Hıristiyanlar İsa’nın ölümden dirilişine, sahip oldukları kanıtlar için mi inanır? Yoksa Kutsal Kitap’ın sözlerine bakarak mı İsa’nın dirilişine iman ediyorlar? Günümüz tarihi, İsa’nın dirilişini destekleyen bazı kanıtları değerlendirmemiz için fırsatlar sunuyor.
M.Ö 44 yılının 15 Mart gününde, Roma diktatörü Jül Sezar onlarca senatör tarafından bıçaklanarak öldürüldü. İsa Mesih ise yaklaşık 77 yıl sonra, yani M.S 33 yılının 5 Nisan veya buna yakın bir tarihte öldü ve ölümden dirildi.
Tarihçilerin geçmişe ilişkin gerçekleri keşfetmek için kullandıkları dört yöntem ile her iki olay hakkında bakış açımızı geliştirebiliriz.
-
İki Metodu Ayırın
Bilimsel yöntemler gözlemle başlar. Gözlemler hipotezi oluşturur. Bu süreçte tahminlerde bulunulur, tekrarlanabilir deneyler yapılır ve sonuçlar analiz edilir. Ancak bazı gerçekler bilimsel yöntemlerle keşfedilemez.
M.Ö. 49 yılında Jül Sezar’ın Rubicon Nehri’ni geçişine, George Washington’un 25 Aralık 1776’da Delaware Nehri’ni geçişine veya Müttefik askerlerin 6 Haziran 1944’te Fransa’nın Normandiya bölgesine çıkışına dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmuyor. İnsanlar bu olayların gerçek olduğuna inanır, çünkü tarihsel yöntemlerle doğrulanırlar.
Tarihçi Louis Gottschalk, tarihsel yöntemi ‘geçmişin kayıtlarını eleştirel bir şekilde incelemek ve analiz etmek’ olarak tanımladı. Gerçek bir tarihçi, kişisel önyargıları bir kenara bırakır, belgeleri ve kalıntıları inceler, gerçekleri toplar ve kanıtları takip eder. Ardından çıkarımsal akıl yürütme yoluyla bir açıklama üretirler.
Hristiyanlığın merkezinde İsa’nın diriliş inancı vardır. Ancak bunu bilimsel yöntemlerle kanıtlamaya çalışmak, bilimin sınırlarını göz ardı etmektir. Pavlus, 1. Korintliler 15:14’te, ‘‘Mesih dirilmemişse, bildirimiz de imanınız da boştur’’ der.
-
Zaman Aralığını İnceleyin
Öncelikle olay ile onu kayda alan orijinal el yazması arasındaki süreyi incelemek gerekir. Zaman aralığı ne kadar kısa ise, olayın gerçek olma olasılığı o kadar yüksek olur. Sezar’ın M.Ö 44’te suikast sonucu hayatını kaybettiğini nasıl biliyoruz? Gözümüzle görmedik, ancak dönemin görgü tanıkları yaşananları bildirdi veya olayları kayda alan birine aktardı.
Birçok kişi Sezar’ın suikasta uğradığına inanıyor. Çünkü lise yıllarında Shakespeare’in ilk kez 1599’da sahnelenen ünlü oyunu Jül Sezar’ı okumuşlardır. Shakespeare’in kaynağı, Sir Thomas North’un Plutarch’s Lives (Plutarkhos’un Hayatları) adlı eserinin 1579 tarihli İngilizce çevirisiydi. Ancak eser, M.S 2. yüzyılın başlarında yani suikasttan yaklaşık 160 yıl sonra yazıldı. Dolayısıyla Plutarkhos, görgü tanığı olarak kabul edilemez.
