Üçüncü yüzyılın sonlarına doğru, kilise Roma İmparatorluğu’nda önem kazanmıştı. Bazı bölgelerde Hristiyanlar çoğunluktaydı ve yönetimde söz sahibiydi. İnsanlar kiliseye akın akın gelmeye devam ederken, ahlaki değerler önemini kaybetmeye başladı. Tanrı ile derin ilişki yaşamak isteyenler inzivaya çekilerek, kendilerini inkar etti. Tüm bu yaşananlar manastır hayatının başlamasına neden oldu.
M.S 300’lü yıllarda Mısır’da yaşayan Antonius, ilk keşişlerden biridir. Makale, aynı dönemde Mısır’da yaşamış olan İskenderiye Piskoposu Athanasius’un sözlerine dayanmaktadır. Antonius, insanları inzivaya çekilmeye, kendini inkar etmeye ve dua etmeye çağırdı.
Paragrafın başlarındaki numaralar orijinal metindeki bölümleri ifade etmektedir.
1- Antonius doğuştan Mısırlıydı. Anne ve babası iyi bir aileden gelen zengin Hristiyanlardı. Tanrı inancıyla büyüdü. Evine bağlı kaldı. Ders çalışmak veya oyun oynamak için bile evden ayrılmadı. Ailesiyle kilise ibadetlerine katıldı ve Tanrı Sözü’ne boyun eğdi. Varlıklı bir ailede yaşamasına rağmen lüks yaşam peşinde koşmadı. Her zaman elindekilerle yetindi.
2- Yirmili yaşlarda anne ve babasını kaybetti. Küçük bir kız kardeşi vardı. Evin sorumluluğunu üstlendi. Kiliseye giderek elçilerin yaşamı ve paydaşlığı üzerine düşündü. Matta 19:21’de yer alan İsa’nın ‘‘Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle’’ sözü üzerine düşünmeye başladı. Söz, adeta kendisi için söylenmiş gibiydi. Hemen kiliseden ayrıldı ve arazilerini köylülere bağışladı. Malının büyük bir kısmını satarak yoksullara dağıttı, bir kısmını ise kızkardeşine ayırdı.
3- Kiliseye geri dönen Antonius, Rab’bin ‘‘Yarın için kaygılanmayın’’ sözünü işitti. Tüm parasını yoksullara verdi ve kardeşini manastıra yerleştirdi. Sabırla kendini eğitmeye başladı. O dönemde Mısır’da inzivaya çekilecek pek yer yoktu. Çöle gitmeye cesaret edemeyen keşişler, köylerde yalnız kalmaya çalışıyordu. Komşu köyde gençliğinden beri inzivada yaşayan yaşlı bir adam vardı. Antonius onun yaşamını örnek alarak köyün dışında yaşamaya başladı. Bir daha asla babasının evine dönmemeye karar verdi. 2. Selanikliler 3:10’da yer alan, ‘‘Çalışmak istemeyen yemek de yemesin!’’ buyruğu uyarınca çalıştı. Ancak kazancının büyük kısmını ihtiyaç sahiplerine verdi. Sürekli dua ediyor ve Tanrı Sözü’nü her zaman aklında tutuyordu.
5- İyi olandan nefret eden ve Antonius’u kıskanan Şeytan, genç bir adamın bu kadar kararlı olduğunu görmeye dayanamadı ve onu da diğerleri gibi yenilgiye uğratmaya çalıştı. Şeytan öncelikle onu inziva hayatından uzaklaştırmaya çalıştı. Zenginliğini, kız kardeşini ve dünyasal zevkleri hatırlattı. Ayrıca bedeninin zayıflığını ve önündeki zamanın uzunluğunu gösterdi. Düşman, Antonius’un kararlılığını görünce bedenine saldırdı. Genç adamın mücadelesini çevresindekiler fark etmişti. Kötü düşüncelere karşı Antonius, bedenini iman, dua ve oruçla güçlendirdi. Şeytanı yenilgiye uğratan Rab, Antonius ile birlikteydi. Gerçekten Rab’be sadık kalan herkes ‘Tanrı’nın lütfu benimle birlikte’ diyebilir.
7- Bu, Antonius’un Şeytan’a karşı ilk mücadelesiydi. Romalılar 8:4, ‘‘Yasa’nın gereği, benliğe göre değil, Ruh’a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin’’ der. Antonius imanda gevşemedi ve düşman saldırılarından vazgeçmedi. Kutsal Yazılardan Şeytan’ın birçok hilesi olduğunu öğrenen Antonius, imanına sıkıca tutundu. Şeytanın kendisini ayartmaya çalışacağını biliyordu. Çünkü düşman günahı sever. Bu yüzden bedenini kontrol altında tuttu. Daha katı bir yaşam tarzı benimsedi. Geceleri uykusuz kaldı, bazen günlerce yemek yemedi. Yiyeceği ekmek ve tuz, içeceği ise suydu. Üzerinde uyumak için hasırı vardı ama genellikle yerde yatardı. ‘‘Ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm’’ (2. Ko. 12:10) ayetini ‘‘Bedenin zevkleri önem kaybettiğinde ruhun dokusu güçlenir’’ diye açıkladı.
