruğudur) önce ve Yasa henüz verilmemişken (Yasa’nın verilişi: Çık. 19-31; Lev. 1-Say. 10. bölümler) Tanrı tarafından kendisine “doğruluk” sayılır. İbrahim, Tanrı’nın verdiği bu vaadi yerine getirmeye muktedir olduğuna ve mutlaka yerine getireceğine iman etmiştir.
İmanla kurtuluş hakkındaki bir başka ayet ise Habakkuk 2:4’tür. Habakkuk 2. bölümde Tanrı’nın, Babilliler aracılığıyla İsrail halkını nasıl yargılayacağı açıklanır. 4. ayete göre, Tanrı yargısında seçici davranacaktır, yani sadık olanları bu yargıdan “kurtaracaktır”. Bu ayette yer alan İbranice kelime “sadakat, değişmezlik” anlamına gelir (Yar. 15:6’daki “iman etti” kelimesiyle aynı köktendir) ve aslında Tanrı’ya ve O’nun antlaşmasına bağlılığı kasteder. Ancak kişide “sadakat” meyvesinin oluşabilmesi için Tanrı’yla bir “iman ilişkisi” içinde olması lazımdır. Pavlus’un mektuplarında da, İbraniler’e Mektup’ta da aynı ifade kullanılır (İbr. 10:38; Gal. 3:6; Rom. 4:3).
Kurtuluş için Eski Antlaşma’da verilen en önemli örnekse kuşkusuz İsraillilerin Mısır’dan çıkışıdır (Çık. 5:22-6:8). Tanrı kendi halkını kölelikten kurtarır ve vaat ettiği topraklara ulaştırır. Tanrı bunu, onların doğruluklarından veya yaptıkları iyiliklerden dolayı değil, onların atalarına verdiği sevgi dolu taahhüdünden dolayı yapmayı “seçtiğini” açıkça bildirir (Yas. 4:37; 7:7-8). “Kişinin eylemleriyle kurtulması” kavramı Eski Antlaşma’da açıkça reddedilir. Eski Antlaşma’da kurtuluş imanla elde edilir.
“Yapılan işlerden ötürü yargılanmak” kavramı da Eski Antlaşma’da gayet açıktır. İsrail halkı, Tanrı’nın kendileriyle yaptığı antlaşmanın şartlarını kabul ettiği zaman (Çık. 24. bölüm), itaat etme yükümlülüğünü ve itaatsizliğin getireceği sonuçları da kabul etmiş oldu. Mısır’dan Çıkış 19:4-6’ya göre, İsrail, Tanrı için “kâhinler krallığı” ve “kutsal ulus” olacaktı. Bu ayrıcalığı yalnızca antlaşma şartlarına sadık kalmak suretiyle elde edebileceklerdi. Antlaşma şartlarını çiğneyen birey için para cezasından ölüme kadar giden çeşitli cezalar belirlenmişti. Lev. 26. ve Yas. 28-29. bölümlerde, ulusun tamamı için geçerli olan bereketler ve lanetler açıklanır. İsrail halkına verilen ayrıcalıklar, onların istediği gibi hareket etmesine asla izin vermediği gibi, halkın kendilerine lütufkâr davranan RAB’be eksiksiz itaat göstermesini zorunlu kılıyordu. Lütuf kullanılmak üzere verilir; geri çevrildiği zaman Tanrı da kendi halkını terbiye etmek, yargılamak üzere harekete geçer; zira Tanrı’nın amacı, halkını güvene dayalı itaatkâr bir yaşama geri döndürmektir.
Tanrı’nın hükümleri O’nun vasıflarıyla daima tam bir uyum içindedir; bunlar iyi, adil, hikmetli, kutsal, sevecen, lütufkâr vs. hükümlerdir. İnsanların yaptıkları belirleyici olur (diğer bir ifadeyle, İsrail halkı yaptıklarından dolayı Tanrı’nın vereceği karşılığı hak etmiştir), ama cezalandırma Tanrı’nın iradesinde olan bir şeydir (yani Tanrı’nın adaletini nasıl göstereceği, bunu yaparken başka ulusları veya başka araçları kullanıp kullanmayacağı O’nun egemen tasarısına ve zamanlamasına tabidir). Tanrı’nın yargısı çoğunlukla “nihai” olmaktan çok, insanları tövbeye yönelmek içindir. Bu yüzden O’nun yargısı çoğu kez aşamalar halinde gerçekleşir (krş. Amo. 5. bölüm). Sonuç olarak Eski Antlaşma’da hem imanla kurtulma hem de yapılan iyiliklere göre yargılanma kavramları öğretildiği söylenebilir.
