Hristiyanlıktaki doktrinlere ilişkin bazı kutlamalar, özellikle ateistlerin küçümseyici bakışlarına maruz kalmaktadır. Bu yazıda Hristiyanlığın ve ateizmin tuhaf hikayesi ele alınacaktır.
Hristiyan Hikâyesinin Tuhaflığı
Noel (Doğuş) hikâyesi, insani bakış açısına göre tuhaf görünebilir. Bakire genç bir kız hamile kalarak, Her Şeyi Yaratıcısı olan Tanrı’nın Oğlu’nu dünyaya getirir. Bebek, yoksulluk içinde doğar, gökte yıldızlar ve melekler tarafından müjdelenir, çobanlar ve yıldız bilimciler tarafından karşılanır ve kendi egemenliğini kaybetmekten korkan bir hükümdar tarafından çarmıha gerilir. Tuhaflık, İsa’nın günahsız yaşamı, mucizevî hizmeti, ihanete uğraması, çarmıha gerilmesi ve ölümden dirilişiyle devam eder. İkinci kez dünyaya geleceğini söyleyen İsa, öğrencilerini Müjde’yi duyurmaya gönderir. Takipçileri bu buyruğu yerine getirir ve dünyanın en etkili ve çok uluslu inancı dünyanın her yerine yayılır.
Hristiyanlık oldukça tutarlı bir inançtır. Ancak inanmayanlar tarafından saçmalık kabul edilir. 1. Korintliler 1:23-25 şöyle der: ‘‘Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüzkarası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar. Oysa Mesih, çağrılmış olanlar için –ister Yahudi ister Grek olsun– Tanrı’nın gücü ve Tanrı’nın bilgeliğidir. Çünkü Tanrı’nın ‘saçmalığı’ insan bilgeliğinden daha üstün, Tanrı’nın “zayıflığı” insan gücünden daha güçlüdür.’’
Ateistlerin Tuhaf İnançları
Adil olmak gerekirse, ateistlerin de kendilerine ait tuhaf inançları bulunmaktadır. Materyalizmi, yani madde dışında hiçbir gerçekliğin olmadığını savunan felsefi görüşü benimserler. Materyalistler, Evren’in doğumunu açıklamak için bazı teoriler öne sürer. Mucizeye inanmadıkları için bazı terimlerden kaçınırlar. Geçmişte bir noktada evrenin, ‘ebeveyne’ sahip olmadan doğduğuna inanırlar. Yani bu sadece bir bakireden doğum değildi, evren tamamen kendi kendini doğurdu. Evrenin hiçlikten doğması, inanılması güç bir görüştür. Buna göre başlangıçta gökleri ve yeri yaratan olmadı.
Ateistler için genellikle kötülüğün varlığı bir muammadır. Kötülüğün kaynağı, Tanrı üzerine soruları akıllara getirir. Kurama göre, cansız bir şey ezelden beri vardı ve büyük patlama ile evren oluştu. Tanrı’nın varlığı ve kurtuluş planı saçmalık geliyorsa, materyalist görüş üzerinde derinlemesine düşünmediğimiz anlamına gelir.
Darwinizm’in Çaresizliği
Materyalistler, bilimin kendilerinden yana olduğunu düşünür. 19. yüzyılın sonlarında hız kazanan materyalist görüşler, 20. yüzyılın ortalarında zayıflamaya başladı. Bir süreliğine, bilimsel keşifler materyalistlerin iddiaları destekler göründü. Zaman ilerledikçe bilim ve materyalist görüş arasında tutarsızlıklar görülmeye başlandı. Örneğin, bilim organik yaşamın devamlılığının oldukça hassas değerlere bağlı olduğunu ortaya çıkardı. Yani rastgele gerçekleşmesi olası değildi. Bu sonuç, olasılıksızlıkların sadece başlangıcıydı. Yaşamın devamlılığını sağlayan faktörler, bir şekilde yaşamın imkânsızlıklarını ortaya çıkarır, sonra bir şekilde varlığını devam ettirir ve hiçbir yönlendirici faktör olmadan karmaşık bir organizmaya dönüşür. ‘Olasılıksızlık Dağı’ metaforu, zamanla daha belirgin hale geldi. Bu durum, bazı materyalistleri metaforla başa çıkmak için çoklu evren varsayımında bulunmaya zorladı.
Çoklu evren teorisine göre, uzay o kadar büyüktür ki, bir yerlerde tamamen Dünya gibi başka gezegenlerin olması gerekir. Aslında, sonsuz bir evrende, sonsuz çoklukta gezegen olmalı. Ancak bu tür paralel evrenler varsa, bunlardan birine erişmek imkânsızdır. Herhangi bir bilimsel kanıtı olmayan çoklu evren teorisi, bu evrenlerde muhtemelen herhangi bir yaşamın bulunmadığını varsayar. Tüm bu varsayımları bir araya getirdiğimizde Darwinizm’in ne kadar çaresiz kaldığını görebiliriz. İnsanlar Tanrı’yı inanmayı reddedebilir, ancak bu tür abartılı iddialarda bulunup Hristiyanlığı küçümsemeleri kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.
Tuhaflıklardaki Tarafınızı Seçin
Varoluş, oldukça tuhaf bir olgudur. Evrenin ve insanlığın varoluşu, mucizeden başka bir şey değildir. Hristiyanlıkta Enkarnasyon (ruhun beden alması olgusu), mucizeler, kefaret ve diriliş üzerine doktrinler, Tanrı’nın varlığının reddedilmesi durumunda saçma gelebilir. Ancak Tanrı’nın varlığında tüm bu doktrinler gerçeği yansıtır. Materyalizm ise tutarlı bir felsefi kuram olmakla birlikte, insan yaşamını anlamlı kılan her şeye esasen anlamsızlık yükleme çabası içindedir. Yaşamı anlamlı kılan tek şey, doğal seçilimin acımasızlığından kaçınmak için genlerimiz tarafından yaratılan yanılsamalardır. Materyalistler, gerçekliğin öncülüğünde tüm bu iddiaların saçma olduğunu benimsemelidir. Çünkü sonuçları insanlık yararına değildir. Umutsuzlukla birlikte depresyona ve hatta intihara sürükleyebilir. Materyalizm, insanlar için yararlı bir kuram değildir. Yaşam, tuhaf kabul edilen Hristiyan hikâyeleri, insanlığın durumu ve deneyimiyle çok daha uyumlu hale gelir. İyilik ve kötülük, yaşam amacı, karşılıksız sevgi, adalet, merhamet, lütuf, kefaret, bağışlama ve ölümsüzlük temaları içimizde yankılanmaktadır.
Hristiyan hikâyesinin tuhaflığı, materyalizmin tuhaflığından farklıdır. Hristiyanlığı anlamaya başladığımızda tuhaf görünen unsurların aslında ihtiyaçlarımızla örtüştüğünü keşfeder, onlardaki gücü ve bilgeliği görmeye başlarız (1. Kor. 1:24). Noel hikâyesi, tüm insanlığa sevinç veren haberi müjdeler (Luk. 2:10). Materyalist hikâye ise, büyük bir umutsuzluğun kötü haberini bizlere sunmaktadır.
KAYNAKÇA: https://www.desiringgod.org/articles/christianity-and-atheism