Varlıklı bir ailede dünyaya gelen Antonius, henüz 20 yaşındayken ailesini kaybetti. Ailenin tüm mal varlığı kendisine kaldı. Tanrı Sözü’nü okumaya başlayan Antonius, Matta 19:21’de yer alan İsa’nın ‘‘Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle’’ sözünü işitti. İsa’nın buyruğuna boyun eğen Antonius, malını ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Antonius’un yaşamına ilişkin tüm bilgiler, İskenderiye Piskoposu Athanasius tarafından yazılan hagiografiye (azizlerin hayatını anlatan edebi eser) dayanmaktadır.
Antonius, bir imanlının görevini hem basit hem de zorlu bir süreç olarak tanımladı. İsa Mesih imanlısının, Şeytan’a direnerek ve Mesih’e boyun eğerek Tanrı’yı seven biri olması gerektiğini söyledi. Antonius dünyayı, Tanrı’nın hizmetkarlarının Şeytan’a ve onun ordusuna karşı mücadele ettiği bir savaş alanı olarak görüyordu. Köyden ayrılarak inzivaya çekildi, geceleri dua ederek geçirdi, iki günde bir oruç tuttu ve sadece ekmek ve su ile beslendi. ‘‘Bedenin tutkuları zayıfladığında ruhun arzusu güçlü olur’’ düşüncesini benimsedi.
İnsanların yaşadığı bölgeleri terk eden Antonius, şeytanın ve vahşi hayvanların kendisine hem fiziki hem de ruhsal olarak saldırdığı mezarlıklarda yaşamaya başladı. Kötü ruhların saldırısına uğradı. Ruhsal savaşın ardından Antonius, Tanrı’ya neden savaşması için tek başına bırakıldığını sordu. Tanrı, kendisinden mücadeleye devam etmesini istiyordu. Mezarlıkları terk eden Antonius, ıssız bir çölde yer alan Roma kalesine sığındı. Orada 20 yıl boyunca ruhsal mücadelesine devam etti. Kaleden çıktığında Antonius, Mısır için gücün ve bilgeliğin sembolü haline gelmişti.
Antonius, sırlarını kendisini takip edenlerle paylaşmaya hazırdı. Pek çok kişi onun bilgeliğine hayran kaldı. Apophthegmata Patrum (Çöl Babalarının Deyişleri) eserinde Antonius hakkında şu öykü anlatılır: ‘‘Bir kardeşimiz dünyadan vazgeçip malını yoksullara dağıttı. Antonius’u ziyaret etti. Yaşlı adam, ‘‘Keşiş olmak istiyorsan köye git, bedenini bir etle ört ve tekrar yanıma gel” dedi. Genç, söylenenleri yerine getirdi. Antonius, ‘‘Dünyadan vazgeçenler, kendilerine savaş açan kötü ruhlar tarafından böyle yaralanır’’ dedi.’’
Antonius, Kilise’ye yardım etmeye hazırdı. Roma İmparatoru Diocletianus 303 yılında Mısırlı Hristiyanlara zulmetmeye başladığında birkaç keşişle birlikte İskenderiye’ye gitti ve zulüm görenlere hizmet etti. Yetkililer tarafından bile saygı görüyordu. Yetkililer onu Müjde’yi paylaşması, mahkumları teselli etmesi ve acılarını hafifletmesi için yalnız bıraktı. Antonius’un yaşamının sonuna doğru Arius, Mesih’in yaratıldığı ve dolayısıyla Tanrı ile eşit olmadığı düşüncesini yaymaya başladı. Birçok Mısırlı, Arius’un sahte doktrininden etkilenmişti.
İskenderiye Piskoposu Athanasius, gerçeği savunması için Antonius’u Mısır’ın başkentine çağırdı. Bir kez daha vaaz veren Antonius, yeniden inzivaya çekildi. 105 yaşındayken iki arkadaşını da yanına alarak çöle gitti ve Rab ile buluşacağı anı bekledi. Kimsenin mezarını ve kutsal emanetlerini tapınma merkezi haline getirmemesi için isimsiz gömülmek istedi. Antonius’un sadakati, manastır hayatının başlamasını sağladı. Athanasius’un biyografisi, binlerce kişiyi manastır hayatını benimsemesi için teşvik etti.
KAYNAKÇA: https://www.christianitytoday.com/history/people/innertravelers/antony-of-egypt.html