D. A. Carson hem Yeni Antlaşma yorumunda hem de Kutsal Kitap teolojisinde başarılı bir uzmandır. Bu nedenle Kutsal Kitap tercümelerinde ve müjdeleme faaliyetleri kapsamında tartışılan bu unvan üzerinde kalem oynatmaya yeterli ve yetkili biridir. Dr. Carson bu kitabı, Müslüman okuyucuların itirazlarını azaltmak amacıyla, “Tanrı’nın Oğlu” ifadesini yumuşatan Kutsal Kitap tercümelerine cevap vermek için yazmıştır. Kitap kısa olmakla birlikte oldukça kapsamlıdır. Kutsal Kitap’ın kilit ayetlerinde geçen “Tanrı’nın Oğlu” teriminin anlamına yoğunlaşmıştır. Carson bu terimin en iyi nasıl tercüme edilebileceği konusuna ışık tutan fikirler de verir.
Normal bir kitap eleştirisi, bu kitabın içeriğini ve vurguladığı bu terimi yeterince açıklamaktan uzak kalacağı için, Carson’ın konuyla ilgili noktalarını olduğu gibi bu makaleye almaya ve kendi yorumlarımı en azda tutmaya karar verdim.
Bir isim, unvan olarak “oğul” kelimesi, ailevi ilişkiyi anlatan bir kelimedir. Fakat unvanın sıradan anlamının yanı sıra ek bir anlamı var: Babanın oğlunun kimliğini, işini ve yetiştirilmesini belirlemesiyle ilgili vurgu. Belirtmek gerekir ki bu durum tek yönlüdür. Oğullar babalarının hiçbir şeyi belirleyemezler. Üstüne üstlük oğullar babalarını örnek alırlar. Carson bu faktörün üzerinde durur ve ona göre “Tanrı’nın Oğlu” terimini tanımlamakta temeldir; bu terimin korunması da çok önemlidir.
“Tanrı’nın Oğlu” veya çoğul olarak “Tanrı’nın oğulları” terimleri Kutsal Kitap’ta değişik şekillerde kullanılır: melekler için, Tanrı’nın sağladığı kurtuluşa kavuşanlar için ve İsrail oğulları için. İmanlıların oğulluğu, en azından Pavlus’un yazılarında, “evlat edinme” kavramına bağlanmıştır. Grek ve Roma medeniyetlerinde evlat edinme müessesesi, aile içindeki sorumlulukları ve ayrıcalıkları kapsar ve vurgulardı. Tanrı’nın ailesinde de aynı sorumluluklar (itaat ve Baba’yı örnek almak) ve ayrıcalıklar (Tanrı’nın oğlu olma) korunmuştur.
Eski Antlaşma’da “Tanrı’nın oğlu” terimi, özellikle Davut ve Davut’un soyundan gelen krallar için kullanılır. Tanrı’nın oğlu ve Davut hanedanlığı şemsiyesi altında, gerçek İsrail, Yeşaya peygamberin bildirdiği Acı Çeken Kul ve Mesih düşüncesi vardır. Yeni Antlaşma’daki bölümler (Yu. 1, Kol. 1, İbr. 1 gibi) “Tanrı’nın oğlu” teriminin yalnızca Davut’un soyundan gelen Mesih’in krallık yönüne işaret etmekle kalmaz, ebedi bir baba oğul ilişkisine de işaret eder. Oğul Tanrı’dır, Tanrı’yla ilişkilidir ve Baba Tanrı’dan ayrıdır. İkinci Mezmur, Eski Antlaşma’da Davut soyundan itibaren yol alan gidişata ve Mesih’e işaret etmektedir. İbraniler 1:1-4 ayetleri aynı noktayı vurgular, fakat daha ileri giderek yaratma gücüne sahip olan, her şeyi kudretiyle izhar eden, kurtarıcı ve ebedi Oğul’u yansıtır.
İsa’nın ölümden dirilişi, O’nun krallığını en açık şekilde gösteren olaydır. Mesih’in dirilişi, eskatolojik çağın başlangıcının işaretidir (bkz. Rom. 1:4 ve 1Ko. 15). Dirilişin “ilk doğanı” İsa, diriliş çağının da “ilk doğanı”dır. İsa sahip olduğu yaratma kudretiyle meleklerden üstündür, fakat dirilişi ve göğe yükselişiyle bir kez daha “üstünlüğünü” kanıtlamıştır. Carson’un bu noktadaki anlayışını takdir ediyorum. Diriliş, ontolojik (varlıkbilimsel) realiteye katkıda bulunan tarihsel bir hakikattir. Ezelden ebede kadar var ve kalıcı olan hakikat, İsa’nın ölümü ve dirilişiyle gözle görülen tarihsel bir olayda görülür.
