Özet
Bu makale Koloseliler 4:1’in yaygın olarak kabul edilen çevirisine yeni bir eleştiri sunuyor. ἰσότης normalde ‘eşitlik’ anlamına gelse de, birçok uzman Koloseliler 4:1’de bu sözcüğün daha ziyade ‘hak gözetme’ anlamına geldiğini, çünkü görünüşe göre yazarın Hristiyan topluluğunda köleliğin devam etmekte olduğunu varsaydığını savunuyor. Bu yüzden İngilizce çeviriler “efendiler, kölelerinize adaletle ve insafla davranın” (RSV) şeklinde yapılmıştır. Bu çevirinin doğruluğunu desteklemek için uzmanlar, ἰσότης sözcüğünün ‘eşitlik’ yerine ‘hak gözetme’ anlamına gelebileceğini ispatladığını iddia ettikleri birçok metni sık sık alıntılıyorlar. Bu makalede bu metinlerin bu şekilde yorumlanmasını eleştiriyorum. Ayrıca birinci yüzyılda yaşamış bir ahlak öğretmeninin köle sahiplerine kölelerine eşitlikle davranmalarını öğütlerken açıkça köleliğin kaldırılmasını söylememiş olabileceği, bu yüzden Koloseliler 4:1’in bağlamında ἰσότης sözcüğünün elimizdeki Grekçe literatürün gösterdiğinden başka bir anlamının olması gerektiği savına karşı çıkıyorum. Koloseliler 4:1’in “Efendiler, kölelerinize adalet ve eşitlik sağlayın” şeklinde çevrilmesi gerektiği sonucuna varıyorum. Bu sonucun sadece Kutsal Kitap çevirmenleri için değil, Kolose’deki durumu doğru şekilde tasvir etmeye ya da ilk Hristiyanların köleliğe olan tavrını anlamaya çalışan tüm uzmanlar için önemli başka sonuçları olacaktır.
Giriş
Koloseliler 4:1’de efendilere kölelerine τὸ δίκαιον καὶ τὴν ἰσότητα bağışlamaları buyruluyor. ἰσότης sözcüğü normalde ‘eşitlik’ anlamına gelse de, birçok uzman Koloseliler 4:1’de ἰσότης sözcüğünün ‘adil davranmak’ ya da ‘hak gözetme’ anlamına geldiğini savunuyor. Sözlükbilimciler bu ‘anlam genişletme’nin isabetli olduğunu desteklemek için seküler Grekçe literatürden birçok metin alıntılıyor. Ayrıca uzmanlar ἰσότης sözcüğünün Koloseliler 4:1’de tam olarak ‘eşitlik’ anlamına gelemeyeceğini, çünkü Haustafel’in (hane yaşamıyla ilgili toplumsal gelenek) köleliğin devam ettiğini varsaydığını söylüyorlar. Bu yüzden Revised Standard Version çevirisi bu buyruğu “Efendiler, kölelerinize adaletle ve insafla davranın” şekilde çevirmiştir. Çoğunlukla düz anlamı tercih eden New American Standard Bible da “Efendiler, kölelerinize adalet ve insaf gösterin” diye çevirmiştir. Koloseliler 4:1’de ‘eşitlik’ çevirisini tercih eden uzmanlar, sadece ἰσότης sözcüğünün anlamının bu olduğunu söylemekle yetindiler. Sözlükbilimcilerin derlediği kanıtlara karşı çıkmadılar, Koloseliler 4:1’in özel bağlamıyla ilgili yukarıda bahsi geçen itiraza tatmin edici bir cevap vermediler.
Bu makale çoğunluk tarafından kabul edilmiş olan bu görüşe yeni bir eleştiri getiriyor. Öncelikle ἰσότης sözcüğünün ‘eşitlik’ çevirisini destekleyen kanıtları değerlendireceğim. Sonra sözlükbilimcilerin alıntıladığı altı paragrafı inceleyeceğim. Bu paragraflardan hiçbirinin ἰσότης sözcüğünün ‘hak gözetme’ olarak çevrilmesini desteklemediği sonucuna vardım. Aksine, bu paragraflar ‘eşitlik’ çevirisini desteklemeye katkıda bulunuyorlar. Son olarak, ἰσότης sözcüğünün Koloseliler 4:1’in bağlamında ‘eşitlik’ anlamına gelemeyeceğini ifade eden itiraza cevap veriyorum. Koloseliler’i Seneka’nın kırk yedinci mektubuyla kıyaslayarak, bu itirazın yanlış bir karşıtlığa dayalı olduğunu göstereceğim. Koloseliler 4:1’in şöyle çevrilmesi gerektiği sonucuna varıyorum: “Efendiler, kölelerinize adalet ve eşitlik sağlayın.”
ἰσότης Sözcüğünün ‘Eşitlik’ Anlamına Geldiğinin Kanıtları
ἰσότης terimi mevcut Grekçe literatürde sıkça geçmekte ve Pavlus’un yazdığı metinlerin başka yerlerinde iki kez daha görünmektedir (2Ko. 8:13-14). Burada ἰσότης sözcüğünün kölelik bağlamında geçtiği birkaç paragrafı kısaca göstereceğim. Aristo’ya atfedilen bir eserde, yazar ἰσότης sözcüğünün köle/efendi ilişkisine uygulanamayacağını açıklıyor. Dahası, yazar kölelere adaletle davranma ile ἰσότης arasında net bir ayrım yapıyor.
