Tanım
Tanrı’nın kutsallığı, Tanrı’nın mutlak ahlaki saflığını ve Tanrı ile insan arasındaki mutlak ahlaki mesafeyi ifade eder.
Özet
İlahi kutsallığın temeli, mutlak ahlaki saflıktır. Tanrı’nın kutsallığı, Kutsal Yazılar boyunca, sıklıkla ilahi teofanilerle ilişkilendirilen sürekli bir tematik çizgidir. Kutsallık teması, Yeni Antlaşma’da İsa’nın gelişi ve Kutsal Ruh’un Pentekost deneyimi ile gelişir. İlahi kutsallık, gizemli yollarla hem ilahi adalete hem de ilahi merhamete yakından bağlıdır ve İsa’nın çarmıhta ölümünün en açık ifadesidir.
Kutsallık: İlgi Çekici ve Tehlikeli
Tanrı’nın kutsallığı, Tanrı’nın mutlak ahlaki saflığını ve aynı zamanda Tanrı ile insan arasındaki mutlak ahlaki mesafeyi ifade eder. Peygamber Yeşaya, Tanrı’nın kutsallığını şöyle ilan eder: ”Her Şeye Egemen RAB, kutsal, kutsal, kutsaldır.” (Yşa 6:3) Üç defa tekrarlanan kutsal kelimesi, Tanrı’nın tek tanımıdır. Tekrir, kelimeyi vurgulamak için kullanılan edebi bir yöntemdir. Tanrı, sadece biraz kutsal değildir. Tanrı, GERÇEKTEN, GERÇEKTEN, GERÇEKTEN kutsaldır. Bu, İsrail’e ve şu anda bize, Tanrı’nın kutsallığının gerçekten ruhsal bir öneme sahip olduğunu hatırlatır. Aynı zamanda biz insanların kutsal olmadığı konusunda bir uyarı görevi görür. Kutsallık, Tanrı ile günahkar insan arasındaki temel ayrımın merkezi bir işaretidir.
Kutsallığın arkasındaki temel fikir ise, mutlak ahlaki saflıktır. Tanrı sadece mükemmel şekilde iyi değildir; O aynı zamanda iyiliğin kaynağı ve ölçütüdür. Bu bağlamda, iyilik kalıcıdır, çünkü ebedi Tanrı’da kök salmıştır. İyilik değişmez, çünkü Tanrı değişmez. Tanrı’nın mutlak ahlaki saflığı, çoğu zaman tehlike anlamına da gelir. Kutsallığına yenik düşmemek için Tanrı’ya fazla yaklaşmak İsrailoğulları arasında büyük bir korkuydu. Tanrı’nın varlığı İsrail için büyük bir rahatlık olurken, aynı zamanda kutsal olmayan yaşamları için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Çoğu zaman, mutlak kutsallığın huzurunda olmanın sonuçlarına katlanmamak için, kendileri adına Tanrı’nın huzuruna çıkmak üzere bir aracıya ihtiyaç duyarlardı.
Eski ve Yeni Antlaşma’da Kutsallık
Eski Antlaşma boyunca kutsallık, çeşitli şekillerde sembolik olarak ifade edildi. Atalar döneminde (İbrahim, İshak, Yakup ve Yusuf) sünnet, günah nedeniyle Tanrı ile yapılan antlaşmadan çıkarılmanın ciddiyetini simgelemek için uygulandı. Musa dönemi teofanileri (yanan çalılar, on bela, Mısır’dan çıkış, Sina Dağ’daki şimşek ve gök gürültüsü), halk arasında korku ve huşu uyandıran deneyimlerdi. Buluşma çadırında (Çık.26) ve daha sonra tapınakta (1Kr. 6-8) Tanrı’nın bulunduğu yer ‘en kutsal yer’ olarak biliniyordu.
Tanrı’nın varlığının gücü, aynı zamanda kutsalların kutsalına yalnızca uygun bir temsilcinin, insanların günahlarının yerine geçecek uygun bir kurbanla girebilmesini gerektiriyordu. Günahları Bağışlatma Günü (Lev.16:23; İbr. 9) Başkâhinin en kutsal yere kusursuz bir kuzunun kanıyla girerek, İsrail’in yerine geçecek birinin ölümünü simgelemesi için sunağın üzerine kanı serpme zamanıydı. Bu ilahi kutsallık karşısında yapılması gereken sadece secde etmek ve tapınmaktı.
Yeni Antlaşma’da, ilahi kutsallık açıkça Tanrı’nın Ruhu’na bağlıdır ve yaklaşık seksen dokuz kez Kutsal Ruh olarak anılır. Tanrı’nın kutsallığı, kutsal olmayan halkının üzerine dökülen ve Tanrı’nın kutsallığının insan yüreklerinde ikamet ettiği Üçlü Birlik’in kişiliğinde bulunuyordu. Yaratılış’ın başlangıcından Vahiy’in sonuna kadar Tanrı’nın arzusu, dünyayı kendisi için kutsal bir mesken yapmaktır. Yeni gök ve yeni yeryüzünün (Va.21-22) tamamlanması, Tanrı’nın iyilik yeri olarak yarattığı Aden bahçesine (Yar 2-3) işaret eder. Bununla birlikte, tamamlanma Aden Bahçesi’nde kaybedilen ve İsa’da yeniden sahip olunan Tanrı’nın huzurunda ve kutsallığında olabilmeyi de sağlar.