Dr. Carson, Mesihsel (Mesihbilimsel) unvanları birbirleriyle bütünleştirmemiz gerektiğini ifade eder: İnsanoğlu, kral, Mesih, Tanrı oğlu. Ancak bunu yapmak, unvanların farklı şeyleri vurguladığını inkâr etmek anlamına gelmez; bu unvanların ifade ettiği hakikatler önemli ölçüde kesişirler. Oğul işlevsel açıdan Baba’ya tabidir. İtaat eder, Baba tarafından gönderilir, Baba’yı örnek alır vs. Baba oğul ilişkisi oğulluk hakkında çok şey anlatır. Örneğin, Yuhanna 5:19 ve devamındaki ifadeler, Oğul’un eylemlerini açıkça Baba Tanrı’yla ilişkisine bağlar. Örneğin, Baba Oğul’u sevdiği için Oğul Baba’nın yaptıklarını yapabilir. Oğul aracılığıyla gelen vahiy ve kurtuluş, Baba ile Oğul arasındaki sevgi ilişkisine dayanır. Peki bu ne demek? Bu şu demektir: Kurtuluş, nihai olarak Baba bizi sevdiği için değil, Oğul Baba’yı sevdiği için ve Baba’ya itaat ettiği için vardır. Tanrı’yı tanıyoruz, fakat Tanrı’nın kendisini bize tanıtmak istemesi sayesinde değil, nihai olarak Baba Tanrı Oğul’u sevdiği için Tanrı’yı tanıyoruz. Oğul’un kendisi hayat kaynağıdır, çünkü bunu sonsuz bir bağış olarak O’na Baba Tanrı bahşetti.
Carson zor bir kavramı açık ve yeterli bir şekilde açıklamaktadır. Bu açıklamanın içinde Oğul’un uluhiyeti ve evlatlık ilişkisi açıkça korunmuştur. Oğul, “bağımsız bir ilahi merkezi, ikincil bir alt tanrı” değildir (sayfa 70).
Özetleyecek olursak, Tanrı Oğlu terimi teknik bir terim değildir. Kutsal Kitap’ta tamamen farklı kullanımları var ve bu da teknik bir terim olamayacağını gösterir (melekler, İsrail oğulları, Davut soyundan gelen krallar, kurtulmuş olanlar, İsa gibi). Bu gerçekler ışığında terim her yerde aynı şekilde tercüme edilemez. Fakat tartışma burada bitmiyor. Tanrı Oğlu terimini bütün yönleriyle görmemiz gerekir. Eski Antlaşma’da İsa’nın bir nevi habercisi, gölgesi olan birçok örnek vardır; bunlar bazen kurumlar bazen insanlar olarak kendilerini göstermişlerdir. Eski Antlaşma’daki tarihsel olaylar, kişilikler ve kavramlar hiçbir şekilde anlamlarını kaybetmezler, Mesih’te anlamları tamamlanır. “Tanrı Oğlu” kavramının tüm yönleriyle açıklanması, Davut soyundan gelen Kral’la başlar (2Sa. 7:11), Mezmur 2 ve Mezmur 45 gibi Kutsal Yazılarla açıklanır (bu mezmurların ikisi de İbraniler 1’de alıntılanır), Süleyman’la devam eder, Davut soyundan gelen krallarla, nihayetinde İsa’yla son bulur. Terimin bu yönleri, “Tanrı oğlu” teriminin tercümesinde kaybolmamalıdır.
Sistematik teoloji ile Kutsal Kitap teolojisi arasındaki bağlantılar uygun şekilde tanımlanmalı, aksi halde farklılıklar kaybedilebilir. Kutsal Kitap metnine çok dikkat etmeliyiz; bilgilerimizi kategorilere ayırırken Kutsal Kitap’ın sınırları ve çerçevesi içinde kalmalıyız. Hepsini birleştirdiğimizde, Kutsal Kitap’ın söylediklerini bize çizilmiş bir sınır olarak kabul ederiz, buna hiçbir şey eklemeye yeltenmeden. Buna göre müjdeleme faaliyetlerimizde “Tanrı oğlu” terimini kullandığımızda, Kutsal Kitap’ın ilk kitaplarından başlamalıyız. Adem’le işe başlayabiliriz, İsrail oğullarından söz edebiliriz, Davut’tan ve Davut soyundan gelen Kral’dan (Mesih’ten) bahsedebiliriz ve her şeye kadir Tanrı’yla bitirebiliriz. Bu yaklaşım sayesinde terimin farklı kullanımları arasındaki ilişkileri canlı tutabilir ve terimin derinliğini gösterebiliriz.
