Genelde insanlar bunun hakkında düşünmezler ama Keith Small’un kitabının “Kutsal kitapların bir tarihi vardır” başlığı doğru bir sözdür. Holy Books Have a History kitabı, Kuran ve Yeni Antlaşma’nın metinsel aktarımını karşılaştırır.
Metin eleştirisi dendiğinde çok az insan heveslenir. Ancak Müslümanların Yeni Antlaşma’nın tahrif edildiği savı göz önüne alınacak olursa, imanlılar bu tahrif savlarının kanıtlarla desteklenmediğini göstermek için bu meseleyi anlamaya çalışmalıdır. İmanlılar inançlarının gerekçelerini bilmeli ve bu gerekçelerin soruşturulmasından korkmamalıdır. Londra Teoloji Okulu’nda ders veren ve birçok farklı Müslüman akademisyenle metinsel aktarımı tartışmış olan Small, Arapçaya ve Yeni Antlaşma Grekçesine hâkim olup özgün metinler üzerinde çalışabilmektedir. Kitabında hem başkalarından referans alır hem el yazmaları üzerindeki kendi özgün çalışmasına yer verir.
Metin eleştirisi gereklidir, çünkü Kutsal Kitap ve Kuran okuyucuları özgün el yazılarını değil, nüshaları ele almaktadırlar. Bu nedenle metin eleştirisinin hedefi özgün metni kazanmadır. Bunun birçok tahmin içerdiği varsayılabilir ama aslında metin eleştirisini destekleyen ve her durumda geçerli olan dilbilimsel ilkeler vardır. Small’a göre, kutsal kitapları incelemek, birinin komşusunu sevmesinin belirtisidir. Geçerliliğini el altından mahvetmek amacıyla değil, gerçekten öğrenme arzusuyla metinleri değerlendirmek, entelektüel dürüstlüğün bir belirtisidir.
Metin eleştirisi birkaç adım içerir. Bu adımlardan biri, dış kanıta (elyazmalarının kendisi ve eski çeviriler) ve iç kanıta (yazmanların nüshaları çoğaltırkenki eğilimlerine, asıl anlatım ile metindeki anlatım değişmelerine) bakmaktır. Yeni Antlaşma’nın metin eleştirisinin dış kanıtı hem sayı hem de tarihleme açısından etkileyicidir. Örneğin, tarihteki diğer belgelerden çok daha fazla, yaklaşık 6000 elyazması, 20 000 çeşitli versiyonlar ve kilise babalarından 1 milyonun üzerinde alıntılar vardır. Tarihleme açısından özgün belgelerden sonra çıkan birçok elyazması birkaç yüzyıl içinde tarihlendirilmiştir.
Yeni Antlaşma elyazmaları üç metin türüne ayrılır. Türler farklı metinlerde aynı okumalar ve eğilimlerde sınıflandırılır. Bizans türü daha fazla el yazması içerir ama kronolojik olarak daha sonraki bir zamanda tarihlendirilmiştir. İskenderiye metin türü daha eskidir ama daha az el yazması vardır. Batı metin türü diğer bir türdür. Metin eleştirisine en iyi yaklaşım hem iç hem de dış kanıtı göz önüne alandır. Diğerine bakmadan sadece birini kullanmak sağlıklı sonuçlara yol açmaz. Bütün bu verilere bağlı olarak önemli bir gözlem de şudur: Yeni Antlaşma’nın gücü farklı dillerde, farklı yerlerden ve zamanlardan gelen çok sayıda elyazmasının büyük ölçüde metnin içeriği konusunda uyumlu olmasından ileri gelir. Çok sayıda elyazmasının olması olumsuz bir unsur değildir!
El yazmalarının iç kanıtını değerlendirmede kullanılan bazı ilkeler şunlardır:
- Diğerlerinin ortaya çıkmasını en iyi açıklayan metin seçilir.
- Daha zor ve daha kısa olan metinler, kolay ve uzun olanlara tercih edilmelidir, çünkü metni yazıya geçenlerin daha zor metinleri açıklamaya ve eksik metinlere ekleme yapma eğilimleri vardır.
- Bir satırı iki kez yazıya geçirme veya satırı atlama gibi göz yanılgısı nedenine dayanan hatalardan dolayı nüshalarda var olması muhtemel belli hatalar aranır.
- Yanlış duymadan kaynaklanmış olabilecek hatalar aranır. Skriptoryum denen odalarda metinler bir okuyucu tarafından yüksek sesle okunarak birçok yazmana dikte ettirilirdi.
