Roma İmparatorluğu tarafından şehit edilen Hristiyanların bazıları (İgnatius, Justin, Blandina, Origen gibi) tanınsa da, çoğu bilinmemektedir. Azizler Kitabı (Morehouse, 1989) haklarında bir yorum yapmadan bazılarını şu şekilde sıralamıştır:
D.C. 304: Diocletian rejimi altında 30 asker şehit oldu.
D.C.303: Diocletian rejimi altında şehit olanların çoğu Kutsal Kitabını bırakmak istemediği için zulme uğradı.
D 303: Diocletian rejimi altında 23 kişi, İtalya’daki Salarian Yolu’nda şehit edildi.
Henüz Kartaca’da bulunan Roma amfi tiyatrosunun kalıntılarında hiç kabir ortaya çıkmadı. Lyon’da kimse nöbet tutmuyor. Roma’daki yeraltı mezarlarında borozan sesi duyulmuyor. Buna rağmen, ilk yüzyıllarda inançları uğruna hayatlarını kaybeden kimliği belirsiz Hristiyanların kalıcı bir anıtları bulunmaktadır. Bu, 1700 yıl sonra hala varlığını sürdürmekte olan kilisedir.
Günümüzde Mitras’a kim tapınıyor? Mani’yi kim takip ediyor? Kim İsis’e, Osis’e, Minerva’ya ve Roma tapınaklarındaki diğer sayısız ilahlara buhur yakmaktadır? Mesih’in Kilisesi ise varlığını sürdürmeye devam ediyor. Çünkü ilk imanlılar O’nun için yaşamlarını feda etmeye istekliydi. Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nda varlığını sürdürmesinin ve büyümesinin nedenleri arasında William H.C. Frend’in dediği gibi ‘Hristiyanların şehitlik ruhunu asla kaybetmemiş’ olması yatıyor.
İlk Hristiyanlar, cesaretle arenalara çıkmamış ve zulümlere katlanmamış olsaydı, bugün bizler İsa Mesih’e iman edemezdik. Ne zaman bir Hristiyanla tanışsak, arkasında kimliği belirsiz Hristiyan şehitlerin anısını görüyoruz.