Birçok kişi Sezareli Eusebius’u, ‘Kilise Tarihinin Babası’ olarak tanımaktadır. Ancak erken kilise dönemi tarihçisi Robert M. Grant, şu soruyu sordu: ‘‘Kilise Tarihinin Babası, tarih mi yazdı?’’ Yahudi tarihçi Doron Mendels, Eusebius’un Kilise Tarihi’ni bir ‘medya devrimi’ olarak tanımlamaktadır. Başka bir yazar ise Eusebius’un ‘bir tarihçiden ziyade bilgi aracısı’ olduğunu belirtir.
İmparator I. Konstantin’i ‘Tanrı’nın sevdiği kulu’ olarak adlandıran Eusebius, Yahudileri ‘peygamberleri ve Rab’bin kendisini öldürmüş bir halk’ olarak nitelendirdi. Çalışmaları kilisenin ilk üç yüzyılı üzerine temel olmaya devam ediyor. Bu temel, bazı çatlaklara rağmen sağlam şekilde ayakta durmaya devam ediyor.
Eusebius sadece bir yazar değil, aynı zamanda kilise tarihinin kilit oyunculardan biriydi. Döneminde Diocletianus’un hükümdarlığı altında Hristiyanlara yönelik Büyük Zulüm dalgası görüldü, İmparator I. Konstantin Hristiyanlığı kabul etti (312) ve İznik Konsili bir araya geldi (325). Birçok olayın görgü tanığı olan Eusebius şu ifadelerde bulundu: ‘‘Evlerde bulunan dua odaları yıkılmış, insanlar kiliselere sığınmaya başlamışlar, fakat zorla yakalanarak sorgulanmışlardır’’ (Kilise Tarihi 8.2.1).
Kilise tarihi ve dönemi hakkında açıklamalarda bulunan Eusebius, kendine dair ifadelere yer vermedi. Hayatı kimse tarafından da anlatılmadı. Eusebios muhtemelen MS 260 civarında Filistin’de doğan Eusebios, gençliğinde, Sezariye’deki kilisenin yöneticisi Pamphilos’la birlikteydi. Origen’in sadık bir öğrencisi olan Pamphilos, Kutsal Yazıların kopyalarını ve yorumlarını topladı. Bu eserler ve Yeruşalim Piskoposu Alexander’ın kütüphanesi, Eusebius’un öğreniminin temelini oluşturdu. Pamphilos, 308 yılında tutuklandı. Eusebius onu sık sık ziyaret etti. İkisi birlikte beş ciltlik ‘A Defence of Origen’ kitabını yazdı.
Eusebius’un Aryanizm (İznik Konsili tarafından sapkınlık olarak ilan edildi) hareketi üzerine duruşu, 325 yıllarında Antakya’daki bir sinod tarafından geçici olarak aforoz edilmesine neden oldu. Ancak Konstantin’e olan desteği, mirasının leke almasını önledi. Eusebios’un Konstantin’in hayatını konu edindiği ‘Vita Constantini’ adlı eserinde belirttiği hayranlık, Kilise Tarihi’nde de karşımıza çıkmaktadır.
Eusebius korkunç bir zulme şahit olmuştu. Konstantin’in Hristiyanlığı kabul etmesi, Kilise’yi yeniden ayağa kaldıracaktı. Eusebius’un Konstantin’i desteklemesi oldukça mantıklı bir hareketti. Eusebius, imparatorun güvenini kazandı ve ailenin tarihçisi oldu. Hristiyanlara hoşgörü tanındığını beyan eden Milano Fermanı’ndan on yıl sonra, 313’te Sezariye piskoposu olarak atandı. Daha sonra Antakya piskoposluğu teklif edildi, ancak Eusebius Sezariye’de kalmayı tercih etti. 340 civarında hayatını kaybetti.
İman İçin Mücadele
Eusebius, öğrenmeye olan büyük tutkusuyla başarılı bir yorumcu, ilahiyatçı, inanç savunucusu, devlet adamı ve tarihçi oldu. Kutsal Kitap üzerine çalışmaları Kutsal Yazılar’daki sorulara yanıt vermektedir. Tarihsel çalışmaları ise Hristiyanlığın hakikatini savunmaktadır.