- Değişikliklerin görüldüğü metnin yazarının tarzı ve içeriği hangi metnin büyük ihtimalle özgün olduğunu belirlemeye yardımcı olabilir.
Small kitabında Kuran’ın birkaç elyazmasının iç kanıtını değerlendirir. Ayrıca Yeni Antlaşma için bazı elyazmalarının kanıtlarını ele alır. Arapça ve Grekçe gramer ve morfoloji (harflerin şekli) anlamayı gerektiren araştırması burada açıklanamayacak kadar detaylıdır ama aşağıdaki sorular onun yöntemini ve sonuçlarını değerlendirmekte kullanılabilir. Kanıtları değerlendiren bir çalışma;
- İyi tarihi analiz kullanıyor mu, yani metin ana belgeleri mi ele alıyor, yoksa diğer araştırmacılardan alıntı mı yapıyor?
- Tarihteki elyazmalarını doğru değerlendiriyor mu? Yani bir dönemden diğerine atlamaktan kaçınıyor mu? (Bu önemlidir, çünkü farklı dönemlerin farklı doğruluk standartları vardır.)
- Makul açıklamalar içeriyor mu? Metinle ilgili yeterli ve inandırıcı kanıtlar var mı?
- Kuran ve Yeni Antlaşma’yla ilgili çıkarımlarını kanıta dayandırıyor mu, yoksa kanıt ötesine mi gidiyor?
- Hangi diğer olası açıklamalar kanıtı anlamlı hale getirebilir?
Benim vardığım sonuç şudur: Smith’in yöntemi özenli ve tarafsız olup çıkarımlarının yeterli ve inandırıcı kanıtları vardır. Small müjdeci bir Hristiyan’dır, yine de her iki kitapta dürüst bir inceleme yapmaya çalışır. Kuran metninin geçerliliğini destekleyen olumlu yönleri saklamaz. Aynı zamanda Yeni Antlaşma metnindeki zayıf yönleri gösterecek bulguları da saklamaz. Kuran için zayıf bir tez sunup onu sorgulamak veya geçersizliğini açıklamak yerine Kuran’ın güçlü noktalarını açıklar. Yeni Antlaşma’nın daha iyi metinsel aktarımı olduğunu savunur ve Yeni Antlaşma’nın güvenilir olduğu sonucuna varır. Small’un vardığı çıkarımlarla aynı fikirde olunmayabilinir ama bunu layıkıyla yapmak için benzer bir araştırma yapıp farklı açıklamalar ve gerekçelere varılması gerekir. Ne yazık ki, çoğu insan, diğerlerinin vardığı çıkarımları onların aksini kanıtlayabildikleri ve daha iyi açıklamalar önerebildiklerinden dolayı değil, varılan çıkarımlardan hoşlanmadıklarından dolayı onları reddederler.
Bu tartışmada çok önemli olan ve göze çarpan bir nokta da mantıktır. Kuran’ın mükemmel olarak korunmuş olduğuna dair iddianın, Yeni Antlaşma’nın tahrif edilip edilmediğiyle ilgili mantıksal bir dayanağı yoktur. Aynı şekilde, Yeni Antlaşma’nın metninin tahrif edildiği iddiasının da Kuran’ın özgün olup olmadığına dair hiçbir mantıksal dayanağı yoktur. Kuran’ın özgünlüğü delil gösterilerek kanıtlanmalıdır. Sadece Yeni Antlaşma Kuran tarafından öngörülen biçimden farklı olduğu için Kuran da Yeni Antlaşma’nın tahrif edilmiş olduğunu iddia edemez. Yeni Antlaşma’nın tarzının Kuran’ınkinden farklı veya Kuran’ın (örneğin, Yeni Antlaşma bir “hikâye kitabı” diye yakınıp) söyleminden farklı olması Yeni Antlaşma’nın metninin değişmiş olduğuna dair mantıksal bir sav değildir. Small, Yeni Antlaşma metninin bozulduğu savını desteklemek için Arapça “tahrif” kelimesinin, aynı zamanda bir metnin yanlış kullanıldığını da belirttiğini bize hatırlatır. Bütün sözcüklerle olduğu gibi, “tahrif”in anlamı da bağlamıyla açığa kavuşur. Bu sözcüğün Kuran’da geçtiği yerlerde “bozulma”dan çok “yanlış kullanma” anlamına denk gelmektedir.
