İsa’nın doğumu hakkında açıklamalarda bulunan Matta 1. bölüm ile Luka 1-2. bölümlerinin mesajı açıktır: İsa’nın doğumu sıradan değildi. İsa, sıradan bir çocuk değildi ve Meryem doğal yollardan gebe kalmadı. Meryem bakireydi, gebe kalmadan önce cinsel ilişkide bulunmamıştı. Rahminde oluşan Kutsal Ruh’tandı (Mat. 1:20; Luk. 1:35).
Bakirenin gebe kalması doktrine bazı kişiler şüpheyle yaklaşmaktadır. Bu konuda iki argümandan bahsedilmektedir. Öncelikle Yeşaya 7:14’teki ifadenin, bakireden değil, genç bir kadından söz ettiği ileri sürülmektedir. Birçok kişi İbranice bakire anlamına gelen ‘bethula’ yerine ‘almah’ kelimesinin kullanıldığına dikkat çekmektedir. Almah’ın daha geniş bir anlama sahip olduğu doğru, ancak Eski Antlaşma’da bakire anlamına gelmediğine dair kesin bir referans bulunmamaktadır.
Almah sözcüğü Eski Antlaşma’da dokuz kez geçer ve her biri bakire anlamına gelir. Daha da önemlisi, Septuagint’te almah, ‘parthenos’ kelimesiyle çevrilir. Parthenos kelimesinin bakire anlamına geldiği bilinmektedir. Yahudi bilginler Yeşaya 7:14 ayetinde parthenos yani bakire kelimesini kullandı. Ayrıca birçok kişi bakireden doğum doktrinini reddetmiştir. Çünkü bunu bir pagan mitolojisi olarak görmüştür. Örneğin, paganizmde bakire olan Mitra’nın doğum yaptığına inanılırdı. Bu popüler argümanda bir dizi sorun mevcuttur.
1- Mucizeler gerçekleştiren, bakireden doğan, halkını kurtaran ve ölümden dirilen bir Tanrı- İnsan varsayımı sağlam temellere dayanmamaktadır. Aslında, Hristiyanlıktan önce böyle bir kahraman yoktu.
2- Bir Yahudi mezhebinin müjde hikayelerine pagan unsurlar ekleyerek yeni takipçiler kazanmaya çalışması düşünülemezdi. İyi bir Yahudi Eski Antlaşma’ya uygun bir hikaye uydurabilir, ancak buna paganizmin bir kısmını karıştırmak çoğu Yahudi için Tanrı’ya küfür demektir.
3- Sözde bakireden doğum paralellikleri ikna edici değil. Bunun için bazı karakterlere bakmamız gerekiyor.
Büyük İskender: Antik dönemde en güvenilir biyografi yazarı olan Büyük İskender, bakireden doğum anlatısına yer vermez. Hristiyanlığın ardından ortaya çıkan bu görüş, alışılmadık bir gebelikle ilgili, ancak bakireden doğumla ilgili değildir. İskender doğduğunda ailesi zaten evliydi.
Dionysos: Bir tanrının insan kılığına girip bir prensesi gebe bırakmasıyla doğduğuna inanılırdı. Bu anlatı İncil’deki olaylardan ve Kutsal Ruh’un rolünden tamamen farklıdır.
Mitra: Bakireden değil, kayadan doğmuştur. Üstelik, Roma İmparatorluğu’ndaki Mithra kültü, İsa’nın dönemine kadar uzanır.
Buda: Buda’nın beyaz bir fil şeklinde anne karnına girdiğine inanılırdı. Ancak bu hikaye onun ölümünden beş yüzyıl sonra ortaya çıktı ve annesi zaten evliydi.
Kısacası, sözde paralellikler söz konusu hayattan çok sonra, Hristiyanlık döneminde ortaya çıkmıştır. Hiçbiri bakireden doğma doktrinine benzerlik göstermiyor.
Sorun Nedir?
Bakireden doğum hikayesi, Mitra ve Dionysos’in takipçilerini kazanmak için ortaya atılmış olabilir mi? Amerikalı yazar, konuşmacı ve pastör olan Rob Bell, hiçbir iddianın Hristiyanlık için felaket olmayacağını, çünkü İsa’nın en iyi yaşam yolu olduğunu belirtti. Peki bu doktrinle ilgili en önemli şey nedir? Öncelikle bakireden doğum doktrini Hristiyanlık için esastır. Konu üzerine çalışma yapan J. Gresham Machen, ‘‘İkinci yüzyılın sonunda Mesih’in bakireden doğuşu, dünyanın her yerinde Hristiyanlar için inancın kesinlikle önemli bir parçasıdır’’ dedi.
Ayrıca müjde yazarları, İsa’nın doğumunda Meryem’in bakire olduğuna açıkça inanıyordu. Matta 1:20, ‘‘Onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır’’ der. Bunun üzerine Meryem meleğe, ‘‘Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki’’ diye cevap verdi. (Luk. 1:34) Yeni Antlaşma, bakireden doğum doktrinini bir efsane veya pagan taklidi olarak değil, görgü tanıklarının ifadelerine göre sunmaktadır. Doktrin sahteyse, Müjde’nin tarihsel güvenilirliği zarar görür. Üçüncüsü, bakireden doğum, İsa’nın gerçekten insan ve gerçekten Tanrı olduğunu gösterir. Heidelberg İlmihali’nin 35. sorusunda ‘‘Mesih’in doğumunun size yararı nedir?’’ ifadesi yer alır. Yanıtı şöyledir: ‘‘O bizler için aracıdır. Masumiyeti ve kusursuz kutsallığıyla günahımı, yani ana rahmine düştüğümden beri günahımı Tanrı’nın gözünden kaldırır.’’
Eğer İsa, insandan doğmasaydı, yüzde yüz insan olduğunu söyleyemezdik. Ayrıca sıradan bir gebelikle dünyaya gelseydi, yüzde yüz Tanrı olduğuna inanamazdık. Bakireden doğum, hem gerçek insan doğasını hem de tanrısal doğasını güvence altına alır. Ayrıca İsa, bakireden doğarak Adem’in soyundan gelen ahlaksızlık lanetini miras almadı. Günah dışında tıpkı bizler gibidir (İbr. 4:15; 7:26-27). Yusuf, İsa’nın gerçek babası olsaydı, İsa’nın lekesiz ve tamamen kutsal olduğunu söyleyemezdik. Sonuç olarak ne bir aracı ne de kurtuluş yolu olurdu. Bakireden doğum, Hristiyanlığın önemli bir parçasıdır ve İsa’nın beden alması, kurtuluşumuzda anahtar bir unsurdur.