Justin, Roma’da inancı nedeniyle tutuklandı. Vali, Justin’den tanrılara kurban sunarak inancını terk etmesini istedi. Justin, ‘‘Akıllı bir kişi gerçek imandan saparak yanlışa yönelmez’’ diyerek cevap verdi. Justin için bu yanıtı vermek kolaydı. Çünkü tüm yaşamı boyunca doğruyu yanlıştan ayırmak için çalıştı.
Ruhun Ateşi
Justin, Şekem kentinde (Arapça Nablus diye geçer) doğdu. Pagan ebeveynler tarafından yetiştirilen Justin, dönemin felsefe anlayışıyla hayatın anlamını bulmaya çalıştı. Ancak bu süreçte hayal kırıklığı yaşadı.
İlk öğretmeni, Tanrı hakkında hiçbir şey bilmeyen ve hatta Tanrı’yı bilmenin gerekli olmadığını düşünen bir Stoacıydı. Sırasıyla Peripatetik, Pisagorcu ve son olarak Platoncu olmak üzere birçok filozof ile tanıştı. Ancak hiçbiri Justin’in yüreğindeki susuzluğu gideremedi. MS 130 yıllarında ihtiyar bir adamla yaptığı konuşmanın ardından yaşamı ise değişti. Justin, ‘‘Birden ruhumda bir ateş alevlendi. Peygamberlere ve İsa’yı seven bu adamlara hayran kaldım. Onların tüm sözleri üzerinde düşündüm ve sadece bu felsefenin doğru ve yararlı olduğunu gördüm. Herkesin benim sahip olduğum duyguları hissetmesini diliyorum’’ dedi.
Öğretmenlik hizmetinde ilk olarak Efes’e gitti. Efes’te bir Yahudi olan Trypho ile Kutsal Yazıların yorumu üzerine tartıştı. Trypho ile Diyalog isimli çalışma, üç ana noktayı öğretmektedir: Eski Antlaşma, Yeni Antlaşma’ya yer açmak üzere ortadan çekilmektedir. Logos (Söz), Eski Antlaşma’nın Tanrısıdır ve İsrailoğulları’ndan olmayanlar yeni İsrail’dir.
Ardından Justin Roma’ya taşınarak Hristiyan okulu kurdu. Hristiyan savunması üzerine iki eser yazdı. Roma İmparatoru Antoninus Pius’a hitaben yazdığı ilk inanç savunması 155 yılında yayımlandı. Hristiyanlığın imparatorluğa yönelik bir tehdit oluşturmadığını ve yasal olarak kabul edilmesi gerektiğini belirten Justin, eserini haksızlığa uğrayan ve aşağılanan insanlar adına yazdı.
Justin, kötü insanların Tanrı’dan saklanamayacağına inanan Hristiyanların, aslında düzeni sağlama konusunda imparatora yardım edebileceğini savundu. Ayrıca Hristiyanlığın paganizmden üstün olduğunu, İsa’nın peygamberlik sözlerinin gerçekleştiğini ve paganizmin gerçek imanın sadece kötü bir taklidi olduğunu söyledi. İnanç savunmasında Hristiyan ibadetini de tanımlayan Justin, ‘‘Pazar günleri, kentlerde veya kırsal bölgelerde yaşayan herkes bir araya gelir. Elçilerin ve peygamberlerin yazıları okunur. Ardından bir kişi paylaşımda bulunarak imanlıları teşvik eder. Hep birlikte ayağa kalkılır ve dua edilir. Dua bitince ekmek, şarap ve su ikram edilir. Cemaat ‘Amin’ diyerek sunuyu kabul eder. İmkanı olanlar bağışlarını sunar ve cemaat liderine emanet edilir. Rab, yetimlerin, dulların, hastaların, ihtiyaç sahiplerinin ve yabancıların ihtiyacını karşılar. Tüm ihtiyaç sahiplerinin koruyucusu O’dur’’ ifadelerinde bulundu.
İkinci inanç savunmasını ise Marcus Aurelius’un 161’de imparator olmasından sonra yazdı. Justin, yazılarında Hristiyanlığın gerçekçi taraflarını göstermeye çalıştı. Justin, Logos’un (Söz) gerçeği öğretmek ve insanları kötünün (Şeytan) gücünden kurtarmak için beden aldığını öğretti. Dört yıl sonra Justin ve öğrencileri imanları nedeniyle tutuklandı.
Vali tarafından ölümle tehdit edilen Justin, ‘‘Rabbimiz İsa Mesih uğruna yaşamlarımızı feda ederek kurtulmayı umuyoruz’’ dedi. Justin ve diğer imanlılar başları kesilerek infaz edildi. Justin, imanı uğruna canını feda ederek şehit unvanı aldı.
KAYNAKÇA:https://www.christianitytoday.com/history/people/evangelistsandapologists/justin-martyr.html