Birçok kişi Hippolu Augustin’in (354-430) erken kilise döneminin en önemli yazarı olduğunu kabul ediyor. Augustin, geriye çok sayıda kitap bırakmıştır. Yüzyıllar boyunca Batı Kilisesi, Augustin’in Hristiyan doktrini anlayışından yararlandı ve etkisi günümüzde bile devam etmektedir.
Bahçede işittiği ‘Al ve Oku’ sesine kulan veren Augustin, Kutsal Kitap ile yakın bir ilişki kurdu. Hiçbir zaman Kutsal Kitap uzmanı olduğunu iddia etmedi. Kendi döneminde, Kutsal Yazıların Vulgate denilen klasik Latince tercümesini yapan büyük çağdaşı Jerome ile çekişme yaşadı. Augustine, Jerome’un methodlarını onaylamadı. Jerome, Augustin tarafından önemsiz olduğu düşünülen İbranice’yi öğrendi. Bu durum, Kutsal Kitap’ın İbranice orijinalini Augustin’in gözünde geçersiz kıldı. O dönemde kilisenin çoğu onunla aynı fikirdeydi.
Kritik Hata
Ne yazık ki Augustin’in Grekçesi de pek iyi değildi. Bundan dolayı Kutsal Kitap’ın bazı kısımlarında hata yaptı. Romalılar 5:12 ayetini yanlış anlayan Augustin, bölümü her insanın ruhsal olarak Adem’in kendisinde mevcut olduğu ve Adem’in günahından doğrudan sorumlu tutulduğu anlamına gelecek şekilde kabul etti ve hatasının sonucunda büyük acı çekti. Yanlış çeviri, Augustin’in ilk günah doktrinini etkiledi ve onu olması gerekenden daha sert hale biri haline getirdi. Bunun sonucunda bazı eleştirmenler tarafından tamamen reddedildi.
Augustine, en sevdiği kitap olan Yaratılış’ın ilk bölümleri üzerine derin bir tartışma konusu bıraktı. Asıl ilgi alanı Âdem’in düşüşü değil, yaratılışın doğasıydı. Tanrı’nın Şehri (The City of God) kitabında bu temayı ele alışı, Augustin’in yaratıcılığını göstermektedir.
Tarihi Kitap Olarak Kutsal Yazılar
Augustin’in döneminde Kutsal Kitap’ı yorumlamak için kurallar uydurmaya çalışan çoğu insan, alegori yöntemini kullanmaya başladı. Augustin bu alegorik geleneği miras aldı. Ancak yazılarında dikkat çekici şey, metni alegorik olarak değil, tarihi olarak ele alan Kutsal Kitap bakışını sunmasıdır. Tanrı’nın Şehri kitabında, insanlığın tarihini Kutsal Kitap’taki kanıtlara dayanarak yeniden yazdı.
Varlığın hem ebedi hem de kötü olduğu şeklindeki yaygın pagan inancını reddetti. Augustin, Kutsal Kitap’ta açıklandığı üzere her şeyin Tanrı tarafından yaratıldığını ve bundan dolayı iyi olması gerektiğini söyledi. Çünkü Tanrı kötü olan hiçbir şeyi yaratmaz. Yaratılış üzerine düşünmeye devam etti. Araştırmaya devam ettikçe Tanrı hakkında başka bölümleri keşfetti. Dünya, Söz aracılığıyla yaratmıştı ve Söz, Tanrı’nın Oğlu, İsa Mesih’in kendisiydi. Bu nedenle Augustin, yaradılışı Mesih’in ilk eseri olarak gördü.
Kutsal Kitap, aynı zamanda kurtuluşun tarihi ile ilgilidir ve Tanrı’nın büyük planının kaydıdır. Yaratılış hikayesi, kötülüğün ilahi düzenin doğasında olmadığını öğretir. Günahlarımızı, yaratılışımıza veya çevremize yükleyemeyiz. Çünkü bunların özünde günah barınmamaktadır. Günah işliyorsak, hata yapıyoruz ve Tanrı’ya itaat etmiyoruz demektir. Yeni doğmuş bir bebek bile Tanrı’nın kurtarıcı lütfuna muhtaç bir günahkardır. Kutsal Kitap, kurtuluşa nasıl sahip olacağımızı ve hayatımızdaki yanlışları nasıl düzelteceğimizi öğrenmemiz için kayda geçti.
Augustin, alegori yöntemini bugün bize yabancı görünen konularda sıklıkla kullandı. Kutsal Yazılar’dan habersiz olanlar için bile Tanrı Sözü’nün zenginliğinin kilidini açacak bir anahtar sundu. O anahtar sevgidir. Augustin, Tanrı’nın bizi bir Baba olarak sevdiği için bizimle konuştuğuna ve kurtulmamız için ne yapmamız gerektiğini açıkladığına inanıyordu. Augustin, Kutsal Yazıların entelektüel zihinler için genellikle basit görünmesinin nedeninin bu olduğunu açıkladı. Kutsal Kitap’ta gizli hazineler bulunuyor, ancak onları anlamak için temelden başlamamız gerekiyor. Temeli kavradıktan sonra, daha karmaşık ayrıntılara geçebiliriz. Kendimize sevgi ilkesi hakkında sorular sorabiliriz.
Kutsal Kitap, düşmanlarımıza karşı merhametli olmamız ve ihtiyaç duyduklarında yiyecek ve su sağlamamız gerektiğini buyurur. Augustin, sevgi ilkesinin Kutsal Yazıların her bölümüne uygulanabileceğine ve okuyucuyu her zaman doğruya yönlendireceğine inanıyordu. Okuyucunun Tanrı Sözü konusunda uzman bir kişi olması gerekmiyor. Çünkü sevgi, öğrenmeye bağlı olmayan Tanrı’nın bir armağanıdır. Augustin, sevgi anahtarını okuma yazma bilmeyen imanlılara sunuyordu. Yüreğimizdeki sevgiyle Kutsal Yazıların buyruklarını yerine getirirken hata yapmayacağız ve en derin gizemlerini anlamaya yönlendirileceğiz.
Kardeşliğin Kitabı
Hristiyanlıkta sevgi, Tanrı ile yaşanan ilişkinin meyvesidir. Kutsal Kitap’ın temel amacı, bu ilişkinin gelişmesini sağlamaktır. Augustin için Kutsal Kitap, Tanrı ile olan paydaşlığa giden bir araçtır. Aynı zamanda kardeşliğin doğasına dair tek kesin rehberdir. Kutsal Kitap olmasaydı, karanlıkta yolumuzu kaybetmiş bir şekilde ilerliyor olurduk. Hristiyanlar olarak, Tanrı’nın kendisini Kutsal Yazılar’da açıklamasıyla bu üzücü durumdan kurtulduk. Augustine’i takdir etmek, her şeyden önce bunu anlamak demektir. Günümüzdeki bakış açısıyla, yüzyıllar sonra, onun yazılarında hata bulmak kolaydır. Sevginin altında yatan büyük ilkenin geçerli olduğu yer burasıdır.
Augustin, her konuda kendisiyle aynı fikirde olmamız gerektiğini söylemiyor. Birçok kez fikrini değiştirdi ve kimse onun yanılmaz olduğunu düşünmemesi için gerçeği bildirdi. Bize yol boyunca işaretler sundu. Çünkü gerçeğin ve kalıcı anlayışın tek ilkesi olan sevgi yolunda Tanrı ile paydaşlık kurmamızı istemektedir.
KAYNAKÇA: https://christianhistoryinstitute.org/magazine/article/augustines-key