Öncelikle, insanlar köle ve efendi arasındaki ve oğul ile baba arasındaki Adaletten (δίκαιος) bahsediyorlar. Ama bu ilişkilerdeki Adalet ile toplumsal Adalet sadece isimde birbirine benzer… Bu ikincisi eşitlik (ἰσότης) esasına dayanır… Oğul yetişkinliğe ulaşıp babasından ayrılana kadar onun bir parçası olarak görülebilir. O zamana kadar babasının eşiti değildir [tam çevirisi: ‘babasıyla eşitlik (ἰσότης) ilişkisinde değildir’]… Benzer şekilde ve aynı nedenden ötürü Adalet, köle ile efendi arasındaki ilişkiye uygun değildir; çünkü köle efendisinin malıdır. Adalet adına ona bazı haklar versek bile, bu haneyle ya da ev işleriyle sınırlıdır. Araştırmamızın konusu bu değil, sosyal Adalettir; çünkü bu ikincisi eşitlikle (ἰσότης) ilgili gibidir. (Mag. mor. 1:33:15-17 [Tredennick and Armstrong, LCL])
Hintlilerin geleneklerini tarif ederken Diodorus Siculus da ἰσότης sözcüğünü köleliğin antitezi olarak sunar: “Yasa gereği hiçkimse hiçbir koşulda köle olamaz; herkes özgür olmalı ve herkesin eşitliği (ἰσότης) ilkesine saygı göstermelidir.” (Lib. Hist. 2:39:5 [Oldfather, LCL]). Benzer şekilde, Koloseliler 4:1’e çok benzer bir dil kullanan Plutarhos da yoksul vatandaşlar hala borçları yüzünden zenginlerin ‘kölesiyken’ onlara ‘eşitlik sağlamanın’ (ἰσότητα παρεχόντων) anlamsız olduğunu söyler (Comp. Sol. Publ. 3:1).
Filon ἰσότης sözcüğünü kölelik bağlamında birçok kez kullanır. Şabat ile ilgili yazdıklarında, kölelere bir gün izin verildiğini ve bu yüzden efendilerin o gün geçici olarak kölelerin işlerini yaptıklarını anlatır. Bu görev takasının ἰσότης sözcüğünün iki anlamını da yansıttığını belirtir (Spec. Laws 2:68). Filon burada adaletle davranmaktan bahsetmiyor, köle/efendi ilişkisinde bulunmayan bir temel eşitlikten bahsediyor. Çiftlik hayvanlarından farklı olarak “Hizmetkarlar doğaları gereği özgürdür, hiçbir insan doğası itibariyle köle olamaz” der (2:69 [Colson, LCL]). Ayrıca Essenileri anlatırken Filon (Good Person 79), bu halkın köle sahibi olmadığını, hatta aksine ‘eşitliği’ (ἰσότης) yok ettikleri için efendileri ‘adaletsizlik’ (ἄδικος) yapmakla suçladıklarını söyler. Benzer şekilde Terapötükleri anlatırken (Contempl. Life 70) onların da kölelerinin olmadığını, çünkü köleliğin ‘eşitsizlik’ (ἀνισότης) isteyenlerin ‘adaletsizliğinin’ (ἀδικία) sonucu olduğunu bildiklerini belirtir. Bu paragraflarda Koloseliler 4:1’de olduğu gibi ἰσότης ‘adalet’ ile ilgili terimlerle birlikte kullanılmıştır.
Ἰσότης Sözcüğünün ‘İnsaflılık’ Anlamına Geldiğinin Kanıtları
Yukarıda gösterildiği gibi, ἰσότης sözcüğü devamlı olarak, kölelik konseptiyle temelden uyumsuz olan ‘eşitlik’ anlamında kullanılmıştır. Peki ἰσότης sözcüğünün ‘hak gözetme’ anlamında da kullanıldığını gösteren kanıtlar var mı? Yeni Antlaşma Grekçe-İngilizce Sözlüğü’nden (BDAG) tek bir girdiyi alıntılayarak, Douglas Moo ἰσότης sözcüğü için şöyle diyor:
‘hak gözetme’ anlamına gelir ve ‘haklar’ (diakos) ile ilgili terimlerle birlikte geçtiğinde normalde bu anlamıyla kullanılmıştır. Ayrıca bu sözcük din dışı Grekçe literatürde kölelere adaletle davranmayı, yani onlara ‘haklarını’ vermeyi ifade etmek için kullanılmıştır.
Ancak sözlükbilimcilerden toplanan kanıtlar bu savları desteklemeye yetmez.
Bu kanıtı incelemeye başlamadan önce, ἰσότης sözcüğünün ‘eşitlik’ yerine ‘hak gözetme’ olarak çevrilmesini desteklemek için neyin yeterli bir kanıt sayılabileceğini belirlemeliyiz. ‘Eşitlik’ düşüncesi ‘hak gözetme’ düşüncesi ile yakından ilişkilidir; bu yüzden adil ya da insaflı davranmaktan bahseden yazılarda sık sık eşitlik düşüncesi de yer alır. ἰσότης sözcüğünün tam manasıyla ‘eşitlik’ten farklı olarak, sadece ‘hak gözetme’ anlamına gelebileceği düşüncesini desteklemek için, önce ἰσότης sözcüğünün adaletle davranma bağlamında geçtiği örneklerden daha fazla bulunması gerekir. Ardından ‘hak gözetme’ çevirisinin bu bağlamda ‘eşitlik’ten daha uygun bir çeviri olacağı örnekler bulunmalıdır. Ancak sözlükbilimciler bunu yapmamıştır.
