354-430 yılları arasında yaşayan Augustine, Kilise tarihinin önemli teologlarından biridir. Batı Kilisesi’nin kurtuluş, kilise, vaftiz, günah, Üçlü Birlik, Hristiyan devlet yönetimi ve cinsellik dahil olmak üzere birçok konuda görüşlerini şekillendirdi.
Tertullian gibi Kuzey Afrikalı olan Augustine, 391 yılından itibaren Hippo Piskoposu olarak hizmet etti. Piskopos olarak iki önemli konuda teolojik mücadele verdi. İyi yaşam sürerek kurtuluşa ulaşılabileceğini öğreten Pelagius’a karşıydı. Tanrı’nın bizleri seçtiğine inanan Augustine, Tanrı’nın sevgisini yürekten kabul ederek kurtulabileceğimizi vurguluyordu. Ayrıca dördüncü yüzyılın başlarında Katolik Kilisesi’nden ayrılan Donatistlerle mücadele etti.
Afrikalı Hristiyanların çoğunluğu Donatistti. Augustine, onları yeniden kiliseye kazandırmak için çalıştı. Vaazlar verdi ve ilahiler yazdı. Vaazı, 1. Yuhanna üzerineydi ve sevgi odaklıydı. Sevgi, 1600 yıl önce olduğu gibi bugün de vaaz edilmesi gereken önemli bir konudur. Augustine’in konuya yaklaşımı, Donatistlerle mücadele yıllarına dayanıyor.
Makalede numaralandırılmış paragraflar vaazdaki bölümlere karşılık gelmektedir.
6. Tanrı’yı sevmeyen herkes yabancı ve Mesih karşıtıdır. Kiliseye gelebilirler, ancak Tanrı’nın çocukları sayılmazlar. Yaşam kaynağına ait değillerdir. Kötü insanlar da vaftiz olabilir veya peygamberlikte bulunabilir. Kral Saul, Davut’a zulmettiğinde peygamberlikte bulunuyordu (1. Sa. 19). Kötü bir insan da Rab’bin Sofrası’na katılabilir. Çünkü bedeni fark etmeden yiyip içen, böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder (1.Ko. 11:29). Kötü bir insan da Hristiyan olarak adlandırılabilir. Tanrı Sözü şöyle der: Ulusların arasında her gittikleri yerde kutsal adımı kirlettiler (Hez. 36:20). Kötü bir insan yukarıda bahsedilenlere sahip olabilir. Ancak Tanrı’nın sevgisini kabul eden birinin kötü olması mümkün değildir. Sevgi, Tanrı’nın eşsiz bir armağanıdır. Yalnızca size ait olan bir pınardır. Tanrı’nın Ruhu sizi ondan içmeye davet ederken, kendisinden içmeye de teşvik eder.
7. ‘‘Tanrı’nın sevgisi aramızda böyle görülür.’’ Augustine, bizleri Tanrı’yı sevmeye teşvik eder. O bizi sevmeden biz O’nu sevebilir miyiz? Önce O bizi sevdi. Günahkarları sevdi, ancak günahı ortadan kaldırdı. Hastaları sevdi, ancak onları iyileştirmek için ziyaret etti. O halde sevgi Tanrı’dır. Tanrı’nın sevgisi aramızda işte böyle görülür. Tanrı biricik Oğlu’nu, O’nun aracılığıyla yaşayalım diye dünyaya gönderdi.
Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur (Yu. 15:13). Bu, Mesih’in bize olan sevgisinin kanıtıdır. Baba’nın bize olan sevgisi, Oğlu’nun feda etmesiyle görüldü. Öz Oğlu’nu bile esirgemeyip O’nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O’nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı? (Rom. 8:32).
Baba’nın Mesih’i günahkarların eline nasıl bıraktığını düşünün. Yahuda da İsa’yı günahkarlara teslim etti. İkisi aynı gibi görünüyor olabilir. Peki, eylemleri birbirinden ayıran şey nedir? Çünkü Baba, bunu sevgiyle yaptı. Yahuda ise ihanet etti. Baba’ya övgüde bulunmamıza rağmen neden Yahuda lanetlendi. Çünkü sevgiyi kutsar, kötülükten nefret ederiz.
