Galatyalılar 5:13-26 ayetleri, Kutsal Ruh’un meyvelerinin hayatımızda nasıl oluştuğunu anlatır. Ruh’un Kutsal Yazılar aracılığıyla gelen dürtüsüyle oluyor. Ruh’un meyveleri en açık şekilde, başkalarıyla olan ilişkilerimizde görülür. Bu meyvelerden biri, özdenetim, başkalarıyla ilişkilerimizde dilimizi, duygularımızı, zamanımızı, kararlarımızı v.s. nasıl kullandığımızda görülüyor. Özdenetim, ruhsal önderin ayırt edici özelliklerinden biridir. Özdenetim için Ruh’un gücüne muhtaç olduğumuz alanlardan biri, zamanı kullanma biçimidir. Zamanı nasıl kullanacağımız konusunda gücünü Ruh’tan alan bir disipline sahip değilsek, yüklendiğimiz hizmetle ilgili koşuşturmalar bizi yönetimine alıp esir edecektir! Aşağıda, daha etkili birer önder olmanız için zamanı nasıl yöneteceğinize dair birkaç örnek bulacaksınız.
Zamanın değerini bilin. Zaman, herkesle eşit olarak paylaştığımız ortak bir değerdir. Hiç kimsenin sizden daha fazla zamanı yoktur; bir gün, ünlü bir iş adamı için de, Cumhurbaşkanı için de 24 saattir. Hepimizin bir haftada kullanabileceğimiz 168 saati vardır. Zamanı uygun biçimde kullanmada herkes farklıdır. Zamanınızın değerini belirlemek için şöyle bir hesap yapabiliriz: Türkiye’de bir devlet memuru ayda ortalama 500 milyon TL maaş alır. Bu rakamı 160 saate bölersek 3 000 000 çıkar. Bu alıştırmanın amacı, insanların ne denli yoksul olduğunu göstermek değildir; amaç, kaytarmaktan, işe geç gitmekten ya da işi savsaklamaktan ötürü işverenin kaybını hesaplamaktır. Önderler olarak, bize verilen zamanın kahyalarıyız; sadece kiliselere değil, evrenin sahibi Tanrı’ya da hizmet veririz (1Ko. 4:2). Sadakat, zamanı Tanrı’nın amaçlarına uygun yönetmektir; aklımıza estiği gibi değil.
Nerede zaman kaybettiğinizi iyi bilin. Bir hafta boyunca her 15 dakikayı nasıl kullandığımızın kaydını bir tutsak, sanırız sonuç hepimizi şok eder. Böyle bir alıştırma, zamanı daha iyi kullanmayı öğrenmek için ilk adım olabilir. Futbol maçlarını izlemek ya da kent içinde toplu taşım araçlarıyla seyahat etmek için harcadığımız zamanı bir düşününü. Zamanınızı nasıl ve nerede harcadığınızı bilmeden kendinizi zaman konusunda disiplin altına almanız mümkün değildir.
Öncelikleri belirlemek ve planlamak. Her gün – 15 dakika yeter – önceliklerinizi ve günlük planınızı belirleyin. Bir zaman çizelgesi yapıp ona sadık kalmak, verimliliğinizi artıracaktır. Unutmayın, devamlı meşguliyet başarı değildir; başarı, Tanrı’nın önümüze koyduğu hedeflere ulaşmaktır. Bu da planlama gerektirir. Öncelikleri belirlemek, iş akışındaki kesintilerle ve gün boyu yapmak zorunda kalacağınız değişikliklerle baş etmenizi sağlayacaktır. En öncelikli işinize odaklanın. Önderler arasında kabul edilen iş oranı 80/20 ilkesidir. Başarınızın %80’i, yaptığınız işin %20’siyle sağlanır. Bu düşünce, önceliklerimiz söz konusu olduğunda yaşamsal bir önem kazanır. Günlük iş programımızda 10 farklı iş varsa ve en öncelikli ikisini sonuçlandırırsak %80 başarılı bir gün geçirmiş sayabiliriz kendimizi. Az öncelikli dört beş işi bitirdiğimizde çok iş yapmış görünebiliriz, ama en büyük etkiyi yaratacak işleri geri plana itmiş olacağız. Çok büyük olmadıkça projeleri bölmeyin: başladığınızı bitirin. Sonra biten işi listeden silin ve bir sonraki işe geçin. İnsanlarla zaman geçirmeyi, planlarınızın ve önceliklerinizin içine katın. Haftanın belirli günlerini planlama, hazırlık, araştırma, haberleşme ve diğer kağıt işlerine ayırmak akıllıca olabilir. Başka bir günü insanlara ayırın –müjdeleme sonucunda ilişki kurduğunuz insanlarla buluşma, kilisede öğrenci yetiştirme ve önderlik hizmeti verme, toplantı yönetme v.s. Zamanınızı nasıl planlarsanız planlayın, kendinize yararlı olmasına dikkat edin. Başkaları için aşırı idealist görünecek planlar yapmaktan kaçının.
Engelleri kaldırın. Altından kalkmaya çalıştığımız haberleşme/kağıt işlerinin miktarı çok zaman yitirici olabilir. Basit kural, bir e-postayı, mektubu, belgeyi bir kez işleme koyun ve sonuçlandırın. İlgili belgeyle ne yapacağınıza karar verin (cevaplamak, yanıtsız bırakmak, dosyalamak), her neyse, sonra elinizin altından kaldırıp ondan kurtulun. En önemlisi, “Hayır!” demesini öğrenmeliyiz. Bir işi bir başkası en az sizin kadar iyi yapabiliyorsa, bırakın yapsın (yeri gelmişken söylemekte yarar var; böylesine bir iş bölümü yeni önderlerin yetişmesine önemli katkılar sağlayabilir). Öncelik sıralamasında gerilerde olan işlerden ve sırf yapmış olmak için bir işi yapmaktan kaçının. Yaşamsal önemi olmayan işleri, gerekirse para ödeyerek başkasına yaptırın.
Kaygı ve korkunun günah olduğunu unutmayın. Bunun zaman yönetimiyle ne ilgisi var? Zamana ilişkin kararlarımızın çoğu korku veya endişeyle şekilleniyor. Ama bu duygular Tanrı’dan geliyor ya da iyi sonuçlar veriyor olabilir. Ayrıca alışkanlık haline de gelebilir.
Hepimiz geçen günlere bakıp, “Ne oldu, nasıl geçti onca gün?” diye sorarız bazen. Zaman yönetimi, Kutsal Ruh’la güçlenmiş bir karakterin becerilerine bağlıdır. RAB’bin yardımıyla, zaman yönetimini mümkün kılan özdenetimde büyüyüp gelişebiliriz
KAYNAKÇA: https://www.e-manetdergi.org/tr/dergi/nisan-haziran-2004/makale/zaman-efendimiz-mi-kolemiz-mi