Bu yılın başlarında bilim insanları, Kara Veba’nın Kırgızistan, Kazakistan, Sincan (Çin) ve Özbekistan’dan geçen Tian Shan Dağları’ndan kaynaklandığını duyurdu. Bu iddia, 14. yüzyıldan kalma iki mezarlıktan çıkarılan kurbanlara yönelik DNA incelemesine dayanmaktadır. Bunlar iyi bilinen arkeolojik sit alanlarıdır. Mezar taşlarından birinde ise Nasturi Hristiyanlığına ilişkin Eski Uygurca metinler keşfedildi.
Hristiyanlık geleneği büyük ölçüde Orta Doğu’da varlığını sürdürüyor ve Doğu Süryani Kilisesi olarak biliniyor. Son yıllarda Suriye ve Irak’ta IŞİD tarafından vahşice katledilen Hristiyanların çoğu, bu kiliseye mensuptu. Yaşadıkları dar coğrafi bölgeye rağmen, kilise bir zamanlar Asya’ya müjdeciler gönderdi. Bunun sonucunda müjdeciler yedinci yüzyılda Çin’e geldi.
MS 451’de Kadıköy Konsili, Mesih’in tanrılığını ve insanlığını onaylayarak, İsa Mesih’in tek bir kişi olduğunu, ancak iki ayrı doğaya (Tanrı ve insan) sahip olduğunu bildirdi. Bu teoloji, Roma Katolikleri, Doğu Ortodoks kiliseleri ve Protestanlar tarafından benimsendi. Bununla birlikte Ermeni Kilisesi, Kıpti Kilisesi, Süryani (Asuri) Kilisesi, Etiyopya Kilisesi ve Hint Kilisesi Kadıköy Konsili’ni reddetti. Roma İmparatorluğu içindeki ayrılıklar, Hristiyanlıktaki ilk büyük bölünmeye neden oldu. Beşinci yüzyılda Doğu Asuri Kilisesi, İran’da kuruldu. Kilisenin takipçileri, 431’de İkinci Efes Konsili’nde sapkınlıkla suçlanıp aforoz edilmesine rağmen, Nestorius’u aziz olarak kabul etti.
Nasturi Kilisesi’nin Çin’e Girişi
Nasturi Kilisesi müjdeleme hizmetinde gayretliydi. Altıncı yüzyılda Orta Asya’ya, Moğol çöllerine, Çin’e ve Hindistan’a müjdeciler göndererek bu bölgelerde çok sayıda kilise kurdular.
Kilise, Batı ve Orta Asya ile İpek Yolu boyunca yedinci yüzyılda Çin’e yayıldı. Tang Hanedanı döneminde (618-907) kilise güç kazandı. 2019’da ‘Chang’an’daki En Uzun Gün’ adlı tarihi dizi, Çin’de popüler oldu. Dizinin 20. bölümü bir Nasturi tapınağında geçiyor. Eski Nasturi kilisesinin ihtişamını yeniden yaratma girişimleri, Çinli izleyicilerin dikkatini çekti. İzleyiciler tapınağın hangi dine ait olduğunu merak etti. Çince’de antik Nasturi Kilisesi ‘jing jiao’ (景教) veya ‘Parlayan Işığın Dini’ olarak adlandırılmaktadır.
Tang hanedanının düşüşünden sonra, Nasturi Hristiyanlığının Çin’e gelişi unutuldu, ancak ilerleyen zamanlarda keşfedilen dikili taş bu gerçeği yeniden hatırlattı. 大秦景教流行中国碑 (Çin’deki Roma Nasturi Kilisesi’nin Dikili Taşı) veya ‘Şian Anıtı’ olarak bilinen tarihi taş, Çin’in ulusal hazinelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Rosetta Taşı, Moabit Taşı ve Aztek Güneş Takvimi Taşı ile birlikte en yaygın bilinen dört antik anıttan biridir. Papa II. John Paul, 1999’da Çin’deki Katoliklere yazdığı bir mektupta, ‘‘Beşinci ve altıncı yüzyıllarda, Asuri keşişler Orta Asya’yı geçerek atalarınıza İsa’nın adını duyurdu. Bugün bile, başkent Şian’daki antik taş, 635’ten bu yana Işık Dini’nin ülkeye girişini güçlü bir şekilde hatırlatmaktadır’’ dedi.