8. Sözlerim benzer eylemler için de geçerlidir. Bir baba çocuğuna vururken, kaçırmak isteyen kişi ona sevgiyle yaklaşır. Böyle bir durumda kim dayaktan kaçmaz ki? Ancak düşündüğümüzde vuranın sevgi, iyilikle yaklaşanın kötü olduğunu fark ederiz. İnsan eylemleri ancak sevgideki köküyle anlaşılabilir. Sevginin kökünden yola çıkmayan her türlü eylem iyi görünebilir. Bazı eylemler gerçekten kötü görünebilir, ancak sevgiden kaynaklanan disiplin adına yapılır. Size şu kısa buyruğu veriyorum. Ne yapıyorsanız yapın, sevgiyle yapın. Ağlarsanız, sevgiyle ağlayın. Birinin hatalarını sevgiyle düzeltin. Sevgiyle bağışlayın. Sevginin kökü içinizde olsun; sevgide sadece iyilik barınabilir.
10. ‘‘Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi.’’ Tanrı gözle değil, yürekle aranmalıdır. Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler (Mat. 5:8). Tanrı sevgidir. Sevginin yüzü, elleri ve ayakları var mıdır? Bunu kimse yanıtlayamaz. Ancak insanları kiliseye taşıyan ayakları vardır. Yoksullara uzanan elleri vardır. Ne mutlu yoksulu düşünene! RAB kurtarır onu kötü günde (Mez. 41:1).
Size ne gösterdim? Bir renk parıltısı mı yarattım? Altın ve gümüşten yapılmış bir şeyden mi bahsettim? Gizli hazineden mücevher mi çıkardım? Konuşurken yüzüm değişti mi? Kardeşlerim söylediklerime dikkat edin. Sizleri göksel bir mirasa doğru ilerlemeye davet ediyorum. Altından bir vazo görseniz sahip olmak istemez misiniz? Ancak ona sahip olmak sizin elinizde değildir; başka biri evinizden çalabilir. Sevgiye ise ücretsiz sahip olabilirsiniz ve kimse sevgiyi çalamaz.
11. Sevgiyle hareket etmek isterseniz bunu aşağılayıcı, pasif veya küçük düşürücü bir eylem olarak görmeyin. Çocuğunuzu terbiye etmediğiniz veya komşunuzu azarlamadığınız zaman sevdiğinizi zannetmeyin. Bu sevgi değildir. Sevginin eylemle gösterilmesi gerekir. İyi davranışı takdir edin, kötü olanı ise düzeltin. Kişiyi sevin ama yanlışı düzeltin. İnsanları Tanrı yarattı, ancak hatayı yalnızca insan yapar. İnsanların değil, Tanrı’nın işini sevin. Sevgi, İsa Mesih’in üzerine inen güvercinle temsil edilmiştir (Mat. 3:16). İçimizi sevgiyle dolduran Kutsal Ruh, neden güvercin şeklinde indi? Güvercin, yavruları için gagasıyla ve kanatlarıyla mücadele eder. Bir baba da oğlunu disiplin için cezalandırır. Tüm insanlara karşı böyle davranmalısınız. Bu size büyük bir ders ve kural olsun kardeşlerim. Hepinizin çocukları var ya da olmasını istiyorsunuz. Bazılarınızın ise ruhsal çocukları var.
Hangi baba oğlunu eğitmek istemez? Hangi oğul babasının disiplinine saygı duymaz? Disiplin sert görünebilir, ancak bu sevginin sertliğidir. Sevgiden uzaklaşanların kimler olduğunu söylemek istiyorum. Onlar Donatistler gibi Kilise’den ayrılanlardır. Sevgiden nefret ettikleri gibi güvercinden de nefret ediyorlar. Fakat gökler açıldı ve güvercin İsa’nın üzerine indi. Neden? Çünkü Yahya’nın dediği gibi, ‘‘Kutsal Ruh’la vaftiz eden O’dur’’ (Yu. 1:33). Buradan uzaklaşın, soyguncular! Uzaklaşın, Mesih’in mülkiyetine zorla girenler! Sahip olduğunuz şeylere Tanrı’nın mülkiyetini atfetmeye cüret ettiniz. Katolik Kilisesi’ne gelenlerin vaftizleri geçersiz kılınmadığı gibi, İsa’nın mülkiyeti de geçersiz kılınamaz. Katolik Kilisesi’ne gelenler, sahip olduğu şeylerle birlikte içeri girer. Ancak soyguncu kendisine ait olmayan şeylerle birlikte içeri girmeye çalışır.
KAYNAKÇA: https://christianhistoryinstitute.org/study/module/augustine