Öncelikle, sözlükbilimciler Menaner’den bir satır alıntılıyor: ‘Honour equality (ἰσότης) and defraud no one’ (Mon. 259). Elbette Menander burada adaletle davranmayı tavsiye ediyor, bu yüzden ‘Adaleti gözet ve kimsenin hakkını yeme’ çevirisi, anlatmak istediği şeyi yeterince iyi bir şekilde aktarır. Ancak bunun tek nedeni ‘adalet’ konseptinin ‘eşitlik’ konseptiyle yakından ilişkili olmasıdır. Bu paragrafta ἰσότης sözcüğünün ‘eşitlik’ten daha azını ifade ettiğini ima eden hiçbir şey yoktur. Aksine, ‘hakkını yemek’ olarak anlaşılabilecek πλεονεκτέω sözcüğü ‘kendi hakkı olandan fazlasını almak ya da iddia etmek’ demektir; πλεονέκτης (‘açgözlü’) ve πλεονεξία (‘açgözlülük’) sözcükleriyle ilişkilidir. Bu paragraf Greko-Romen literatürde sık sık bahsi geçen eşitlik ideali ile açgözlülük kötülüğü arasındaki karşıtlığın bir örneğidir. Örneği πλεονεξία üzerine yazdıklarında Dio Chrystostom, “Bundan sakınan ya da komşusuyla eşit mülke sahip olmaya razı tek bir kişi bile yok” der. Ardından Euripides’i alıntılar: “Var olan en kötü şey, açgözlülük, neden seni ele geçirdi oğlum?… Eşitliği gözetmek en iyisidir” (Avar. 6-9 [Cohoon; LCL]). Bu karşıtlığın diğer örnekleri Seneca’nın on dokuzuncu mektubunda (öz. 90:19, 36-41), Lucian’ın Saturnalia’ında (öz. 19-24) ve Filon’un Essanilerle ilgili anlattıklarında (öz. Good Person 76-86; Hypothetica 11:4-11). Bu örneklerin hepsinde mülkün eşit paylaşımı, açgözlülük kötülüğüyle karşılaştırılır. Bu yüzden ἰσότης sözcüğünün ‘hak gözetme’ olarak çevrilmesini destekleyecek bir kanıttan ziyade, Menander’in ifadeleri ἰσότης sözcüğünün diğer birçok yerdeki gibi ‘eşitlik’ anlamında kullanıldığının bir başka örneğini sunar.
İkinci olarak, sözlük bilimciler Polybius’un şu paragrafını alıntılıyor:
Eşitlik (ἰσηγορία) ve konuşma özgürlüğü bakımından daha iyi bir siyasi sistem ya da ilke bulamazsınız. Akalar bu konuda gerçekten demokratikler… Kendi üyelerine özel hiçbir ayrıcalık (πλεονέκτημα) vermeyerek ve yeni üyelerinin hepsini onlarla tamamen aynı yere koyarak [tam çevirisi: ‘hepsini eşit sayıyorlar’ (ἴσος)’], kısa zamanda kendi belirledikleri çok güçlü iki hedefe ulaştılar: eşitlik (ἰσότης) ve insanlık. (Hist. 2:38:6-9 [Paton, LCL])
Elbette Polybius’un tarif ettiği bu sistem adildi de, yani ‘adalet ve insanlık’ olarak çevirmek de anlatmak istediğini yeterli bir şekilde aktarır. Ancak yine bunun tek nedeni adalet konseptinin eşitlik konseptiyle yakından ilişkili olmasıdır. ‘İfade hakkı eşitliği’ ya da ‘siyasi eşitlik’ anlamına gelen ἰσηγορία sözcüğü ile ‘hepsini eşit sayıyorlar’ (ἴσος) şeklindeki açık ifade buradaki ἰσότης sözcüğünün ‘eşitlik’ anlamına geldiğini gösterir. Ayrıca birkaç paragraf sonra Polybius’un önceki söylediğini tekrar ederken nasıl bir dil kullandığına bakın: “Söylediğim şey Akaların her zaman tek bir politika uyguladığı, kendi eşitliklerini (ἰσηγορία) ve özgürlüklerini sunarak başkalarını çektikleri, ister kendi aralarından biri olsun ister başka kral olsun halkı köleleştirmeye çalışanlarla devamlı savaşıp onları alaşağı ettikleriydi” (2:42:4). Yani Polybius tarafından daha önce kullanılan ἰσότης sözcüğü, kölelik koşullarının tam tersini ifade ediyordu.
Üçüncü olarak, sözlükbilimciler Diodorus Siculus’un şu paragrafını alıntılar: “[Zeus] yeryüzünde yaşamın olduğu her yeri ziyaret etti, ölüleri soyanları ve tanrıtanımazları bile özgür bıraktı, eşitliği (ἰσότης) ve demokrasiyi öğretti; devleri yere serdiğinin söylenmesi bu manadadır” (Lib. Hist. 5:71:2 [Oldfather, LCL]). Burada bağlam belirsiz olduğundan ‘hak gözetme’ olarak çevirmek mümkündür, ama ‘eşitlik’ çevirisi de yerinde olur. Bağlamda ‘hak gözetme’ sözcüğünü halihazırdaki ‘eşitlik’ çevirisinden daha tercih edilebilir yapan hiçbir ima yoktur. Ayrıca birkaç satır sonra Diodorus “Devlerin Zeus tarafından cezalandırılmalarının nedeni diğer insanlara hukuksuzca davranmaları, bedensel avantajları ve güçlerini kullanarak komşularını köleleştirmeleriydi” (5:71:5). Böylece Polybius’un yukarıda alıntıladığı paragrafta olduğu gibi, Diodorus Siculus’un açıkladığı ἰσότης terimi de kölelik durumunun tam tersini ifade etmek için kullanılmıştır.