Kuran’ın metinsel aktarımında çoğu zaman farklı metinlerin veya seçeneklerin olmadığı düşünülür ama bu doğru değildir. Kuran için metin seçenekleri vardır ama Yeni Antlaşma’nınkinler kadar çok değildir. Dahası, Yeni Antlaşma’nın seçenekleri bazen bir cümlecik ve tam bir cümle içerirken, Kuran ile ilgili seçenekler çoğu zaman tek bir sözcükle ilgilidir. Değişik metinlerin yapısındaki fark nasıl açıklanabilir? Osman’ın padişahlığı döneminde Kuran metni standart hale getirilmiştir. Eski açıklamalar, Kuran’ın sözel gelenek aracılığıyla aktarıldığını belirtir. Muhammed’in yaşamı esnasında hiçbiri mevcut olmayan yazılı metinlerin hepsini destekleyecek kadar güçlü olmayan muhtemelen çok sayıda anlatı vardı. Bu da Osman’ın diğer bütün rakip metinleri yok edip Kuran için tek metni standart hale getirmesi ihtiyacını yaratmıştı. Böylece özgün seçenekler yok edilip Small’un sözleriyle Kuran “kasıtlı olarak geliştirilmiş bir metin” haline gelmişti (s. 78). Böylece, Kuran’ın bir metni iyi bir şekilde korunmuştur. Bu metinle ilgili Small şöyle der: “Bu tarz bir metni yaratmak, metnin alternatif biçimlerini ya yok etmek ya da bir türlü örtbas etmek, bugün Müslümanların kullandığı korunmuş metin haline getirmek muazzam bir insan çabası gerektirdi” (s. 93).
Osman’ın standart haline getirdiği yazılı Kuran ile ilgili metin şu anlama geliyordu: “Tarihsel temelden yoksun olma pahasına, sonraki dönemlere ait el yazmalarının tek biçim olmalarını sağlamıştır. Tek bir modele dayalı klasik bir metin ciddi şüphelere açıktır.” (s. 113, Westcott’tan alıntı). Yeni Antlaşma’nın ve Kuran’ın nüshalarının çoğaltılma sürecinin farklı olması, Yeni Antlaşma metin farklarının sayıca çokluğunun ve çeşitliliğinin nedenidir. Kuran’ın metninin standart hale getirilmesinde resmi bir otorite rol alırken, Yeni Antlaşma’nın nüshalarının çoğaltılmasında böyle olmamıştır. Bu yüzden Yeni Antlaşma ile kıyasla Kuran metinlerinde sayı ve çeşitlilik daha az görülür. Ayrıca şu da belirtilmelidir ki, Kuran’la ya da Yeni Antlaşma’yla ilgili metin seçenekleri, hiçbir kitabın öğretisini değiştirmez.
Kuran’ın Osman ve belki de diğerleri tarafından standart hale getirilmesinden dolayı biz aslında Yeni Antlaşma’nın özgün metnini belirleme konusunda Kuran’ınkine göre daha iyi durumdayız. Small şöyle yorum yapar: “Bunu akılda tutarak Yeni Antlaşma’nın özgün metninin, Kuran’ın özgün biçimlerinden daha düzgün aktarıldığı güvenle belirtilebilir. Günümüze ulaşan elyazmalarında, gözlenebilir çoklukta seçenekle Yeni Antlaşma’nın özgün materyali mevcuttur; Kuran’la ilgili olarak gözlenebilenden daha az materyal var.” (s. 78) “Hiç özgün yazılı Kuran metni yoktu” (s. 80, vurgu Small’ın). Small ayrıca, Kuran ve Yeni Antlaşma’yla ilgili iddialar hakkında şu soruları sormamızı önerir: “Kuran, Muhammed ve diğerleri tarafından metne insan eli değmediği iddialarına uymakta mıdır? Yeni Antlaşma tarihsel olarak güvenilir bir metin olduğu ve Mesih’in öğretileri ve savlarına yeterli bir tanık olduğu iddialarına uymakta mıdır?” (s. 90).
Evet, kutsal kitapların bile tarihi vardır. Bu tarihleri bilip değerlendirmek, gerçeği arayan herkesin sorumluluğudur. Yeni Antlaşma’ya iman eden kişi, aksine iddialara rağmen, Yeni Antlaşma metninin güvenilir olup tahrif edilmediğine dair inancın tarihi kanıtlarla desteklendiğinden emin olabilir.
Kaynakça: https://www.e-manetdergi.org/tr/dergi/ocak-mart-2012/makale/kutsal-kitaplarin-bir-tarihi-vardir