Yeni Antlaşma
İmanla aklanma Pavlus’un ilahiyatında çok önemli bir yer tutar (Rom. 1:16-17; 3:21-4:25; 5:12-21; 10:1-13; Flp. 3:7-11; Gal. 2:11-4:7). Aklanma hukuki bir kavramdır, imanlının doğru/haklı olduğunu beyan eder. İmanlı aklanmayla doğru biri haline gelmez, ancak İsa Mesih’in doğruluğu imanlının doğruluğu sayılır. Bu kavram çoğunlukla Mesih’in doğruluğunun imanlıya sağlanması/giydirilmesi olarak açıklanır. Bununla birlikte doğruluk gerçekten imanlının olur. İmanlının Mesih’le birleşmesi bu gerçeği güvence altına alır (1Ko. 1:30; 2Ko. 5:21). Mesih’in çarmıh üzerinde tamamladığı iş, barışma, kurtuluş ve kefaret sağlamıştır. Mesih’e iman etmek, bütün bunların imanlı için geçerli olmasını sağlar. Bu yüzden aklanma, Mesih’in tamamladığı işin diğer geçerliliklerle de bağlantılıdır. Bunlara imanlının Mesih’e ait olması, Kutsal Ruh’un imanlının içinde yaşaması, imanlının günahlarının bağışlanması, imanlının Tanrı tarafından evlat edinilmesi ve yeniden doğması vs. dahildir.
Yeni Antlaşma’da ayrıca kişinin yaptıklarına göre yargılanacağından ve bu yargıya ilişkin ödüllerden de söz edilir (krş. Mat. 7:21-23; 16:27; 25:31-46; Mar. 9:42-48; Luk. 19:11-27; Rom. 2:1-16; 14:10; 1Ko. 3:11-17; 4:1-6; 2Ko. 5:10; 2Ti. 4:6-8; 1Yu. 2:28). Hem imanlılar hem inanmayanlar mutlaka yargılanacaktır. İmanlı, kendisine sağlanan kurtuluşla yaşamında neler yaptıysa ona göre yargılanacaktır. İnanmayan ise, imansız yaşamında neler yaptıysa ona göre yargılanacaktır.[2] Yargılamada esas alınacak kriterlerden biri, kişinin yaptığı işlerde hangi ilişkiyi temel aldığıdır. “İnsanların Tanrı’nın Egemenliği’nin bildirisini duydukları zaman hangi ilişkiyi seçtikleri (ya da hangi seçimi yaptıkları) yargı günü teyit edilmiş olacaktır. Yapılan işlere göre yargılanmada, işin mahiyeti kişinin Tanrı’yla olan ilişkisinin kanıtı olarak kabul edilir. Ya da kişinin yaşamda izlediği yolun kendisini Tanrı’ya yakınlaştırmış mı yoksa uzaklaştırmış mı olduğu bir gösterge olarak kabul edilir.”[3] Pavlus’un Korintliler’e yazdığı mektuplarda, imanlıya yaptığı işlere göre verilecek ödüllerden söz edilir. Her imanlı İsa’nın önünde yaşamının hesabını verecektir. Bu yargılamada kişinin münferit işleri değil, yaşamının tamamı göz önünde bulundurulacaktır. Bu metinlerde kurtuluşun yitirilmesinden söz edilmez, ancak ödüllendirme ve cezalandırma nettir; yani bu ayetler bir tür gizem ya da mecazi anlam taşımazlar.
