Papa 1. Leo, görev süreci boyunca sapkın öğretilerle mücadele etti, imparatorları konseylerde bir araya getirdi ve Petrus’un varisi olduğunu söyleyerek Roma piskoposunun otoritesini bambaşka bir seviyeye taşıdı.
Tarihteki en önemli hareketi, Hun imparatoru Attila’yı Doğu Avrupa’yı işgal etmemesi için ikna etmesi oldu. Papa I. Leo, önceden köle olan birinin piskoposluğa yükseltilmesini yasakladı. Çünkü böyle bir atamayı ayine saygısızlık olarak görüyordu. Kilise işleriyle yakından ilgilenen papa, sapkınlıkla mücadele etti. Papa I. Celestus’u Nasturilere karşı verdiği brifingi dinlemeye ikna eden Leo, Papa I. Sixtus’un Pelagyalılara karşı güçlenmesine yardımcı oldu.
Papa olarak atandıktan sonra Petrus’un diğer piskoposlar üzerindeki önceliğini vurgulayarak, ‘‘Mesih’in kayaya verdiği sağlamlık, mirasçılarına da geçer. Onların gücünün göründüğü yerde Çoban’ın gücü de ortaya çıkar’’ dedi. Leo, Roma piskoposunun ‘eşitler arasında birinci’ olduğu yönündeki geleneksel doktrini reddetti. Sapkınlıkla mücadele eden papa, aynı zamanda otoritesini genişletmeye devam etti. 443’te imparatorluk sınırlarının dışında bulunan Arles’lı Hilary’yi disipline etti. ‘‘Havari makamının Petrus’a dayanması nedeniyle, bu makamın yetkisini durdurmak için hiçbir önleyici adım atılamaz’’ diyen Papa, 445’te imparatorluk içindeki haklarının tanınmasını sağladı. İmparator Valentinianus’u Maniheistler’e karşı harekete geçme konusunda ikna etti. Ayrıca İspanya piskoposu, Leo’nun isteği üzerine Priscillian ile mücadele etti.
İsa’nın hem Tanrı hem insan doğasını kabul etmeyen, bunun yerine İsa’daki insani doğanın tanrısal doğa tarafından emildiğini dolayısıyla İsa’nın tek doğaya sahip olduğunu iddia eden Monofizit sapkınlığı ile mücadele etti. Bu terimin ortaya çıkmasına neden olan keşiş Eutyches’i kınadı ve İmparator Marcian’a kilise konseyini toplaması için çağrıda bulundu. 453 yılında Kalkedon’da (Kadıköy) 500’den fazla piskopos bir araya gelerek keşiş Eutyches’i ve öğretisini kınadı.
Konstantinopolis piskoposuna ‘ekümenik patrik’ unvanı veren Leo, makamını Roma piskoposluğundan sonra ikinci sıraya yerleştirdi. İmparatorun Konstantinopolis’te ikamet etmesi ve Hristiyanların genellikle Doğu’da yaşaması nedeniyle, Konstantinopolis piskoposunun etkisinin doğal olarak artacağını düşündü. Batı’daki imparatorluk güç kaybediyordu ve düşman orduları Roma’nın zayıflığından yararlanıyordu. 452’de Hunlar’ın Roma’yı tehdit etmesi üzerine, ‘Tanrı’nın Kırbacı’ lakabıyla bilinen Attila ile görüşen Leo, onu Tuna Nehri’nin gerisine çekilmeye ikna etti.
Vandal kralı Gaiserik’in Roma’ya doğru harekete geçmesiyle askerler paniğe kapıldı. Saldırıda imparator öldürüldü. Leo, kral Gaiserik ile görüşerek merhamet diledi ve askerlerin kenti terk ettiğini, sadece sivillerin kaldığını bildirdi. Halkı katletmemeleri ve evleri yakmamaları için ricada bulundu. Kral Gaiserik ise kentte on dört gün boyunca yağmanın yaşanacağını söyledi. İki haftalık yağmanın ardından Roma’nın bağışlandığı duyuruldu. Leo’nun siyasi krizlerdeki liderliği, Batı’da dönemin en güçlü karakteri haline gelmesine yardımcı oldu.
Papa I. Leo, doktrinsel saflık ve idari konulardaki başarısı nedeniyle, Papa I. Gregorius ve Papa I. Nikolaus ile birlikte ‘Büyük’ unvanına sahip oldu.
KAYNAKÇA:https://www.christianitytoday.com/history/people/rulers/leo-i.html