Dördüncü olarak, sözlükbilimciler açıklanamaz bir şekilde astrolog Vettius Valens’in ἰσότητα ποιεῖν (‘eşit kılmak’) ifadesini alıntılarlar (Anthologies 9:2-43). Bağlamında okunduğunda bu ifadenin haklarla ilgisi yoktur. Astronomik ölçümlerle ilgili bir tabirdir ve Mark Riley tarafından ‘Eşit mesafelere bölmek’ olarak çevrilmiştir.
Beşinci olarak, sözlükbilimciler Filon’un ‘adaletin anası (δικαιοσύνῃ) eşitliktir (ἰσότης)’ şeklindeki ifadesini alıntılarlar (Spec. Laws 4:231 [Colson, LCL]). Ancak ‘adaletin anası hak gözetmektir’ şeklinde çevirmek, Filon’un kurduğu mantığa uymaz. Elbette Filon adaletin hak gözeterek uygulandığını biliyordu ama burada bahsettiği şey, adalet uyarınca hak gözetmenin kökeninde yatan, doğal ve temel bir eşitlik durumudur. Bunu şöyle açıklar: “Gökteki ve yerdeki her şey, değişmez yasaları ve ilkeleri olan eşitliğe (ἰσότης) göre düzenlenmiştir” (4:232). Bu savını desteklemek için Filon, ekinokslar sırasında gece ve gündüz süresinin ‘eşitliğini’ (ἰσότης) ve ayın iki evresinde geçirdiği sürenin ‘eşitliğini’ işaret eder (4:232-34). Bu yüzden alıntılanan paragraf yine ἰσότης sözcüğünün ‘eşitlik’ olarak çevrilmesi için bir başka kanıt daha sunar.
Son olarak, sözlükbilimciler Diogenes Laertius’tan şu paragrafı alıntılıyor:
Diğer erdemlerin de her birinin [kapsadığı] kendi alanı vardır. Bilgelikte iyi öğüt ve anlayış bulunur; özdenetimde iyi disiplin ve düzenlilik; adalette (δικαιοσύνῃ) eşitlik (ἰσότης) ve sağduyu (εὐγνωμοσύνη), cesarette sadakat ve güç. (Lives 7:126 [Hicks, LCL])
Burada da yukarıda alıntılanan Diodorus Siculus’un paragrafında olduğu gibi, bağlam ‘hak gözetme’ çevirisine izin verecek kadar geniştir. Ama bir kez daha, ‘eşitlik’ çevirisi de gayet kullanılabilir.
Sonuç olarak, sözlükbilimciler tarafından alıntılanan bu paragraflardan hiçbirinde ἰσότης için ‘hak gözetme’ çevirisi, normal ‘eşitlik’ çevirisine tercih edilmemiştir. Buna karşı, ἰσότης ile ilişkili olan ἴσος terimini ele alalım. Sözlükbilimciler normalde ‘eşit’ olarak çevrilen bu terimin ‘adil’ olarak çevrilmesinin daha doğru olacağı birçok paragraf buldular. Örneğin sözlük bilimciler Polybius’tan şu paragrafı alıntılarlar: “Temsilcilere bu konuda hak gözetmeleri (ἴσος) ve adil olmaları için yalvardılar” (Hist. 24:15:3 [Paton, LCL]). Ancak ἰσότης ile ilgili olarak, sözlükbilimciler böyle bir metin bulamadılar. Alıntıladıkları paragraflar bağlamları dahilinde dikkatlice incelendiğinde ‘hak gözetme’ çevirisinin normalde ‘eşitlik’ olarak çevrilen yere daha uygun düşeceği hiçbir durum bulunamaz. Aksine, iki metnin de çevirilerden ikisine birden uygun olan belirsiz bir bağlamı vardır (Diodorus Siculus, Lib. Hist. 5:71:2; Diogenes Laertius, Lives 7:126), metinlerin dördünde ise bağlam ἰσότης sözcüğünün sadece ‘hak gözetme’den ziyade ‘eşitlik’ anlamına geldiğini ima eder (Menander, Mon. 259; Philo, Spec. Laws 4:231; Polybius, Hist. 2:38:8; Vettius Valens, Anthologies 9:2:43). Ayrıca köleliğin tersinden bahseden sadece iki paragraf sunulmuştur ve onlarda da ἰσότης kullanılır (Diodorus Siculus, Lib. Hist. 5:71:2; Polybius, Hist. 2:38:8). Yani Moo’nun aksine, sözlükbilimciler ἰσότης sözcüğünün din dışı Grekçe literatürde kölelerin hakkını gözetme anlamında kullanıldığını kesinlikle kanıtlamamıştır.