Antik Taşın Hikayesi
MS 781’de müjdeci Yazdhozid (伊斯), antik taşı Nasturi kilisesinin avlusuna dikti. Antik taş, Adam (景净) adlı İranlı bir müjdeci tarafından oyulmuş ve askeri subay olan Lü Xiuyan (吕秀岩) tarafından yazılmıştır. Taşa toplam 1780 Çince karakter ve yüzlerce Süryanice karakter eklenmiştir. Yazılar Nasturi kilisesinin teolojisini şu sözlerle ifade etmektedir: ‘‘Üçlü Birlik olarak varlığını sürdüren, Parlayan Işık ve Görkemli olan tarafından gönderilen Mesih’imiz, yüceliğini bir kenara bırakarak kendini alçalttı ve dünyamıza geldi. Roma İmparatorluğu döneminde bir bakirenin Oğul doğuracağı müjdelendi. Kutsal Ruh’un rehberliğinde yeni din hâkim oldu. Böylece insanın yalnızca imanla aklanacağı açıklandı.’’
Yazılarda Nasturi kilisesinin gelişimi de anlatılmaktadır. Buna göre, Tang Hanedanı İmparatoru Taizong’un (MS 627-649) hâkimiyetinin dokuzuncu yılında Alopen adlı bir Nasturi, Çin’e geldi. İmparator, Alopen’i Chang’an’daki sarayında kabul etti ve Kutsal Yazıları tercüme etmesi için kütüphanesine davet etti. Taizong, bu yeni din hakkında bilgi edindi ve öğretilerinin doğru, gerçek ve genel halka aktarılmaya uygun olduğunu hissetti. Üç yıl sonra, şehirde bir Nasturi Tapınağı (Yining Fang) kurmak için bir ferman çıkardı. Kiliseyi yönetmesi için yirmi bir Nasturi keşiş görevlendirildi. Tapınağın duvarına Taizong’un portresi asıldı. Tarihçiler, Alopen’in muhtemelen Türkçe konuşan bir Fars olduğuna inanıyor. İmparator Taizong da muhtemelen Türkçe konuşuyordu. Çünkü büyükannesi, annesi ve eşi Siyenpi adlı Türkçe konuşan göçebe bir etnik gruptandı.
Dikili taş, dokuzuncu yüzyılda yabancı dillerin yasaklanması sonucu kayboldu ve sonraki yıllarda toprağa gömüldü. 1623 yılında, Ming Hanedanlığı’nda gün yüzüne çıkarıldı. Antik taş, Çinli entelektüellerin dikkatini çekti. İçlerinden Hristiyanlığı benimseyen birisi, metnin Hristiyanlıkla ilgili olduğunu belirtti. Dikili taşın bir kopyası, ilk Cizvit müjdecisi olan Li Zhizao’ya ve Ming sarayındaki hükümdar yardımcısına gönderildi. Li, metni Cizvit müjdecilerine duyurdu.
Birçok Batılı müjdeci taşı araştırmak ve metni Avrupa dillerine çevirmek için çabaladı. Çalınabileceğinden korkan yerel halk, taşı yakınlardaki bir Budist manastırı olan Jinsheng Tapınağı’na taşıdı. Bu arada, birçok Batılı, Qing Hanedanı’nı (1636–1912) antik taşı korumaya çağırdı. 20. yüzyılın başında, Danimarkalı Frits Vilhelm Holm, taşı korunması için Londra’ya göndermeye çalıştı.