8- Artık kendine hakim olmaya başlayan Antonius, köyden uzakta mezarlıklara gitti. Bir tanıdığından kendisini mezara kapatmasını ve ara ara ekmek getirmesini istedi. Düşman, bu disiplinine dayanamıyordu. Bir gece Antonius’a şiddetli bir acı verdi. Acıdan konuşamaz haldeydi. Çektiği acının insan darbelerinden daha şiddetli olduğunu söyledi. Ancak Rab, kendisine umut bağlayanları asla terk etmez. Rab’bin izniyle ertesi gün arkadaşı ekmek getirdi. Kapıyı açınca Antonius’un yerde yattığı gördü ve onu köydeki kiliseye taşıdı. Akrabaları ve köylüler Antonius’un etrafını sardı. Gece yarısına doğru yeniden ayağa kalktı. Arkadaşı dışında herkesin uyuduğunu gördü. Arkadaşından kimseyi uyandırmadan kendisini mezara götürmesini istedi.
9- Arkadaşı onu mezara götürdü. Antonius, ayağa kalkamayacak durumdaydı, bundan dolayı tapınmaya yerde devam etti. Duasını bitirince, ‘‘İşte buradayım! Ne kadar acı çekersem çekeyim hiçbir şey beni Mesih’in sevgisinden ayıramaz’’ diye haykırdı. Ardından ilahi söyleyerek, ‘‘Bana karşı ordugah kurulsa da yüreğim korkmayacak’’ dedi. Şeytan, Antonius’un yeniden güç bulmasına şaşırmıştı. Yardımcılarına, ‘‘Bu adamı şehvet ruhuyla ve fiziki darbelerle alt edemediğimize göre, ona saldırmanın başka bir yolunu bulalım’’ diyerek bağırdı. Şeytan için şekil değiştirmek kolaydır. Gece öyle bir gürültü oldu ki, deprem oluyormuş gibi hissetti. Hayvan şeklindeki yaratıklar duvarları kırarak içeri girdi. Bir anda ortalık aslanlar, ayılar, leoparlar, boğalar, yılanlar, akrepler ve kurtlarla doldu. Gürültü korkunç derece şiddetliydi. Antonius’un acısı her zamankinden daha da şiddetlendi. Fiziksel acı nedeniyle inliyordu, ancak bilinci açıktı. Düşmana seslenen Antonius, ‘‘Gücünüz olsaydı biriniz bile yeterli olurdu. Belli ki zayıfsınız ve kalabalıkla beni korkutmaya çalışıyorsunuz. Gücünüz varsa saldırın. Eğer yoksa beni rahatsız etmeyin. Rab’be iman, bizler için güvenlik duvarıdır’’ dedi.
10- Rab, Antonius’a yardım etmek için hazırdı. Antonius yukarı baktığında göklerin açıldığını ve ışığın süzüldüğünü gördü. Yaratıklar aniden yok oldu, acıları son buldu ve bedeni güçle doldu. Rab’be seslenen Antonius, ‘‘Neredeydin? Neden acılarımı sona erdirmek için en baştan gelmedin?’’ dedi. Rab, ‘‘Antonius, buradaydım ama senin mücadeleni görmek için bekledim. Sana her zaman yardım edeceğim ve adını her yerde duyuracağım’’ diyerek karşılık verdi. Antonius ayağa kalkarak dua etti ve bedeni eskisinden daha fazla güce sahip oldu. Antonius yaklaşık otuz beş yaşındaydı.
14- Yirmi yıl boyunca kendini eğitmeye devam etti. Dışarı çıkmadı ve kimse tarafından görülmedi. Sonunda birçok kişi onun iman hayatından etkilenerek yanına gelmek istedi. Antonius, Tanrı’nın Ruhu ile dolarak dışarı çıktı. Onu ilk kez görenler hayrete düştü. Bedeni eskisi gibiydi. Ruhu da zarar görmemişti. Rab, Antonius aracılığıyla orada bulunanların çoğuna şifa verdi ve bazılarını kötü ruhlardan arındırdı. Antonius, üzgünleri teselli etti, anlaşmazlık içinde olanları bir araya getirdi ve herkesi Mesih’i sevmeye çağırdı. Tanrı’nın sevgisini hatırlatan Antonius, ‘‘O, kendi Oğlunu esirgemedi, hepimiz için feda etti’’ diyerek insanları teşvik etti. Birçoklarını inzivaya çekilmeye davet etti. Böylece dağlarda bile inziva yerleri oluştu. Göklerin vatandaşı olmak isteyen keşişler, çöllerde koloni kurmaya başladı.
KAYNAKÇA: https://christianhistoryinstitute.org/study/module/antony