Koloseliler 4:1’in Bağlamı
Yukarıda gösterildiği gibi, elimizdeki Grekçe literatürde bulunan kanıtlar ἰσότης sözcüğünün ‘eşitlik’ olarak çevrilmesini destekliyor. Ama yine de Koloseliler 4:1’in özel bağlamı, bu terimin bu şekilde anlaşılmasına aykırı bir durum oluşturuyor mu? Margaret MacDonald şöyle diyor: “Koloseliler 3:18-4:1’in bağlamında kölelik elbette kaldırılmış olmadığından, bu terimin gerçek eşitlikten ziyade kölelerin haklarını gözetmek anlamında kullanılmış olması daha olasıdır.” Seneka’nın aynı dönemde yazdığı öğütleri incelendiğinde, bu argümanla ilgili sorun anlaşılabilir. Lucilius’ yazdığı kırk yedinci mektubunda Seneka, köleleri hor görenlere şöyle meydan okumuştu:
İnsanlar ‘onlar köle’ diyorlar. Hayır, onlar insanlar. ‘Köleler!’. Hayır, yoldaşlarımız. ‘Köleler!’ Hayır, onlar mütevazi arkadaşlarımız. ‘Köleler!’ Hayır, eğer Kaderin köleler ve özgür insanlar üzerinde eşit gücünün olduğunu düşünürseniz, biz de köleyiz… Köleniz olduğunuzu söyledikleriniz aynı yerden doğdu, aynı gökyüzüne gülümsedi. Nefes alma, yaşama ve ölme hakları sizinle eşit. (Ep. 47:1, 10 [Gummere, LCL])
Seneka daha da ileri gidip köle ile özgür insan arasında özünde bir fark olmadığını söyler, çünkü kaderin cilvesiyle köle sahibi bir gün kendisi köle olabilir (47:12; ayrıca bkz. 9-10). Ayrıca ‘özgür’ kişi kendi arzularına köle olabilirken, ‘köle’nin ruhu özgür olabilir (47:17).
Eşitlik düşüncesine dayanarak Seneka köle sahiplerini, kölelerinin hakkını gözetmekten daha fazlasını yapmaya teşvik eder. Kölelere nasıl davranılması gerektiği konusunda Platon şu öğüdü vermiştir:
Köleleri cezalandırırken adil olmalı, özgür insanlara yaptığımız gibi sadece azarlamakla yetinerek onları gururlandırmamalıyız. Bir uşağa basit bir buyrukla hitap edilmelidir: ister erkek ister kadın olsun uşaklarla şakalaşılmamalıdır çünkü kölelerine böyle aşırı laubali davranan efendiler genelde hem yöneticiler olarak kendileri için, hem de yönetimleri altındaki köleleri için hayatı daha zor hale getirirler. (Leg. 6:777d-e [Bury, LCL])
Bu öğüdün aksine Seneka, köle sahiplerine köleleriyle birlikte yemek yemeyi ve onlara dostları gibi davranmayı öğütler.
Kölenize kibar, hatta arkadaşça davranın; sizinle konuşmasına, plan yapmasına, yaşamasına izin verin… arkadaşlarınızı sadece forumda ya da Senato binasında aramayın; titiz ve dikkatli olursanız onları kendi hanenizde de bulabilirsiniz. (47:13-16)
Seneka’nın daha önce Lucilius’a arkadaşlıkla ilgili verdiği şu öğüdü düşünüldüğünde, bu daha da çarpıcı hale gelir:
Bir kişiyi arkadaşlığına kabul edip etmemen gerektiğini uzun uzun düşün; ama kabul etmeye karar verdiğinde onu tüm kalbinle ve ruhunla kucakla. Onunla kendinle konuşurkenki kadar dürüst konuş… Neden arkadaşının önünde bir sözünü sakınman gereksin? Neden onun yanındayken kendi başınaymış gibi hissetmeyesin? (3:2-3)
Ayrıca kölelikle ilgili mektubunun hemen ardından yazdığı mektupta Seneka, Lucilius’a şunu hatırlatmıştı: “Seni ilgilendiren şey beni de ilgilendirmiyorsa arkadaşın sayılmam. Arkadaşlık, tüm meselelerimizde ortaklık demektir” (48:2).
Seneka efendilere köleleriyle yakınlık kurmalarını öğütlerken, Saturnalya’daki geleneksel davranışı örnek almıştır (47:14). En popüler Roma festivali olan Saturnalya sırasında kölelere efendileriyle birlikte yemek yeme ve fikirlerini açıkça söyleme izi verilirdi. Plutarhos’un açıkladığına göre, bu adet birçokları tarafından Satürn çağının karakteristik özelliği olan eşitliğin bir hatırlatıcısı olarak anlaşılırdı. Bu çağda ne köle ne efendi yoktu, herkes birbirinin akrabası ve eşiti sayılırdı (Comp. Lyc. Num. 1:5 [Perrin, LCL]).
Modern okuyucu elbette burada hemen bir tutarsızlık görecektir. Eğer Seneka’nın söylediği gibi tüm insanlar eşitse, o zaman kölelik sisteminin hiç olmaması gereklidir. Efendiler sadece köleleriyle arkadaş olmamalı, onlara özgürlüklerini vermelidir. Ama sonuç olarak, Seneka’nın mektubu tüm tutarsızlıklarıyla, böyledir. Seneka kölelere iyi davranılmasından daha köklü bir değişime açıkça çağrıda bulunuyor, kölelerin eşit görülmesini istiyordu. MacDonald’ın düşüncesi bu yüzden yanlış bir anlayışa dayanır. Koloseliler 4:1’deki ἰσότης köleliğin kaldırılmasıyla ilgili bir çağrı içermese bile, ἰσότης sözcüğünün adaletle davranma anlamından fazlasını içermediği sonucuna varılamaz. Koloseliler 4:1’de en azından Seneka’nın vizyonundaki kadar bir eşitliğe çağrıda bulunulduğuna ihtimal vermeliyiz.