Romalılar 2:1-16 ve Yakup 2:14-26 imanlıların anlamakta güçlük çektiği parçalardır. Yakup 2:14-26’nın Pavlus’un sözleriyle çelişmediğini, aksini onu tamamlayan bir metin olduğunu kabul etmek en doğrusudur. “Pavlus’un kaygısı… aklanma ve şeriatçılıkla savaşmak konularıydı; Yakup ise aklanan kişinin sürdüğü yaşam konusuna değindi ve ahlak kurallarına karşı gelinmesiyle savaştı… Pavlus Yasa’nın gereklerinin yerine getirilmesinden, Yakup ise sevgiden ve imandan kaynaklanan eylemleri ele alıyordu… Pavlus yapılan işlerin bir kurtuluş aracı olarak görülmesine karşıydı… Yakup ise aklanmış kişinin yaşamında iyilik yapması gerektiği düşüncesindeydi. Pavlus’un amacı, birbirine zıt olduğu sanılan iki kurtuluş yolunu karşılaştırmaktı. Yakup’un amacı iki tür imanı karşılaştırmaktı.”[4] Yakup’un savı, kullandığı fiillerden ve benzetmelerden de anlaşılabilir: “Tek başına eylemsiz iman, ölü imandır”, hiçbir işe yaramaz, kimseyi kurtarmaz. İman, kişinin “eylemleriyle birlikte etkin olur”, kişiyi aklar veya “imanla aklanmış sayıldı” bildirisini yerine getirir. 18. ve 19. ayetlerde konuşan kişi, iman ile eylemler arasında bir ayırım yapılması olasılığını savunmaktadır. “Cinlerin Tanrı’nın tek olduğuna inanması” örneği, “kişinin benim imanım var” demesinin bir anlam taşımadığını göstermek amacıyla verilmiştir. “Eylemler” zaten söylenenin gerçek olup olmadığını gösterir. “Eylemler” gerçek imanı gösterir. Eylemler olmaksızın iman görülmez. İyilikler imanlının gerçek kimliğini açığa çıkarır. İman ve eylem, her ikisi de kurtuluşa, kurtuluşun temeline ve sonuçlarına dair sistematik ilahiyat için gereklidir.
Pavlus Romalılar’ın 2. bölümde Yahudilerin de diğer uluslar gibi günaha mahkum olduğunu göstermeye çalışır. Kişisel savının odağı olan Romalılar 2:17-29 ayetlerinde, Tanrı’yla aralarındaki antlaşmalardan ötürü sahip oldukları “ayrıcalıklara” rağmen Yahudilerin de günahkâr olduğunu belirtir. 2:1-16’da Tanrı’nın adil bir yargıç olduğunu savunur. Tanrı taraf tutmaz, eylemlere göre yargılar. Zira Pavlus’un savında kişinin “kim” veya “ne” olduğunu eylemleri ortaya koyar. Tanrı sırf ayrıcalıklarına veya milliyetine bakarak insanlar hakkında hüküm vermez. Parçanın bağlamından Yahudilerin bunun aksini varsaydığı açıkça anlaşılıyor (Rom. 2:1-5). 2:6-11’e göre, günah yargı getirir, sadakat ise bereket, kutsama. 12. ve 13. ayetlerde “günahın” karşılığının (kişinin Yasa’nın hükümleri altında olup olmadığına bakılmaksızın) Tanrı’nın yargısı olduğu gösterilir. Yahudilerin günah işlediği aşikârdır (17-29. ayetler). Böylece parçanın bağlamında adil Tanrı’nın, itaatsizlik edip O’nun vahyini reddederek günah işleyen Yahudileri bile yargılayacağı belirtilir.
Tanrıbilimsel Düşünceler
Aklanmanın hem şimdiki (Rom. 3:21-31) hem de gelecekteki gerçekliği (Gal. 5:4-5) görülür ve her ikisinin sonucu da tamamen aynıdır. Aralarındaki tek fark, şimdiki gerçekliğin “imanla kavranıyor” olması, gelecekteki gerçekliğin ise “gözle görülecek” olmasıdır. “Pavlus’a göre, burada aklanmış olan bir kişinin, nihai aklanmada başarısız olacağını varsaymak saçmalıktır.”[5] İkinci olarak, imanlının yargı gününden “korkmasına” gerek yoktur. Çünkü Mesih’in ölümü bütün günahları (geçici süreliğine imandan sapmalar vb. dahil olmak üzere) örtecek güçtedir. Bununla beraber imanlının bu dünyada yaptıklarının gerçek bir değerlendirilmesi de yapılacaktır. Bu değerlendirmede kişinin güdüleri (yüreğindeki amaçlar) ve yaklaşımı esas alınacaktır: Yani kişinin hizmeti imandan mı kaynaklandı? Bu hizmet Kutsal Ruh’un gücüyle mi yapıldı? Yoksa eski yaradılışına özgü hizmet anlayışından mı kaynaklandı? Kişi kendi gücünü ve kendi aklını kullanarak Tanrı’yı yönlendirmeye mi çalıştı?
Yargılama, hizmetin sonuçlarını kapsamayacaktır. Kişinin sınanmalar sırasında gösterdiği azim, dayanma gücü, sadakati ve gayreti gibi konular irdelenecektir. Üçüncü olarak farklılık gösteren ödüller olacaktır; gerçek taçlar, altın, gümüş, değerli taşlar, övgü, egemenlikte bir çeşit ayrıcalık tanınması gibi. Bu yargılama aslında yargı kürsüsünde Oturan’ın, “karanlığın gizlediklerini aydınlığa, insanların yüreklerindeki amaçları açığa çıkarmasıdır” (1Ko. 4:5).