“Tanrı Oğlu” terimi, Eski Antlaşma’daki anlamından ve köklerinden koparılmadan tercüme edilmelidir. Mesih ve Tanrı Oğlu, aynı kavramı paylaşır, aynı kişiye işaret eder, anlam bakımından çok kere kesişir, fakat özel anlamlar da taşırlar. “Tanrı Oğlu” ve “Mesih, meshedilmiş kişi” ifadelerinin tamamen eşit anlamlara geldiğini farz etmek yanlıştır. Bazı Kutsal Kitap tercümelerinde, okuyucuları gücendirmemek için “Tanrı oğlu” terimini farklı terimlerle tercüme etme yoluna gidilmiştir. Ne var ki amaçlarına varmakta zorlanırlar, Kutsal Kitap’ın gidişatını saptırarak cemaatlerini ciddi sıkıntılara sokarlar. Bunun sonucunda bazıları Mesih’in ilahi oğulluğuyla ilgili olarak eksik bilgilerle Mesih’e iman ederler. Bu muhakeme, sadece iman etmeyenleri düşünerek değil, imanlıları ve kiliseyi de düşünerek tercüme yapılması gerektiğini savunur.
Kutsal Kitap tercümelerinde okuyucuyu “Tanrı Oğlu” gibi terimler konusunda aydınlatmak için açıklama notları, dipnotlar ve sözlükler kullanılmalı. Tercümede bir terimi değiştirmek, tahmin edilemeyecek sonuçlara yol açabilir veya Eski Antlaşma’da verilmek istenen önemli anlamın kaybına sebep olabilir. İslam’daki Tanrı görüşü ile Kutsal Kitap’taki Tanrı görüşü farklıdır. Bu fark saklanmamalı, açıkça belirtilmelidir. Kutsal Kitap’ı ve içindeki terimleri okuyucuya daha makbul kılmaya çalıştığımızda Tanrı’yı yüceltmiş olmayız ve Müjde’nin yayılmasına yardımımız dokunmuş olmaz. Carson’ın tüm kitabı için kullandığı anahtar ifade şudur: “Hiçbir dil, hiçbir kültür, ‘oğul’ kelimesiyle Yuhanna 5’te İsa için verilmek istenen anlamı veremez, oysa İsa kategorik olarak ‘oğul’ kelimesini kullanır. Örneğin, bizi İngilizcede bu kavrama hazırlayan hiçbir şey yoktur. Çünkü Kutsal Metinlerde geçtiği biçimiyle, Tanrı’nın Oğlu’nu ve Baba Tanrı’yla ilişkisini anlatan bir şey yoktur” (sayfa 103).
Türkçede de durum aynen böyledir. Carson’ın “Tanrı Oğlu” teriminin mecazi yönüyle ilgili görüşü önemlidir: Belirli bir terimle ilgili mecaz kullanmayan bir dilde, söz konusu metaforun doğru şekilde anlaşılamayacağı söylenemez. Baba ve Oğul sözcükleri tutarlı bir şekilde tercüme edilmeli ki Kutsal Metinler arasındaki bağlar kaybolmasın. “Tanrı Oğlu” tercümesini hafifletmeye yönelen yeni tercümeler, imanlıların kilise tarihiyle bağını koparmaya yol açar. Bu tür tercümeler, İslami geçmişe sahip imanlıların doğru öğretişe ulaşması ve Mesih’in kimliğini doğru şekilde anlaması konusundaki hassasiyeti göz ardı etmiştir. Carson’ın bu kısa kitabı, “Tanrı oğlu” teriminin İslami çevrelerde nasıl tercüme edilebileceğiyle ilgili görüşleri başta olmak üzere, birçok açıdan çok çok değerlidir. Carson bu kitabıyla kiliseye dünya çapında büyük bereket olmuştur.
Kaynakça: https://www.e-manetdergi.org/tr/dergi/makale/isa-tanri-oglu-mesihbilimde-genelde-goz-ardi-edilen-bazen-yanlis-anlasilan-simdilerde