Ayrıca Koloseliler mektubu, 4:1’de ifade edilen ‘eşitlik’ ile ilgili olarak, Seneka’nın tarif ettiği tavırdan daha radikal bazı ipuçları içermektedir. Öncelikle Seneka’nın mektubunda şunun kadar güçlü bir ifade yoktur: “Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur” (3:11). İkinci olarak, Seneka efendilere kölelerine bir ‘baba’ gibi sevecen olmayı öğütlerken (47:14), Koloseliler Yeni Antlaşma’nın tamamında olduğu gibi düzenli olarak Hristiyanları ‘kardeşler’ olarak tanımlar (1:1, 2; 4:7, 9, 15). Üçüncü olarak, 3:11’deki çarpıcı ifadenin hemen ardından yazar şu öğüdü verir:
Tanrı’nın kutsal ve sevgili seçilmişleri olarak yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabrı, yumuşaklığı giyinin. Birbirinize hoşgörülü davranın. Birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rab’bin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. Bunların hepsinin üzerine yetkin birliğin bağı olan sevgiyi giyinin (3:12-14).
Seneka bu buyruklarla aynı doğrultuda efendilere ‘gururlu ve üstün’ hissetmemelerini tavsiye ederken (47:17), özellikle ‘alçakgönüllülüğü’ giyinme buyruğu konusunda biraz daha ileri gider.
Açıklık getirmek gerekirse, Koloseliler’in yazarının köleliğin kaldırılmasını talep ettiğini söylemiyorum. Ama yazar, Hristiyan köle sahiplerinin kölelerine kendileriyle eşit insanlar olarak davrandıkları bir topluluk istiyor gibidir. Burada Seneka’nın kültüre karşı gelerek tavsiye ettiği davranışın zaten Hristiyan toplantılarının normal bir özelliği olduğunu belirtmeliyiz: efendiler ve köleler açıkça aynı sofrayı paylaşıyorlardı. Pavlus’un Rab’bin Sofrası’ndaki bölünmelerle ilgili söylediklerini (1Ko. 11:17-34) değerlendirirken Gerd Theissen, Plinius’un daha alt tabakadan olanlara daha az yemek veren varlıklı bir ev sahibiyle karşılaşmasını anlatır. Plinius ev sahibinin bu tavrını eleştirir ve şöyle der: “Ben herkese aynı tavırla yaklaşırım. Misafir davet ettiğimde bu yemek yemek içindir, sınıf ayrımı yapmak için değil. Onları herkesle aynı sofraya eşit insanlar olarak getirdiysem, herkese davrandığım gibi davranırım.” Adam Plinius’a “Eski kölelere bile mi?” der. Plinius “Elbette, soframdaki herkes davetlimdir, başka bir şey değildir” diye cevap verir (Ep. 2:6:3-4 [Radice, LCL]). Ancak Hristiyan topluluğu Plinius’un ideallerinin de ötesine geçmişti çünkü varlıklı olanlar sadece eski kölelerle değil, hala köle olanlarla da aynı sofrada yemiştir (hatta bunlardan ikisi bizzat Plinius’tan işkence görmüştür [Ep. 10:96:7-8).
Özetle, Koloseliler’de ifade edilen teolojiyi ve Hristiyan topluluğu tarafından devamlı olarak uygulanan sofra paydaşlığını göz önüne aldığımızda, Koloseliler’in yazarının kölelikle ilgili görüşünün Seneka’nınki kadar aydın olmadığını düşünmek için bir nedenimiz yoktur. Bu yüzden Koloseliler’in yazarının Seneka gibi, köle sahiplerini kölelerine eşit insanlar olarak davranmalarını öğütlemiş olamayacağını düşünmek için de bir nedenimiz yoktur. Elbette modern okuyucular bu düşüncelerin hepsini küçümseyici, samimiyetsiz ya da yetersiz bulabilirler; ama bunların Koloseliler 4:1’deki çevirinin hangisi olması gerektiğiyle ilgisi yoktur.
Sonuç ve Çıkarımlar
ἰσότης sözcüğü geçtiği tüm bu yerlerde ‘eşitlik’ anlamına gelmektedir. Bağlamında incelendiği zaman, sözcüğün farklı bir anlamı olduğunu ispatlamak için kullanılan bu paragrafların bu ispatı başaramadıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca Seneka’nın kırk yedinci mektubu, bu birinci yüzyıl aydını ve ahlakbilimcisinin köleliğin kaldırılması talebinde bulunmadan efendilerin kölelerine eşit insanlar olarak davranmalarını öğütlediğini gösterir. Bu yüzden Kolose’deki Haustafel’in (hane yasaları) bağlamı, elimizdeki Grekçe literatürün sunduğu kanıtları reddetmek ve ἰσότης sözcüğünün ‘hak gözetmek’ olarak çevrilmesi için bir temel sunmaz. Koloseliler 4:1’in şöyle çevrilmesi gerekir: “Efendiler, kölelerinize adalet ve eşitlik sağlayın.”
