Antakyalı Yuhanna Chrysostom, cemaatine şu öğütte bulundu: ‘‘Dolapları giysilerle doldurmak, ancak Tanrı’nın benzeyişinde yaratılan insanların soğuktan titremesine izin vermek akılsızlık ve toplumsal bir deliliktir.’’
Düşüncelerinden taviz vermemesi ve etkili söylemlerde bulunması nedeniyle ‘Altın Ağızlı’ unvanına sahiptir. Vaazları etkiliydi, ancak bazılarına sert gelen sözleri ölümüne neden oldu.
Antik çağın kültürel merkezlerinden biri olan Antakya’da doğan Yuhanna, dindar olan annesi Anthusa tarafından büyütüldü. Atina ve Konstantinopolis’te profesör olan retorikçi Libanius’dan dersler aldı. Eğitimini tamamlayan Yuhanna, birçok dindar Hristiyan gibi inzivaya çekildi. Ancak çilecilik uygulamaları sağlığına zarar veriyordu. Kamusal hayatına geri dönmek zorunda kalan Yuhanna, Antakya’daki kilisede hizmet etmeye başladı. Antakya’da rahiplik yaptı ve vaiz olarak hizmetine devam etti.
Rahiplik hizmeti üzerine düşüncelerini paylaştığı ‘On the Priesthood’ adlı kitabı kaleme aldı. Bir pasajda şunları dile getirdi: ‘‘Hiç kimsenin övgüden hoşlanmamayı başarabildiğini sanmıyorum. Böyleleri doğal olarak övülmek ister. Ancak bunun sonucunda acı çekmekten ve yıpranmaktan kendini alamaz.’’
388 yılında Antakya’da isyan çıktı. Vergilerin artırılacağı duyurusunun ardından bir grup, imparatora ve ailesine ait ikonalara saygısızlıkta bulundu. Yetkililer saldırıdan sorumlu olanları cezalandırdı ve bazılarını infaz etti. Başpiskopos Flavian, imparatordan merhamet dilemek üzere Konstantinopolis’e geldi. Yuhanna’nın dileği üzerine imparator suçluları bağışladı. Olayın ardından Yuhanna’nın toplumdaki saygınlığı arttı.
Kutsal Kitap’tan paylaşımlarına devam etti. ‘‘Bütün azizleri severim, ama benim için en önemlisi Aziz Pavlus’tur.’’ diyen Yuhanna, vaazlarında kürtajı, fuhuşu, oburluğu ve küfürü kınadı. Özellikle at yarışı tutkusundan şikayet ederek, ‘‘Vaazlarımı sadece geleneklerinizden dolayı alkışlıyorsunuz. Sonra gidip at yarışı oynuyor ve büyük bir tutkuyla destekliyorsunuz. Kimse vaazlarımı ya da Tanrı’nın mucizelerini düşünmüyor’’ dedi.
Dış görünüşüyle peygamber İlyas’ı andırıyordu. ‘‘Vaaz etmek beni geliştiriyor. Tanrı’nın Sözü üzerine konuşmaya ve öğretmeye başlayınca güç buluyorum’’ diyen Yuhanna, 398 yılının başlarında askerler tarafından yakalandı ve başkente götürüldü. İsteği dışında Konstantinopolis başpiskoposu olarak atandı. Yuhanna duruma isyan etmek yerine bunu Tanrı’nın iradesi olarak kabul etti. Burada da etkili vaazlarına devam etti. Zenginlik ve gücün kötüye kullanılmasına karşı çıktı. Doğal bir yaşam sürdü, sahip olduklarını yoksullar için kullandı ve hastaneler inşa etti. Toplumsal günahlara karşı vaaz vermeye devam etti.
Sert sözleri ve siyasi anlayıştan uzak olması nedeniyle kendisine karşı olanların sayısı arttı. İskenderiye Başpiskoposu Theophilus, sapkınlık iddiasıyla Yuhanna’yı görevden aldırdı. İmparator Arcadius ve eşi Eudoxia tarafından sürgüne gönderildi. Küçük Asya’ya gönderilen Yuhanna’nın sağlığı bozulmaya başladı. Kendisini izleyenlere teşvik mektupları yazdı. ‘‘Kilisenin dağıldığını, korkunç zulümlere maruz kaldığını ve imanlıların sürgüne gönderildiğini görünce, sadece bu yaşananlardan değil, aynı zamanda sonuçlarından da korkmayın’’ dedi.
Karadeniz’in doğu kıyılarında yaşama gözlerini yumdu. Otuz dört yıl sonra, kutsal emanetleri başkente getirildi. Ölümünün ardından kendisine ‘Kilise Doktoru’ unvanı verildi. Altın Ağızlı Yuhanna, en etkili Doğu kilise babalarından biri olarak kabul edilmektedir.
KAYNAKÇA: https://www.christianitytoday.com/history/people/pastorsandpreachers/john-chrysostom.html