Bu yıl asılsız haberler hakkında çok fazla söylem oldu. Bazı hikâyeler, hiçbir dayanağa sahip olmamasına rağmen çok sayıda insanın ilgisini çekti. Sahte haberlerden bazıları mevcut siyasi karakterleri bile aldatıyor ve ana akım bir siyasi figür bu asılsız haberleri tekrarladığında, topluma daha derinden yerleşiyor.
Bazı haberler zararsız olsa da, bazıları oldukça tehlikelidir. İsa’nın kimliği, kilisenin kökeni ve Kutsal Kitap’ın tarihi konusunda oldukça fazla asılsız iddialar mevcut. Hiçbir temeli olmamasına rağmen, üzücü şekilde çok sayıda insanın ilgisini çekmektedir. Bu asılsız haberlerden önde gelen 5 tanesi şunlardır:
1. İsa, Mecdelli Meryem ile evliydi.
Belki de erken Hristiyanlık dönemine dair, İsa’nın evli ve çocuk sahibi olması iddiasından daha sansasyonel bir komplo teorisi yoktur. Bu sadece Da Vinci Şifresi gibi kitaplar için bir yem değil, aynı zamanda ana akım medyanın da ilgi odağı olmaya devam ediyor. Sorun, bu iddianın açıkça yanlış olmasıdır. İsa’nın evli olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır.
2. İsa’nın tanrılığına 4. yüzyılda İznik Konsiline kadar karar verilmedi.
Bir başka yaygın iddia, İsa’nın İznik Konsili tarafından tanrısal bir konuma yükseltilen sıradan bir insan olduğudur. Bu iddiaya göre, aksini söyleyen herkesi baskı altına aldılar ve susturdular. Ancak İsa’nın erken Hristiyanlık döneminde Tanrı olarak kabul edilmesi, kanıtlara dayanmaktadır. Birinci yüzyılda Pavlus, İsrail’in tek tanrılı inancını İsa’nın kimliğine dayandırarak şöyle dedi: ‘‘Bizim için tek bir Tanrı Baba vardır. O her şeyin kaynağıdır, bizler O’nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O da İsa Mesih’tir.’’ (1 Ko. 8:6) Pavlus’un bu bölümde daha önceki geleneklerden yararlandığına dair kanıtlar bulunmaktadır. Bu durum, İsa’nın tanrısallığına erken Hristiyanlık döneminde inanıldığını gösteriyor.
3. Konstantin dönemine kadar tek İncil yoktu.
İlk Hristiyanların yaklaşık dört yüzyıl boyunca tek İncil’e sahip olmadığı inancı oldukça yaygındır. Buna göre, sadece sürekli değişen sözlü geleneğe güveniyorlardı. Konstantin’in dördüncü yüzyılda İncil’in oluşumunda görev aldığına inanılır. Bu durum, ilgi çekici bir komplo teorisi olmasına rağmen, herhangi bir tarihsel temelden yoksundur. İlk Hristiyanların ilk günden itibaren tek Kutsal Kitap’ı vardı. Buna şimdi Eski Antlaşma diyoruz. Onlar için Eski Antlaşma, Tanrı’nın tartışmasız Sözü’ydü ve O’nun otoritesine sadakatle bağlıydılar. İlk Hristiyanlar kendi kitaplarını kutsal metinler olarak gördü. İkinci yüzyılın başlarından ortalarına kadar temel bir Yeni Antlaşma kanonu açıkça görülmektedir.
4. Thomas gibi ‘Gnostik’ İnciller, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna kadar popülerdi.
1945’te Nag Hammadi’de Gnostik İncillerin keşfinden bu yana, bu kayıp İncillerin bir zamanlar kanonik İncil’den daha popüler olduğu düşüncesi oldukça yaygın hale geldi. İlk birkaç yüzyıl boyunca, Hristiyanların Tomas İncili’ni sıklıkla okuduğu söylendi. Tüm bu hikâyenin arkasında net bir amaç vardır. Bu da, insanları tüm İncillerin hemen hemen aynı olduğuna ve hiçbir İncil’in diğerinden daha geçerli olmadığına ikna etmektir. Ancak bu hikâye, tarihsel verilerle uyuşmamaktadır. Tüm tarihsel göstergeler, sadece dört İncil’in (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) erken kilise döneminde kullanıldığını gösteriyor.
5. Yeni Antlaşma, ilk yüzyıllarda tamamen değişti ve bozuldu.
En yaygın beş asılsız haberi tamamlayan bu iddiaya göre, Yeni Antlaşma metni tamamen tahrif edildi ve bozuldu. Bart Ehrman’ın en çok satan kitabı olan ‘Misquoting Jesus’ ile ünlenen bu hikâye, sayısız defa tekrarlandı. Ancak bu iddianın da hiçbir kanıtı bulunmamaktadır. Yüzyıllar boyunca devam eden dikkatli araştırmalar ve çok sayıda el yazmasından sonra, Yeni Antlaşma’nın sözlerine güven duyabiliriz.
Erken Hristiyanlık dönemine dair bu beş sahte haber, doğru olması gerektiğine inanan insanlar tarafından sıklıkla tekrarlanıyor. Ancak iddiaları tekrarlamadan önce gerçekleri dikkatle incelememiz gerekiyor.