Bunun sadece Kutsal Kitap çevirmenleri için değil, aynı zamanda Kolose’deki durumu doğru biçimde anlamaya çalışan uzmanlar için de önemli sonuçları vardır. The Origin and Intention of the Colossian Haustafel adlı çalışmasında James E. Crouch, Haustafel’i yazanların Galatyalılar 3:28’i harfi harfine anlayan Hristiyan kölelere karşılık olarak yazıldığı sonucuna varır. “Hristiyan bir kölenin kilise toplantılarında eşit davranması ile, aynı kölenin toplumda kendini eşit sayması çok farklı durumlardır” der. Böylelikle Crouch, Haustafel’in “’geleneksel’ Hristiyanlık tarafından dine aykırı güçlü akımlarla mücadele etmekte bir silah olarak” yazıldığını söyler. Ama bulduğumuz kanıtlar, bu metnin köle ile efendi arasındaki eşitliği sınırlamak isteyen birileri tarafından yazılmış olma ihtimaliyle oldukça ters düşmektedir.
Ayrıca, bulgularımızın ilk Hristiyanlığın köleliğe yönelik tavrını açıklamaya çalışan uzmanlar için de önemli sonuçları vardır. Slavery in Early Christianity adlı çalışmasında Jennifer A. Glancy, “geniş çaplı Greko-Romen kültürünün bakış açısına göre” köleleri işlerini iyi yapmadıkları için dövmek ve hatta onları cinsel amaçlar için kullanmak “bir köle sahibinin ‘adaletle ve eşitlikle’ davrandığı kölesine yapabileceği bir şeydi”. Koloseliler 4:1’e yaptığı bu gönderme ile Glancy şu sonuca varır: “[Yazar] ‘adaletle ve eşitlikle’ davranmaktan neyi kast ettiğini net olarak açıklamadığı için, onu okuyanlar bu davranışı kendi hayatlarında aşina oldukları geleneksel davranış kodlarına göre yorumlamıştır.” Wayne A. Meeks, J. Albert Harrill ve Hector Avalos da Yeni Antlaşma’da verilen hane kurallarının birinci yüzyıldaki kültürel normlara pek aykırı olmadığını söyler. Ancak bulgularımızın gösterdiğine göre, τὸ δίκαιον καὶ τὴν ἰσότητα τοῖς δούλοις παρέχεσθε ifadesini ilk kez duyanların bu sözleri Glancy’nin düşündüğünden daha aykırı ve kültürel normlara karşı bulmuş olmalıdır.
Kaynakça: TYNDALE BULLETIN 68.1 (2017) 59-71 https://doi.org/10.53751/001c.29426
1 Joseph Barber Lightfoot, Saint Paul’s Epistles to the Colossians and to Philemon (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 1959): 230; Eduard Lohse, Colossians and Philemon (Hermeneia; Philadelphia: Fortress, 1971; Almanca çevirisi, 1968): 162; Peter Thomas O’Brien, Colossians, Philemon (WBC, 44; Waco, Texas: Word, 1982): 232; Markus Barth and Helmut Blanke, Colossians: A New Translation with Introduction and Commentary (AB, 34B; New York: Doubleday, 1994; Almanca çevirisi): 450-51; Ceslas Spicq, ‘ἰσότης’, TLNT: 223-31, öz. 231; James D. G. Dunn, The Epistles to the Colossians and to Philemon: A Commentary on the Greek Text (NIGTC; Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 1996): 260. Ayrıca bkz. aşağıdaki notlar #2 ve #3.
2 Danker et al., ‘ἰσότης’, BDAG, 481. Ayrıca Stählin, ‘ἰσότης,’ TDNT, 354-55; Henry Liddell, Robert Scott, and Henry Jones, ‘ἰσότης’, LSJ, 840; James H. Moulton and George Milligan, ‘ἰσότης’, MM, 307. Ancak Geoffrey W. H. Lampe’nin ἰσότης anlamı için ‘hak gözetme’ değil, yalnızca ‘eşitlik’ çevirisini kullandığına dikkat edin, ‘ἰσότης’, PGL, 677.
3 Margaret Y. MacDonald, ‘Slavery, Sexuality and House Churches: A Reassessment of Colossians 3.18–4.1 in Light of New Research on the Roman Family’, NTS 53.01 (2007): 94-113, öz. 106; Robert McL. Wilson, A Critical and Exegetical Commentary on Colossians and Philemon (ICC; London: T. & T. Clark, 2005): 287. Ayrıca bkz. Dunn, Colossians and Philemon, 260.
4 Tüm önde gelen İngilizce çeviriler ἰσότης sözcüğünü insafla ya da adaletle davranmak olarak anlamıştır.
5 Heinrich August Wilhelm Meyer, Critical and Exegetical Hand-Book to the Epistles to the Philippians and Colossians and to Philemon (New York: Funk & Wagnalls, 1885; tr. from German): 377-78; Jerry L. Sumney, Colossians: A Commentary (NTL; Louisville, Kentucky: Westminster John Knox, 2008): 252-54; Laura L. Sanders, ‘Equality and a Request for the Manumission of Onesimus’, ResQ 46.2 (2004): 109-14, esp. 112-13; Angela Standhartinger, ‘The Origin and Intention of the Household Code in the Letter to the Colossians’, JSNT 23.79 (2001): 117-30, öz. 128-129. Ayrıca bkz. Ben Witherington, The Letters to Philemon, the Colossians, and the Ephesians: A Socio-Rhetorical Commentary on the Captivity Epistles (Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2007): 195-96.