Durum hakkında bilgilendirilen Eğitim bakanı Rong Qing, Şansi valisine satışı durdurmasını emretti. Holm satın alma sözleşmesini geçersiz kılmayı kabul etti, ancak taşın aynı boyutta bir kopyasını üretmesine ve Londra’ya getirmesine izin verildi. 1907’de Şansi valisi, antik taşı Şian Beilin Müzesine yerleştirdi. Holm, Londra’ya döndükten sonra Çin’den getirdiği kopyayı çıkardı ve çeşitli ülkelerdeki üniversitelere dağıttı. Günümüzde bu kopyalar, başkent Washington, Roma, Kumgang Dağı, Kyoto ve Kasugai’ne mevcut.
Müjdelemede Tarihi Dersler
Nasturi Hristiyanlığı, Tang Hanedanlığı’ndaki 10 imparatorun hükümdarlığı boyunca benimsendi. Dikilitaştaki metne göre, Hristiyanlık 10 eyalette hüküm sürüyordu. 100’den fazla kenti dolduran Nasturi kiliseleri ve imanlılar bereketlenmiş ve kutsanmıştı. MS 845’te Bir dizi Budist karşıtı kararname çıkaran Tang İmparatoru Wuzong, Nasturi Kilisesi’ni yasakladı. 200 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdüren Hristiyanlık bir gecede yok oldu. Bu konuda şu sorular akla gelebilir: 210 yıldır Çin’de var olan Nasturilik nasıl bu kadar çabuk yok oldu? Budizm nasıl geri dönüp Çin’de gelişebildi? Nasturi kilisesindeki müjdeleme hizmetinden bazı dersler alınabilir. Öncelikle Nasturi Kilisesi Çin’e ulaştığında bölgedeki geleneksel Konfüçyüsçülük, Budizm ve Taoizm gibi inançlara bağlı kaldı. Nasturi Kilisesi, Budizmdeki aynı kelimeleri kullanarak kiliselerini ‘Jing Tapınakları’ (景寺) ve din adamlarını ‘keşişler’ (僧侣) olarak adlandırdı. Kutsal Kitap ve teolojik terimlerin çevirilerinde Budizm ve Taoizm kelimelerinden esinlendiler. Örneğin, Kutsal Ruh’a atıfta bulunmak için ‘sözsüz saf rüzgar’ (浄风无言), imanla aklanmak için ‘doğru imanla iyiliği beslemek’ (陶良用于正信) ve rahiplerin atanması için ‘kafanın tıraş edilmesi’ (剃度) ifadelerini kullandılar. Ayrıca Nasturi Kilisesi, imparatorluk sarayındaki üst düzey yetkililerin iman etmesi için ‘siyaset yoluyla müjdeleme’ stratejisini benimsedi. Ancak böyle bir stratejinin Çin kültürüne ve siyasi gücüne fazlasıyla bağımlı olduğu görüldü.
İmparator Wuzong, Taoizm dinini benimsemesi nedeniyle Budizm’i yok etmek istedi ve Nasturilik doğrudan hedefi oldu. Böylece Budizm ile karşılaştırıldığında, Nasturilik, az sayıda takipçisi olması ve halk üzerinde etkisiz olması nedeniyle büyük darbe aldı. Benimsedikleri müjdeleme yaklaşımı, müjdenin hakikatini de zayıflattı. Guizhou Üniversitesi akademisyeni Liu Zhenning, ”İmanlılar, bir an önce yabancı bir ülkede kök salmak ve seslerini duyurmak amacıyla, Kutsal Yazıları tercüme etmek ve inancı açıklamak için Çin kültürünün kaynaklarına güvendi. Bu eylemler Hristiyan müjdesinin doktrinini ve teolojik yapısını tahrif etme pahasına yapıldı” dedi.
Yaşananları müjdeci bir zihne sahip olan her Hristiyanın düşünmesi gerekir. Ülkede Hristiyanlığın yeniden gelişiminde ve Çin kilisesinin günümüzdeki müjdeleme çalışmalarında Hristiyan inancı ile Çin kültürü arasındaki ilişkiye ve kilise ile devlet arasındaki ilişkiye dikkat edilmelidir. Çin’deki Nasturilik tarihini anlamak ve üzerinde düşünmek, Çin’deki Hristiyanlığın geleceği için oldukça önemlidir.