Kutsallığın Adalet ve Merhametle İlişkisi
Kutsal Yazılar’da ilahi kutsallığın adalet, doğruluk ve merhametle yakından ilişkili olduğu bazı örnekler mevcuttur. İlahi adalet, doğru eylemleri kötü eylemlerden ayırarak eylemlerin etik sonuçlarını belirleyen ilahi kutsallığın bir sonucudur. Kötü eylemlerin sonuçları, eylemle orantılı bir cezadır. Eski Antlaşma’nın ‘göze göz, dişe diş’ karşılığı günümüzde hoş görülmeyebilir, ancak bu karşılık cezanın suça uygun olması gerektiğini ifade etmektedir. Eylemlerin sonuçları vardır. Adalet ölçütleri, sonuçların gerçekleştirilen eylemlere uygun olmasını sağlar. Levililer kitabındaki yasalar, birçok eylemin adil sonuçlarını ortaya koymuştur. İlahi adaletin ölçütü, tüm eylemlerin sonunda yargılanacak olmasıdır. Kutsal Yazılarda, Tanrı’nın rüşvet almadığının (Yas.10:17) ve taraf tutmadığının (2. Ta.19:7) hatırlatılması, Tanrı’nın yargısının tamamen ve kusursuz şekilde adil olacağını vurgulamaktadır.
Kutsal Yazılar’daki şaşırtıcı bir gerçek, Tanrı’nın kötülere merhamet göstermesidir. Kadının soyunun yılanın başını ezeceğine dair vaat (Yar. 3),Tanrı’nın kötülüğü adaletle yeneceği ve hak etmeyenlere merhamet edeceği gösterir (Yar. 3: 15 ve Gal. 3:16). İbrahim ile kurulan antlaşma (Yar. 12-15) Tanrı’nın merhametine dayanıyordu. İbrahim ve onun soyundan gelenlerin yapması gereken tek şey, Tanrı’nın merhametine güvenmekti. Ne İbrahim’in ne de onun soyundan gelenlerin Tanrı’nın lütfunu kazanabileceğine dair hakları yoktu. ”Günahlarıyla nasıl başa çıkacaklardı?” sorusu yöneltilebilir. Tanrı onların günahlarını unutur mu? Peki Tanrı, sevgisini göstermek için adaletini bir yana bırakır mıydı? Tanrı’nın karakterinin yarısı (hak ve adalet), diğer yarısı (merhamet ve sevgi) için feda edilir mi? Tüm bu soruların cevabı, adaletinden ve merhametinden ödün vermeyen Tanrı’nın kutsallığının doğru bir şekilde anlaşılmasına bağlıdır.
Eski Antlaşma’da Tanrı’nın kutsallığı, İsa’nın kefaretinin habercisiydi. Şaşırtıcı gerçek, Tanrı’nın, halkının günahlarını çarmıhta yükleneceği ve böylece günahlarının bağışlanmasında onlara merhamet göstereceğiydi. Bu merhamet hak edilmemişti, ancak aynı zamanda tamamen adildi. İlâhî adalet, ilâhî merhamet tarafından ortadan kaldırılmadığı gibi, Tanrı’nın merhameti de adaleti tarafından engellenmemişti. Çarmıhın büyük gizemi, ilahi adaletin ve ilahi merhametin tam olarak gösterilmesidir. (Rom. 3 ve 4).
Sonuç
Tanrı’nın kutsallığı, Kutsal Yazıların temelini oluşturur. O’nun kutsallığı, yaratılışın ahlaki bir düzen içinde işlediği anlamına gelir. Tanrı’nın kutsallığı, Kutsal Yazıların tamamında insan yozlaşması ve bozukluğu için en net örneği sunar. Tanrı’nın kutsallığı, aynı zamanda Tanrı’nın tarih boyunca mucizevi görünümlerini gizemli, şaşırtıcı ve korkutucu şekillerde gösterir. İsraillilerin en büyük umudu Tanrı’yı görmekti. Aynı zamanda en büyük korkuları da Tanrı’yı görmekti. Çünkü mutlak kutsallık her zaman hem çekici hem de ürkütücüdür. Tanrı’nın kutsallığı, İsa’nın yaşamı, ölümü ve dirilişine kadar uzanır. İsa’nın çağdaşlarından çok azının onu anlamasının nedeni budur.
Yapılması gereken her zaman tapınma ve şükrandır. Tanrı, Ruhu aracılığıyla kutsallığını yaşamlarımıza ve uluslara gönderdiğinde İsa’nın bizim adımıza ölümü ve dirilişinin müjdesi duyurulmuş olur. Tanrı kötülüğü son kez yendiğinde, sonsuza dek halkının arasında yaşayacak olmasından dolayı ‘kutsalların kutsalı’ olan bir tapınağa ihtiyaç kalmayacak.
Kaynakça: https://www.thegospelcoalition.org/essay/the-holiness-of-god/