6 Yahudi ve Greko-Romen kültürde köleliğin bir kıyaslaması için bkz. Catherine Hezser, Jewish Slavery in Antiquity (Oxford: Oxford University Press, 2005).
7 Douglas J. Moo, The Letters to the Colossians and to Philemon (Pillar New Testament Commentary; Grand Rapids, Michigan: Eerdmans, 2008): 316-17. İtalik vurgular sonradan eklenmiştir.
8 Liddell, Scott and Jones, LSJ, 840; Moulton and Milligan, MM, 307; Danker et al., BDAG, 481.
9 Liddell, Scott and Jones, ‘πλεονεκτέω’, LSJ, 1416.
10 Bu karşıtlıkla ilgili olarak daha fazlası için bkz. Murray Vasser, ‘Sell Your Possessions: Luke 12:33 and the Greco-Roman Utopian Ideal’, Southeastern Theological Review 8.1 (2017): 19-37, öz. 28-32.
11 Liddell, Scott and Jones, ‘ἰσότης’, LSJ, 840; Danker et al., BDAG, 481.
12 Liddell, Scott and Jones, ‘ἰσηγορία’, LSJ, 836.
13 Danker et al., BDAG, 481.
14 Danker et al., BDAG, 481. Sözlükbilimciler bu metni W. Kroll baskısındaki sayfa ve satır numarasıyla alıntılamıştır (332.34). W. Kroll, ed., Vettii Valentis Anthologiarum Libri (Berlin: Apud Weidmannos, 1908).
15 Mark Riley, Vettius Valens: Anthologies (http://www.csus.edu/indiv/r/rileymt/ vettius%20valens%20entire.pdf, erişim: 4 Mart 2017): 26. ἰσότης sözcüğü Vettius Valens’te sadece bir yerde daha geçer ve orada da anlamı eşit mesafelere bölmektir (Anthologies 2.3.5).
16 Stählin, TDNT, 354; Danker et al., BDAG, 481. Stählin, Filon’un δικαιοσύνη (dikaiosyné) ile ἰσότης arasındaki benzer bir ilişkiyi ifade eden birçok başka paragrafını daha alıntılar (Planting 122; Heir 163; Embassy 85).
17 Stählin, TDNT, 354; Danker et al., BDAG, 481.
18 Stählin, TDNT, 354; Liddell, Scott, and Jones, ‘ἴσος’, LSJ, 839.
19 Moo, Colossians and to Philemon, 316-17.
20 MacDonald, ‘Slavery, Sexuality and House Churches’, 106.
21 Eski köle ve Seneka’nın daha genç bir çağdaşı olan Epiktetus da benzer bir görüşü ifade ederek köle sahiplerine, köleleri bir ihmalkarlıkta bulunduğunda ‘öfke patlamasından sakınmayı’ öğütler. Köle sahiplerine hitaben Epiktetus şöyle der: “Atası Zeus olan, seninle aynı şekilde gökten ekilen, seninle aynı tohumdan doğan, kendi kardeşine sabır gösteremiyor musun?… Ne olduğunu ve kimin üzerinde yöneticilik yaptığını hatırlamıyor musun? Onlar senin akrabaların, doğal kardeşlerin, Zeus’un çocukları.” (Diatr. 1.13 [Oldfather, LCL]). Bu paragrafı şurada gördüm: Peter Garnsey, Ideas of Slavery from Aristotle to Augustine (Cambridge: Cambridge University Press, 1996): 143.
22 Saturnalya’nın yaygınlığıyla ilgili olarak bkz. Plutarch, Quaest. rom. 34; Seneca, Ep. 18.1; Pliny, Ep. 17.24. Kölelere verilen geçici özgürlüklerle ilgili olarak bkz. Ausonius, Eclogues 23.15-16; Horace, Sat.
2.7.4-5; Dio Cassius, Roman History 60.19.3; Lucian, Sat. 5; vs.
23 Ayrıca bkz. Lucian, Sat. 7; Justinus, Epitome 43.1.3-4; Macrobius, Saturnalia 1.7.26.
24 Greko-Romen köleliğin doğası ve Pavlus’un buna yönelik tavrı üzerine yazılmış makalelerin bir incelemesi için bkz. John Byron, Recent Research on Paul and Slavery (Sheffield: Sheffield Phoenix, 2008).
25 Gerd Theissen, The Social Setting of Pauline Christianity: Essays on Corinth (Philadelphia: Fortress, 1982): 156-57.
26 James Ensign Crouch, The Origin and Intention of the Colossian Haustafel (FRLANT, 109; Gõttingen: Vandenhoeck & Ruprecht, 1972): 150-51.
27 Jennifer A. Glancy, Slavery in Early Christianity (Minneapolis: Fortress, 2006): 143-44. Ayrıca bkz. James Albert Harrill, Slaves in the New Testament: Literary, Social, and Moral Dimensions (Minneapolis: Fortress, 2006): 105-109.
28 Wayne A. Meeks, ‘The “Haustafeln” and American Slavery: A Hermeneutical Challenge’, Theology and Ethics in Paul and His Interpreters: Essays in Honor of Victor Paul Furnish (Nashville, Tennessee: Abingdon, 1996): 232-53; Harrill, Slaves in the New Testament, 85-117; Hector Avalos, Slavery, Abolitionism, and the Ethics of Biblical Scholarship (Sheffield: Sheffield Phoenix, 2011): 96-138