Kurtuluş sürecinde “eylemler” gerçekten bir rol oynar, ama bu rol hiçbir zaman kurtuluşa “katkı sağlamaz” (krş. Rom. 4:4-5; Gal. 2:21). Bu eylemler kurtuluşun “kanıtı” değildir; kişinin Mesih’le özdeşleşmesinden ötürü üretilen yaşamsal “meyvelerdir”. Efesliler 2:10 ayetinde, “Çünkü biz, Tanrı’nın önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratılmış olarak Tanrı’nın eseriyiz” diye bildirilir. Ayette kullanılan fiilin zamanına bakarsak, imanlının yaşamında “iyi işlerin görüleceği” bildirmektedir.[6] İyilikler, hem nitelik ve nicelik açısından hem de meyvenin olgunlaşması için geçen zaman vb. açısından elbette ki farklılıklar gösterecektir. Ama bu ayette belirtilen şey, kurtuluşun gerçekliğinin bir şekilde görüleceği, zira Tanrı’nın bu şekilde “tasarlamış” olduğudur.
Özet
İmanlı, Mesih’in ölümü, dirilişi ve göğe yücelişinde gerçek “huzuru” bulacaktır. İmanlının kurtuluşunu sağlama alması için yapacağı başka şey yoktur. Her imanlıyı bekleyen ilahi yargı ise imanlının kurtarıcıya ettiği hizmet için ödüllendirilmesidir. İmanlının bütün günahları için (geçici süreliğine imandan sapmalar vs. dahil olmak üzere) Mesih kendisini ‘sonsuza dek geçerli tek bir kurban’ (İbr. 10:12) olarak sunmuştur.
Hristiyanları iyiliğe teşvik eden Kutsal Kitap ayetlerinden bazıları:
- İyi işler yaparak Tanrı’yı yüceltmiş oluruz. (Mat. 5:16; 1Pe. 2:12)
- Tanrı iyi işlerimizden hoşnut kalır. (1Se. 4:1; 2Ti. 2:4)
- İyi işler yaparak İsa Mesih’i örnek almış oluruz. (Yu. 13:1-20)
- İyi işlerimiz Mesih İsa’da yeniden yaratılma nedenimizdir. (Ef. 2:10)
- İyi işlerimiz bu dünyadaki yaşamımızda Tanrı’nın bereketini getirir. (Özd. 10:6; Mat. 5:3-11; Yak. 1:25)
- İyi işler yapmak Hristiyanlık’ı eleştirenleri susturur. (Tit. 2:6-8; 1Pe. 2:12)
- İyi işler yapmak pek çok açıdan yararlıdır. (Tit. 3:8; 1Ti. 4:8)
- İyi işler yapmak Mesih’teki kimliğimizle uyum içindedir. (Ef. 5:3-4)
- İyi işler yapmak, kötülüğü yenmenize yardım eder. (Rom. 12:21)[7]
Dipnotlar
-
[1] Mark Seifrid, “Judgment” “, Dictionary of the Later New Testament and Its Developments, ed. Walter P. Martin ve Peter H. Davids (Downers Grove, Illinois: Intervarsity Press, 1997), s. 624.
-
[2] Leon Morris, “Judgement, Day of”, Evangelical Dictionary of Biblical Theology, ed. Walter Elwell (Grand Rapids, Michigan: Baker, 1996), s. 438.
-
[3] S. H. Travis, “Judgment”, Dictionary of Jesus and the Gospels, ed. Joel B. Green, Scot McKnight ve I. Howard Marshall (Downers Grove, Illinois: Intervarsity Press, 1992), s. 410.
-
[4] Arnold Fruchtenbaum, Israelology (Tustin, California: Ariel Ministries, 1989), s. 986.
-
[5] Dane Ortlund, “Justified by Faith, Judged according to Works: Another Look at a Pauline Paradox”, Journal of the Evangelical Theological Society 52/2 (Haziran 2009), s. 324-331.
-
[6] Thomas Schreiner, New Testament Theology (Grand Rapids, Illinois: Baker Academic, 2008), s. 349, dipnot 26.
-
[7] J.B. Hixson, Reasons for the Christian to do Good Works, < http://www.hixson.org/docs/Miscellaneous Topics/Reasons for the Christian to do Good Works.pdf > (29 Kasım 2009 tarihinde erişilmiştir). Hixson’un web sitesi, Kutsal Kitap ve Hristiyan teolojisi hakkında pek çok makale için yararlı bir kaynaktır. [Ed: Bu site http://www.notbyworks.org adresine taşınmıştır.]