İnsan “Tanrı’nın benzeyişi” olarak yaratılmıştır (Yar. 1:26-27; Mez. 8:5-8). İnsanlar Tanrı’nın iyi ve bilge planının ürünüdür. Tanrı’nın yarattığı insan, bütün yaratılış gibi, “çok iyiydi” (Yar. 1:31). Buradaki “iyi” kelimesi hem nicel hem de nitel bakımdan insanın eksiksiz, Tanrı’nın yaratma amacına uygun olduğunu gösterir. Irkçılığı (ayrımcılığı) şöyle tanımlayabiliriz: Herhangi birini (olumsuz ya da olumlu bir amaçla) ırkı veya milliyeti açısından ayrı tutarak kendini daha üstün görmek ve bu düşünce temelinde ötekilere davranmak, konuşmak, kategorize eden herhangi bir tavır veya davranışta bulunmak. Irkçılık günahtır, çünkü Tanrı’nın bilgece yaratma amaçları yok sayar. Bizler “insan” olarak özde aynıyız Tanrı’nın gözünde. Yeteneklerimiz, tecrübelerimiz, karakter ve fiziksel (cins mesela) özelliklerimiz farklı ama “öz itibariyle” her insan Tanrı’nın benzeyişi. Kendimize ve başkalarına bakışımızı belirleyen unsur Tanrı’nın bizi bu halimizle yaratması olmalıdır.
Irkçılık birçok şekle bürünür. Milliyetçilik ırkçılığın bir yönüdür. Önyargıyla insanın belli bir soyunu veya milletini temel alarak onları kutsayan veya lanetleyen yasaları savunur. Milliyetçi dil iddiasına şöyle başlar: “Benim soyum, milletim üstün, çünkü biz….” Milliyetçilikten kaynaklanan siyasal ve bireysel görüşlere dikkat edelim. Ayrıca ayrımcılık oluşturabilecek cinsiyet, ekonomik veya sosyal farklılıkların ilişkilerimizde belirleyici unsur olup olmadığını irdeleyelim. İman eden kişi de belirleyici unsurlara sahip değil mi? Tabii sahip, Tanrı’nın kurtarışı bazı geçerli “nitelikleri” ortadan kaldırmaz (bkz. 1Ko. 7:22-24; Gal. 3:28) ve bunlar toplumda dışa vurulur ve kabul edilir. Ama bunlar başkalarına yönelik tavırlarımızın belirleyicisi, “senden daha üst seviyede” veya “ondan daha alt seviyede” gibi düşüncelerin dayanağı olmamalı.
Bazı Örnekler
İnsanın başka halklara yönelik tutumu kendi ilahiyatını açıklar. Mesela Türkiye’de Kürtlere veya Araplara sırf etnik kökenleri yüzünden farklı muamele göstermek, ötekileştirmek veya olumsuz terimlerle tanımlamak bizim Kutsal Kitap’a göre insanbilimimizin eksik ve yanlış olduğunu gösterir.
Irkçılık insanın yüreğinin derinliklerinde yatar. Yar. 3:14-19’da görülen “ilişkinin ölümü”ne kadar uzanır. Yalnız yeni bir yürek bunu ortadan kaldırabilir (2Ko. 5:17; Gal. 3:27-29); yine de yeni bir yürek bile ırkçılığı yenmek için zaman ve emek ister. Irkçılığı gerçekten anlamak ve ırkçılık temelli bakış açısını, düşünce yapısını, alışkanlığını hızla değiştirmek çok zordur. Alışkanlığa dönüşmüş davranış ve düşünce bir gecede ortadan kalkamaz.
Kişisel olarak ırkçılığın bizi ne kadar derinden etkilediğini görüp anlamamız için bizden farklı insanları bol bol dinlememiz lazım. Mümkün olduğunca bu yöndeki fırsatları kollayalım. Yanlış tutumlarımızın ve davranışlarımızın açığa çıkarmasına izin verelim.
Kilisedeki yabancı düşmanlığı, nerede bulunursa bulunsun, açığa çıkmalı ve uzaklaştırılmalı. Irkçılık tövbe gerektiren bir tutum, bundan dolayı bu konudaki tövbe de “bir kereye mahsus” değil, süreklilik gösteren bir tutum olmalı.
Toplumda iş, eğitim, spor alanında vs. insanlara kendi soyları ne olursa olsun becerilerine ve ahlaklarına göre fırsat verilmeli. Gerek iş, gerek eğitim, gerekse hizmet konusunda “ondan üstün, bundan alt” veya “ayrıcalık” fikrine dayalı herhangi bir konumlandırma yapılmamalıdır.