Plutarkhos, bazı materyaller için Sezar’ın Galya Savaşlarını kaynak olarak kullandı. Olayın görgü tanıklarına erişim imkanı yoktu, ancak Roma toplumunun önde gelen bir üyesi olarak birçok belgeye ulaşma imkanı vardı. Kısacası Sezar’ın suikasta uğraması ile Plutarkhos’un orijinal belgesi arasında yaklaşık 160 yıl bulunuyor. Buna karşılık Yeni Antlaşma, İsa’nın dirilişine tanıklık eden ve onların yakın arkadaşı olan kişiler tarafından yazıldı. Yeni Antlaşma yazarları, mezarın boş olduğunu ve İsa’nın dirildiğini duyurdu. M.S 50 yıllarında elçi Pavlus, İsa’nın ölümden dirildiğini yazdı (Galatyalılar 1:1). İsa’nın M.S 33 yılında öldüğü göz önüne alındığında aradaki süre sadece 17 yıldır. Bununla birlikte Plutarkhos’un ve Yeni Antlaşma yazarlarının orijinal elyazmalarına sahip değiliz. O yüzden ikinci aralık oldukça önemlidir. Bu durumda orijinal el yazması ile mevcut el yazması arasındaki farka bakılır.
Tarihsel yöntem, orijinali yeniden oluşturmak amacıyla mevcut el yazmalarını kullanır. Bu aralığın kısa olması önemlidir. Plutarkhos’un orijinal el yazması ile elimizdeki en eski el yazması arasındaki aralık 800 yıldan fazladır. Yuhanna’da ise bu süre yalnızca 50 yıldır.
-
Sayıları Karşılaştırın
El yazmalarının sayısı oldukça önemlidir. Tanıklıklar bir bütün olarak ele alındığında, ikincil ayrıntılarda küçük farklılıklar olabilir ancak yaşananların özü nettir. Yeni Antlaşma’ya dair el yazmaların sayısı diğer belgelerle kıyaslandığında oldukça fazladır. Yeni Antlaşma’nın çeşitli bölümlerinin 23.986 el yazması bulunuyor. Plutarch’s Lives (Plutarkhos’un Hayatları) adlı eserin ise 10’dan az el yazması mevcut. Yeni Antlaşma uzmanı Dan Wallace, mevcut tüm Yeni Antlaşma el yazmalarını üst üste koyunca Empire State Binası’ndan dört kat daha uzun olacağını belirtti. Buna karşılık klasik bir Yunan eserine ait mevcut el yazmalarının üst üste dizilimi sadece bir buçuk metre uzunluğunda olacaktır.
-
Nedenleri Tartın
Herhangi bir eserde yazarın doğruyu söylediğine nasıl emin olabiliriz? Yazarlar iki nedenden dolayı yalan söyleyebilir: Dünyevi keyif sürmek ya da acıdan kaçmak. Plutarkhos, itibarına ve sosyal duruşuna zarar verecek tartışmalardan uzak durdu. Eserleri, ileri gelenler arasındaki statüsünü artırdı. Peki İsa’nın ilk öğrencileri neden yalan söylesin? Çünkü iddiaları tartışmalı ve siyasi açıdan tehlikeliydi. Açıklamaları nedeniyle toplumdaki statülerini, mülklerini, özgürlüklerini ve hatta hayatlarını kaybettiler.
Tarihçiler, acıya neden olan iddiaları, belgenin güvenilirliğini destekleyen bir argüman olarak görüyor. Gottschalk’ın belirttiği gibi, ‘‘Bir iddia, kendisine, yakınına veya davasına zarar veriyorsa, muhtemelen doğrudur.’’ Öğrenciler, İsa’nın dirildiğini duyurduğu için tarifsiz acılar çekti. İddialarında tutarlıydılar, çünkü gerçeği duyuruyorlardı. Hiç kimse yanlış olduğunu bildiği bir iddia için hayatını feda etmez. İsa’nın dirilişine tanıklık ettiler. Çünkü İsa gerçekten ölümden dirildi!
Sonuç olarak, 2.068 yıl önce Jül Sezar Roma’da hayatını kaybetti ve dünya bunu tarihi bir dipnot olarak kaydetti. 77 yıl sonra ise İsa Mesih, ölümden dirildi ve dirilişi dünya tarihini değiştirdi.
KAYNAKÇA: https://www.thegospelcoalition.org/article/resurrection-jesus-christ/