‘Preparation of the Gospel’ adlı çalışmasında putperestliğin mitolojisini, kehanetlerini ve felsefesini çürütmek için Grek yazarlardan alıntılar kullanmıştır. ‘Proof of the Gospel’ adlı eserinde ise, Hristiyanlığın Eski Antlaşma’ya bağlı kaldığını göstermektedir. İnanç savunuculuğu üzerine çalışmalardan biri de ‘Chronicle’ adlı eseridir. Kitapta Yahudiliğin diğer uluslardan daha köklü bir geçmişe sahip olduğunu kanıtlamak için tarihsel olaylara yer verir.
Kutsal Tarih
Kilise Tarihi adlı kitabı, tarihsel ayrıntılarla doludur. Kitabında Eusebios amacı hakkında şunları söyler: ‘‘Amacım, kutsal Elçilerin ardıllarıyla ve Kurtarıcımızın zamanından günümüze dek geçen dönemle ilgili yazı yazmak; kilise tarihinde olduğu söylenen birçok önemli olayın ne şekilde geçtiğini anlatmak; çok seçkin semtlerdeki kiliselere başkanlık edenlerden ve her kuşakta Tanrı’nın Sözünü sözlü ya da yazılı olarak bildirenlerden söz etmektir.’’
Eusebius, Kilise Tarihi’ne ezelden beri var olan Mesih’in tanrısal doğasını ve zamanın başlangıcından bu yana gerçek imanın tohumlarını anlatarak başlar. Bu konu Eusebius için oldukça önemliydi. Çünkü paganlara ait önemli bir soruyu yanıtlıyordu: Eğer Hristiyanlık tek doğru inanç ise, neden bu kadar geç ortaya çıktı? Ayrıca, Hristiyanlığın Yaratılış ile ortaya çıktığı inancı, Eusebius’un teolojisinin merkezinde yer alıyordu. Tanrı’nın planının Mesih ile tamamlandığını desteklemek için tüm zamanı kapsadığını kanıtlamak gerekiyordu. Bu temelde, Tanrı’nın kilise aracılığıyla çalışmaya devam ettiğini gösterebilirdi.
Eusebius, kitabını hem Hristiyanlar hem de Hristiyan olmayanlar için yazdı. Geniş kitle, doktrinsel konularla ilgilenmiyordu, bundan dolayı Eusebius bu tür sorulara fazla yer vermedi. Bunun yerine, şehitlere, ünlü liderlere, alıntılara ve kişisel görüşlere yer verdi.
Zayıf ve Güçlü Yönleri
Eusebius’un hem yazar hem de tarihçi olarak birçok kusuru olabilir. Öncelikle, ilk kilisenin bildiği kiliseye benzediğini varsaydı. Ayrıca zulüm hikâyelerini anlatırken bir kısmına değinmedi: ‘‘Bu dönemde tutulan kayıtlar öncekilerden çok daha değerlidir. İşkencenin başladığı tarihten itibaren yaşananları anlatmaktansa sadece önemli olayları açıklayacağım’’ (Kilise Tarihi 8.2.3).
Eusebius hakkındaki diğer şikâyetler arasında kaynakları dikkatsizce kullanması ve Hristiyanlık ile Roma İmparatorluğu’nu birbirine bağlı olarak görmesi yer alıyor. Tüm bunlara rağmen eserlerinin kalıcılığı konusunda kimse olumsuz bir görüşte bulunamaz. Eusebius, kilise tarihi disiplinini mükemmelleştirmedi, ancak yaşananları Hristiyan bir bakış açısıyla ele almak için önemli bir adım attı.
Rufinus, Konstantinopolisli Socrates, Bizans tarihçisi Sozomen ve teolog Theodore gibi bilginler onun yazdıklarını yeniden yazmaya kalkışmadı. Ancak öğretilerine yer vermeleri Eusebius’un başarısını göstermektedir. Yüzyıllar boyunca tarihçiler sadece onun kaldığı yerden devam etti.
KAYNAKÇA: https://christianhistoryinstitute.org/magazine/article/the-problem-of-eusebius